Gönülçelen kelimeler atlasım
Hani bazı kelimeler vardır tınısı anlamından bağımsız içimizi titretir, bizi alır götürür. Hani bazı kelimeler vardır bilmediğiniz bir dildendir ama içimizi ısıtır.
Fotoğraf: Pixabay
“Harfiyat” başlıklı bir önceki yazımda dilin eksiğimizden mamul olduğunu ve dile girebilmek için konuşan özneler olarak bedel ödediğimizi yazmıştım. Oysa bazı diller için ödenen bu bedel muktedirler tarafından yeterli bulunmaz. Anamızdan emdiğimiz dili burnumuzdan getirerek bedel ödetmeye devam ederler.
“Söz iyileştirir” diye bitirmiştim son yazımı. İyileştiriciliği bazen sözün tınısının bazen de anlamının içimizde bir yerlere değmesindendir. Hani bazı kelimeler vardır tınısı anlamından bağımsız içimizi titretir, bizi alır götürür. Hani bazı kelimeler vardır bilmediğiniz bir dildendir ama içimizi ısıtır. Hani bazı kelimeler vardır anlamını öğrendiğinizde gönlünüzü çeler.
Angutawkun: (İnuit dili) Aynı kadınla farklı zaman dilimlerinde evlenmiş erkek.
Bûka Baranê (Kürtçe) Türkçeye çevrildiğinde “yağmurun gelini” anlamına gelen bu kelime muzip bir bilmeceyi çağrıştırmaktadır. Rengarenk kıyafetlerini giymiş bir gelin imgesi yağmurla bütünleştiğinde bilmecenin cevabı da ortaya çıkar. “Gökkuşağı” …
Huiji jiyi: (Çince) Hastalığı anlaşılmasın diye doktorun tavsiyelerine uymamak.
Jayus: (Endonezce) İnsanı güldürecek kadar kötü fıkra anlatmak.
Karaşın: (Türkçe) Bu kelimenin Ece Ayhan tarafından sarışının tersi olarak ortaya atıldığı iddia edilmiştir. Hatta Haydar Ergüler bir yazısında Ece Ayhan’ı “Karaşın Uçbeyi” olarak tanımlar. Ancak Ece Ayhan bu kelime ile ilişkili olarak; “Karaşın sözcüğünü benim ortaya attığımı sanıyorlar, halbuki öyle değil. ‘Karaşın’ sözlükte var, ‘sarışın’ın tersi!” der. Gerçekten de Türk Dil Kurumunun Sözlüğünde “karaşın” kelimesi, bir uçbeyi olarak olmasa da “Rengi karaya çalan, esmer (kimse)” olarak yerini almıştır.
Kebîkeç (ﻛﺒﻴﻜﺞ): (Süryanice) Eskiden el yazması kitapları güve yememesi için yazılan tılsımlı bir kelimedir. Kitapların genellikle ilk sayfasına “kebîkeç”, “yâ kebîkeç”, “yâ hafîz yâ kebîkeç” şeklinde yazılırmış. Kelimenin böcekleri yok etmekle görevli meleğin adı olduğu ve böceklerin o melekten korktuğu için el yazması kitaplara zarar vermediği rivayet edilir. Kebîkeç aynı zamanda bilimsel adı Ranunculus asiaticus olan Acem Düğün Çiçeğinin diğer adıdır. Bu çiçeğin kitapların arasına konulduğunda böceklerden koruyacağına da inanılmaktadır.
Kintsugi: (Japonca) Tam da bu kusursuzluk arayışın ortasında, pırıl pırıl parlayan bir geleneğin adıdır Kintsugi. Çömlek, vazo, bardak gibi seramiklerin kırıldıkları yerden altınla birleştirilmesi sanatına verilen isimdir.
Mamihlapinatapai: (Şili Yaghan Dili) Aynı şeyi arzu eden iki kişinin hareketi karşı taraf başlatsın umudu ile birbirlerine yönelttikleri bakış.
Ngali, Batı Avustralya Aborjin Jiwali Dilinde sen dahil biz ikimiz anlamına geliyormuş. Ngaliju sen hariç biz ikimiz; nganthurru, sen dahil biz hepimiz; nganthurraj ise sen hariç biz hepimiz anlamına geliyormuş. Biz deyip geçmemek lazım…
Petrichor: (İngilizce) Bu kelime İngilizce olmasına karşın kökeni Eski Yunana kadar gitmektedir. Petro (kaya) ve ichor (Tanrıların damarlarında dolaşan sıvı) kelimelerinin birleşiminden oluşmakta. Türkçeye “Yağmurdan sonraki toprak kokusu” olarak çevrilebilir.
