27 Şubat 2021 22:05

Dil Emekçisi, Sözün Büyücüsü: Yaşar Kemal

Sınırlara çarpa çarpa sınırı aşma düşünü büyütür, bir ömre birkaç ömür, çok kavga sığdırmış Nar ağacımızdır Yaşar Kemal.

Fotoğraf: YKY Basın Bülteni

Paylaş

Oya YAĞCI

Sıradan insanın sesi, bakışı çalınanın, sıtmayı yazgı gibi taşıyanın hikayesini kimden biliriz? Sıradan insanın olağanüstü hikayesini “düş”ün harmanına katan kimdir?

Kültürü özcülükten, betonlaşmadan kaçıran, can suyu veren, dilin çaykarasından doldurduğu hikayesiyle içimizi serinleten, sağaltan kim?

Çukurova doğumlu, kulağına destanlar, türküler üflenen, Kemal Sadık Gökçeli doğup, Yaşar Kemal olan bir hikaye ustası; insana, insanın yaratıcı, sözün dönüştürücü gücüne inanan bir büyük hikaye anlatıcısı… Konuşmayı da yazmayı da şehvetle seven, sözü uzatmaktan çekinmeyen, korkularını harflerle, yazıyla aşmaya çalışan, telafi dünyaların, öykünmenin yerine umut ettiğini, düşlediğini sözle gerçekleştiren bir yazar. Yaşar Kemal’in dünyası, el vermenin ve yalnızlığın, güvenin ve kumpasın, başkaldırmanın ve yenilginin, sözün değerinin ve yalanın birlikte ve çatışma içinde olduğu bir dünyadır. “Her yazar içinde kendi Çukurova’sını taşır” derken, yazmanın, düş kurmanın, umut etmenin gerçeklikten ayrı tümüyle mitsel bir alana taşınamayacağını ancak gerçekliğin her zaman dönüştürücü müdahaleye açık ve bu müdahalenin de insani bir sorumluluk olduğunu hatırlatır bizlere. Ne yerel, ne evrensel… Her ikisi de bir kaçış ve yalana açılan, biri somut fizikiliğe hapseden, diğeri soyut ve uçucu olandır. Yaşar Kemal Anadolu’ya ve dünyaya daldırır bakışını, hem binlerce yıllık düne, hem binlerce kilometrelik bugüne diker hafızanın gözünü. Yıkımın olduğu yerde hayata sürgün verir sözüyle, yeşerecek, dallanacak umuda düşürür tohumu.

DEVLET DERSİNE KARŞI DERDİMİZ ADALETTİR!

Kendi hikayesine yön veren iki tematik belirleyici kaçış ve korkudur belki ama korkunun ivme verdiği kaçışında cebinden düşürdüğü harflerle uzun bir yola kılavuzluk eder. Komünisttir (Marx’ı kendi yorumlar, yüreğince ruhbansız düşünür), Kürt özgürlük hareketinin savunucusudur, cezaevlerinde tutsak alınanların sesidir. Bedel kapıya geldiğinde üstüne yürüyendir. Mahiro-Mayro-Mahir’dir düşüne kaçan, dengbejdir, ozandır, ağıtçı kadınlardır. Devlet dersinde bırakılanın, yuvası bozulan halkların, F tipine, sıtmaya, sömürüye, tehcire, soykırıma uğratılanın yoldaşıdır.

Nar (kırmızı, içinde taşıdığı çokluğu), duvardaki kilim (her baktığında değişen renklerin kıpırtılı çokluğu), su (çay-dere-nehir-deniz ama bataklığa da meyilli) uçan kanat açan, menevişlenen arı, kuş, kartal, ille de ağaçlar; kök saldığı kadar göğe de gözünü diken… Yaşar Kemal’in doğada, hayatta, insanda gözünü dikip uzun uzun baktığı ne varsa, dönüştürme mücadelesinden alır büyüsünü.

Umudu, gizlendiği mağarada, bataklıkta, dikenli çalı dibinde bulur, yeşertir ve ufkumuza üfler. Başkaldırı edebiyatında bir dünya klasiği olarak anılan İnce Memed, gözünü kaçırmayan bir inancın destanıdır aynı zamanda.

“Çocukluğumun dünyası anlatılamayacak kadar zengindi. Doğada her yaratık, her renk, koku beni delirtiyor, kendimden geçirtiyordu. Durmadan türküler söylüyordum. Köyde adımı Deli Kemal koymuşlardı… Bir yanım kan içinde, bir yanım düşlerin büyüsündeydi. Bir yanımda çangal bıyıklı kanlı eşkıyalar, at hırsızları, bir yanımda büyük destancılar, bir yanımda tüyden ince Karacaoğlanlar, bir yanımda 1865 Kozanoğlu başkaldırısının şiirini söyleyen Türk tarihinin en büyük başkaldırı şairi Dadaloğlu...”1

Devasa külliyatını toplumcu gerçekçilikten de, naturalizmden de ayrı bir evrende kuran Yaşar Kemal, politik taraflılığını, içinde konumlandığı mücadeleyi ve yazardan önce insan olmanın sorumluluğunu yaşama bağlanmak şeklinde değerlendirirken, yazarlık tutumunu belirleyen zemini de mitleştirmeye, kökenciliğe prim vermeyen bir umut ilkesi ile şekillendirir.

Verimli Çukurova’nın yoksulluktan kırılan insanı, verimin çoraklaşmaya döndüğü eşikte zenginleşenin türediliği, biçimsizliği, açgözlülüğü, açlıkla açgözlülüğün çelişkisinde kapitalizm ve sömürünün tarihselliği yapıtının karakteristiğini oluşturur. Sömürüye karşı çıkarken dahi feodal ya da yarı feodal kültürün kurtarılacak değerlerini teslim eder. Onun asıl ürktüğü biçimsiz, kuralsız, zorba, açgözlü ve zalim olandır. Töreye prim vermez, seküler ve bireyi onurlandıran bir yazardır. Politik ideolojik mutlaklıklara ve kategorik kabullere de aynı şekilde tahammülsüzdür.

Folklorun tükendiği bir evrende yerelleşmenin geriletici, üretken olmayan içe dönük köksüzlüğüne işaret eden Yaşar Kemal, günümüzün kültürcü içi boş piyasa sömürüsüne, yaşamın yıpratıcı hızına, derinlik kaybının yol açtığı biçimsizliğe ve temelsizliğe karşı, sabrımızı ve dikkatimizi zorlar. Ayrıntıcı ve tükenmez bir anlatımla durma, düşünme, derinleşme fırsatı sunar. Tekliğin ıssızlığına, birliğin zorbalığına, bireyi öğüten mutlaklara karşı yükseltir sesini; cesareti hatırlatır. Yazarlığından önce insanlığını, insanlığı dolayımıyla yazarlığını inşa eder. Devlete, sömürüye, kapitalizme karşı dersi budur: Vicdan ve sorumluluk! Sınırlara çarpa çarpa sınırı aşma düşünü büyütür, bir ömre birkaç ömür, çok kavga sığdırmış Nar ağacımızdır Yaşar Kemal.

Saygı ve özlemle...

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Dünyanın ilk Lazca edebiyat dergisi: "Uncire"

SONRAKİ HABER

Ermenistan'da Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı'nın görevden alınmasını reddetti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa