Soma'da katliam var, katil var ama adalet yok
“Şimdi adalet arayan o maden işçilerinin eşlerine, çocuklarına, annesine babasına hadi eşitliği, adaleti, hukuku anlatın! Anlatamazsınız!”
Fotoğraf: Soma 301 Madenci Aileleri Derneği
Körfez'den genç bir işçi
Ölümler cinayetler katliamlar, iş cinayetleri… Soma maden faciasında ölen 301 madencinin görülen davasından 6 yıl sonra tüm tutukluların serbest bırakıldığını öğreniyorum. Canım sıkıldı. Daraldım. Aslında haberden sonra unutmaya çalıştım. Düşünürsem gece uyuyamam diye. Pek çoğumuz da öyle yapıyor.
Yaşadığımız ve yaşayacaklarımızdan gitgide uzaklaşıyoruz. Kocaeli’de bir haftada yaşıtım 6 kişi intihar etti. Normal mi bu intiharlar? Hayır, ama biz normalleştiriyoruz. Sıradan bir olay gibi bakıyoruz. Hemen hayal dünyamıza dönüp, gerçeklikten koparak yaşamaya çalışıyoruz. Diğer taraftan acıya çok alıştırıldık. Yasını bile tutmadan, bu katliamı vicdanımızda tartmadan unutmak istiyoruz. Zamansız ölümler için sarf ettiğimiz “Yazık oldu, Allah geride kalanlara sabır versin” sözünü söyleriz. Şimdi adalet arayan o maden işçilerinin eşlerine, çocuklarına, annesine babasına hadi eşitliği, adaleti, hukuku anlatın! Anlatamazsınız!
İlla başka yerde başka zamanda başıma böyle bir olay gelmesine gerek yoktu. Ben bir işçi isem yarın benim de başıma gelebilirdi. Düşünüyorum başıma gelse yıkılırdım. Sesimi duyurmak için her şeyi yapardım. “Bu katliamda da sermayenin çıkarları korundu. 301 madenci ölmüş kimin umurunda?” Aslında bu söz her şeyi açıklamaya yeter. Hükümetin şu an sürdürdüğü “sözde” adalet anlayışı bundan ibaret. Aleni bir şekilde Soma Katliamı’na göz yumuldu. Hükümet de üç maymunu oynuyor. O kadar aileye kim hesap verecek? Geceleri yastığa başlarını koyduklarında kafaları rahat bir şekilde uyuyacaklar mı tartışılır…
Katliam var, katil var! Eşitlikten söz etmesin kimse bana, suçsuz yere o kadar insan cezaevlerinde yatarken birileri çıkıp adaletten hukuktan bahsedip “Bunlar da sizin sınavınız öbür dünyada ödüllendirileceksiniz” diyor. Sen bu dünyada adaleti sağlayamadın, öbür dünyada nasıl sağlayacaksın! Tüm bu yaşananlar bize reva görülen hayatı ortaya koyuyor. Biz işçilerin her şeyin farkında olması gerekiyor. Patron ve çocukları kadar biz işçilerin de hayatı önemli, istekleri, hayalleri önemli. Onlar bize muhtaçlar. Biz işçiler olmadan o çarkların hiçbir anlamı yok. Hele değersiz ve önemsiz olmadığımızı göstermeliyiz. Hayatın kendisi biziz. O patronların oturduğu koltukları, yediği yemekleri, bindiği arabaları biz yaptık. Evet, biz işçiler yaptık. Başımıza gelmesini istemiyorsak, yarın arkamızdan evet suçlu işçi idi denmesini istemiyorsak, artık yeter demeyi öğrenmeliyiz. Sesimizi yükseltmeliyiz.