Razbliuto: (Rusça) Bir zamanlar sevilen ama artık sevilmeyen biri için duyulan his.
Samir: (Farsça) Gece ay ışığında konuşan kişi anlamına geliyormuş.
Sensemek: (Türkçe) Türkçe olmasına karşın çok da kullanılmayan bir kelimedir. XV. yüzyılda yaşamış İznik doğumlu Divan şairi Hümami tarafından “Sensedim” adlı gazelde kullanmıştır.
Gazelin taç beyiti şöyledir:“Ben Hümâmî, düşmüşem derdine nitekim SüheylKandasın dermân, yetiş ey Nevbahar’ım, sensedim!”
Ben'in sen'i özlemesi, ihtiyaç duyması, susaması olarak açıklanabilecek bir kelimedir.
Serendipity: (İngilizce) 09.10.2010 tarihinde Yıldırım Türker’in bahçesinde de çiçek açan bu kelime İngiliz siyasetçi ve yazar Horace Walpole tarafından türetilmiştir. Walpole 28 Ocak 1754 tarihinde yazmış olduğu bir mektupta kelimenin ortaya çıkışını şöyle anlatmış: “Bu buluşumun kendisi bir serendipity ürünü; çok kullanışlı bir sözcük, daha nasıl desem bilemiyorum, iyisi mi anlamındansa nereden türediğini anlatayım. Saçma bir peri masalı okumuştum, adı ‘Serendip’in üç prensi’ idi. Haşmetliler gezdikçe kazayla ya da ferasetleri sonucu, durmadan peşinde olmadıkları şeyleri keşfediyorlardı.” Serendip, Seylan’ın, yani şimdiki Sri Lanka’nın kadim adı. Walpole’un sözünü ettiği masal da eski bir İran masalı. Kelime Türkçeye “Aramazken bulunan şans eseri değerli şeyleri keşfetme yeteneği, mutlu tesadüf.” olarak çevrilmektedir.
Tartle: (Keltçe) Birini tanıtırken adını unuttuğun için tereddüt etmek.
Textpectation: (İngilizce) Yeni kuşak olan bu kelime teknolojik ilerlemenin dile kattığı bir kavramdır. Hani cep telefonundan mesajını uzun uzun yazarsın ve gönderirsin. Gelecek cevap senin için önemlidir, heyecanla beklemeye başlarsın. “Yazıyor” görülür ama bir türlü gelmez o mesaj. İşte bu kelime sen o mesajı beklerken ki hissettiğin duygudur.
Tsundaoku: (Japonca) Bir kitabı alıp henüz okumadan, daha önce alınıp okunmamış kitapların arasına koymak.
Ubuntu: Güney Afrika’da bir antropolog çalıştığı kabilenin çocuklarına oyun oynamayı önerir. Çocukları meydana toplar. İleride bir ağacı işaret eder antropolog. Gösterdiği ağacın altına meyveler koyduğunu ve o ağaca ilk ulaşanın tüm meyvelere sahip olacağını söyler. Çocuklara “Haydi, şimdi koşun! Birinci olan meyveleri alacak!” der. O an bütün çocuklar el ele tutuşur ve birlikte koşarak ağacın altına ulaşırlar ve hep birlikte meyveleri yemeye başlarlar. Antropolog çocuklara ne yaptıklarını sorduğunda “Biz ‘ubuntu’ yaptık.” cevabını alır. Güney Afrika dilinde “ubuntu” olarak tanımlanan kelime, Uganda ve Tanzanya’da “obuntu”, Zimbabve’de “unhu” olarak adlandırılıyormuş. “Ubuntu” Türkçeye en sade anlatımla “Ben yerine biz” ya da "Ben, biz olduğumuz zaman benim." şeklinde çevrilmektedir.
Wo-mba: (Kamerun yerel dili) Bir çocuğun uykudaki gülücüğünü görmek.
Yiyuan: (Çince) Bir insanın gerçekleşmeyen son arzusu
21 Şubat Dünya Anadili Gününüz kutlu olsun…
Meraklısına not: Bu yazıdaki kelimelerin seçiminde kaynak olarak yaralandığım Metis Ajanda 2012: Olmayan Kelimeler’de sizin de gönlünüzü çelebilecek kelimelerle karşılaşabilirsiniz.
- Vadedilmiş harfler 10 Ekim 2024 10:21
- Umut ayracı 26 Eylül 2024 10:24
- Fenike’den Marsilya’ya, uzodan rakıya… 12 Eylül 2024 12:41
- Bütün yollar Rom’a çıkar 29 Ağustos 2024 10:33
- Bitiş çizgisi 15 Ağustos 2024 04:54
- Çayın yolculuğu 01 Ağustos 2024 08:30
- Kafatası çağı 18 Temmuz 2024 10:00
- Çok kapılı oda 08 Temmuz 2024 10:44
- Yoldan sonra 28 Haziran 2024 09:23
- Bir “Yol” Hikayesi II 13 Haziran 2024 13:49
- Bir “Yol” Hikayesi 30 Mayıs 2024 13:20
- İçimizdeki İrlandalı 16 Mayıs 2024 12:53
- İşçiler marş söyleyerek sahneye girerler… 01 Mayıs 2024 10:10
- Emek bizim, söz bizim… 26 Nisan 2024 04:30
- Sol açık 18 Nisan 2024 11:30
- Kader kapıyı çalınca… 04 Nisan 2024 12:45
- Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin 21 Mart 2024 04:30
- İkiyüzlü ahlak kumkumalığı 07 Mart 2024 13:48
- Elde kaldı hüzün… 22 Şubat 2024 13:32
- Tüfenk üçlemesi: Mavzer 01 Şubat 2024 10:47
- Tüfenk üçlemesi: Aynalı Martin 18 Ocak 2024 11:50
- Tüfenk üçlemesi: Filinta 04 Ocak 2024 13:45
- Gayrı döner oldum 21 Aralık 2023 14:58
- Kayyum rejimi 07 Aralık 2023 12:54
- Kimdi giden kimdi kalan 23 Kasım 2023 11:01
- Eni vici vokke 02 Kasım 2023 13:04
- Şeytanın ışıltısından insanlığın karanlığına 19 Ekim 2023 09:52
- Dayanışma ezilenlerin inceliği midir? 28 Eylül 2023 12:20
- Amerikan İç Savaşı'ndan İngiltere'ye gariptos ağaçlarının hışırtısı 14 Eylül 2023 11:12
- Cehennemin kapısından Bakırköy’ün avlusuna… 31 Ağustos 2023 10:22
- Irgatın Türküsü 17 Ağustos 2023 11:32
- Yüksek Kaldırım’dan Leningrad’a bir şehrin faşizme karşı direniş senfonisi 03 Ağustos 2023 11:46
- Mississipi’den Feshane’ye derinlik ve güvenlik meselesi 20 Temmuz 2023 04:07
- Birimize bir şey olursa ne yaparız? 06 Temmuz 2023 11:31
- Mordan öte 22 Haziran 2023 12:22
- Hakikat bükücülüğü 08 Haziran 2023 11:11
- Umut yorgunluğu 25 Mayıs 2023 10:44
- “Winner” ceket mütevazı mutfağa karşı 11 Mayıs 2023 11:11
- Savaş naraları 27 Nisan 2023 10:10
- Bellek oyunları 13 Nisan 2023 10:50
- Maraş, bahtı gara Maraş 23 Mart 2023 10:48
- Aradığınız devlet bulunamadı 02 Mart 2023 12:22
- Deprem değil, binalar öldürürmüş (!) 16 Şubat 2023 08:42
- Katil uşak 02 Şubat 2023 11:01
- Suyun kokusu 19 Ocak 2023 13:45
- Timsah armudu 05 Ocak 2023 10:27
- Yılın sözcükleri 22 Aralık 2022 11:09
- Franco’dan bugüne Dünya Kupalarından elimizde kalanlar 08 Aralık 2022 11:45
- Şah mat 24 Kasım 2022 09:19
- “Gördük biz bu filmi” 10 Kasım 2022 10:54
- Hakikat yolcusu 30 Ekim 2022 11:20
- Anlatılamamış masallar 27 Ekim 2022 10:14
- "In vino veritas" diğer bir deyişle "Hakikat şaraptadır" 13 Ekim 2022 11:07
- Suskun notalar 29 Eylül 2022 11:12
- Güney Kutbunun yeniden keşfinin hüzünlü hikâyesi 15 Eylül 2022 11:09
- “Sen ben Lenin” Bir de Ahmet Abi. 01 Eylül 2022 10:39
- Börklüce’den günümüze Eyyamı Bahur ya da namı diğer Köpek Günleri 18 Ağustos 2022 10:59
- Dünyanın eksenini kaydıran Hindistan’ın küçük cevizi 04 Ağustos 2022 10:39
- Dünyanın tadı baharı 21 Temmuz 2022 08:40
- Menekşe kokusu 07 Temmuz 2022 04:24
- İnsan kokusu 23 Haziran 2022 04:12
- Tiryak-i 02 Haziran 2022 11:37
- Bahar karşılama 19 Mayıs 2022 06:26
- Hıdırellez ateşi 05 Mayıs 2022 01:05
- Yelkenler fora 21 Nisan 2022 05:20
- Sözün gücü 07 Nisan 2022 06:05
- Lombardiya’dan Ukrayna’ya kemanın tınısı 24 Mart 2022 05:34
- Zeytinin hükmü 10 Mart 2022 05:55
- Geççek 24 Şubat 2022 05:15
- Allasen söyle nedir aşkın aslı astarı! 09 Şubat 2022 23:45
- Erguvan kokusu 27 Ocak 2022 05:49
- (N)isyan 13 Ocak 2022 04:53
- Yaşamın ağırlığı 30 Aralık 2021 05:42
- Kuşaklar boyu insan hakları 16 Aralık 2021 05:03
- Savaşı Durduran Kadınlar: Lili ve Marlen 02 Aralık 2021 04:23
- Herkesin bir Ahmet Kaya’sı vardır 18 Kasım 2021 04:00
- Şaka mı, şeker mi, yoksa patates mi? 04 Kasım 2021 05:43
- Memeli Zeus 21 Ekim 2021 06:51
- Son Bakış 07 Ekim 2021 05:30
- Kırmızı 22 Eylül 2021 23:43
- Asuman’dan Antonis’e Ege’nin iki yakası 09 Eylül 2021 04:46
- Her ekalliyeti düşünüyorum 26 Ağustos 2021 04:04
- Dezenfektan aşkı 12 Ağustos 2021 06:12
- Nomadland’den Rosetta’ya Göçebe Ruhlar 29 Temmuz 2021 06:35
- Lavinia 14 Temmuz 2021 23:08
- Ruhumda Sızı* 01 Temmuz 2021 06:46
- “Y” 17 Haziran 2021 06:06
- Vurmayın öldüm 03 Haziran 2021 03:56
- Gözümün nuru 20 Mayıs 2021 06:11
- İmgenin suskunluğu 06 Mayıs 2021 05:56
- Ruhlar Mezbahası İyi Günler 22 Nisan 2021 03:34
- Şiirci Geldi Haaanıım… 08 Nisan 2021 00:00
- Ata Abi 25 Mart 2021 05:08
- “Yurtsama”dan “gündedün”e “nostalji”nin çağrıştırdıkları 10 Mart 2021 23:20
- Harfiyat 10 Şubat 2021 22:41
- Utanç ne yana düşer usta... 28 Ocak 2021 04:20
- “... Ve Herkes için Adalet” 13 Ocak 2021 23:15
- Yattığınız yer incitmesin… 31 Aralık 2020 04:38
- San(a)saryan’dan Su’ya Mahsus Mahaller 09 Aralık 2020 22:44
- Ölüm, adın kalleş olsun… 26 Kasım 2020 04:03
- Depremin ruhsal sarsıntısı 12 Kasım 2020 04:59
- Notaların savaşla hesaplaşması 29 Ekim 2020 05:11
- Hırsızlar mağarası 15 Ekim 2020 00:00
- İyi ki TTB var! 01 Ekim 2020 06:30
- Heybeliada Sanatoryumundaki Hayalet 17 Eylül 2020 00:02
- Otokinetik etki ve norm oluşturma 03 Eylül 2020 05:06
- Ödemişli Muzaffer’den Amerikalı Sherif’e 20 Ağustos 2020 00:51
- Uygun adım marş!… 06 Ağustos 2020 05:18
- ERK-EK 23 Temmuz 2020 04:57
- İçimdeki yangın 09 Temmuz 2020 05:18
- Dededen toruna “Barış”ın inşası 25 Haziran 2020 01:00
- Esaretten kaçan köleden hasta, kamçıdan tedavi üretmek 11 Haziran 2020 00:00
- Kerli ferli yalanlar ve sosyal uyum 28 Mayıs 2020 00:00
- Elma dersem çık… 14 Mayıs 2020 00:30
- Yaşam için ölüme yatanlar 30 Nisan 2020 02:08
- Bastırılan geri döner 16 Nisan 2020 00:00
- Miasmadan Covid-19’a sağlıkçıların salgından korunma önlemleri 02 Nisan 2020 02:49
- Şimdiki zamanda bir distopya: Covid-19 18 Mart 2020 20:30
- Şehitler tepesi 05 Mart 2020 00:30
- Özlerimize kıymayın efendiler! 20 Şubat 2020 00:30
- Acının tonu 06 Şubat 2020 00:00
- Başlarken… 29 Ocak 2020 23:20