01 Mart 2021 14:28

Almanya Sol Partide yeni dönem

Bu hafta sonu yapılan 7. Sol Parti (Die Linke) Genel Kongresi’nde delegeler Janine Wissler (yüzde 84,2) ve Susanne Hennig-Wellsow’u (yüzde 70,5) eş başkanlığa seçtiler.

Janine Wissler (solda) ve Susanne Hennig-Wellsow | Fotoğraf: die-linke.de

Paylaş

Sinem Derya ÇETİNKAYA*

Katja Kipping ve Bernd Riexinger’in eş başkanlığında 2012 yılından beri parti programına bağlı bir politika yürütülen Sol Parti’de; çizgi ve popülizm tartışmaları gölgesinde geçen, kimilerine göre sancılı kimilerine göre verimli bir dönem oldu. 2007’de kurulduğu günden bu yana üç federal seçime giren Sol Partinin oy oranı yüzde 1-2’lik oynamalarla yüzde 9,9 ortalamasına sahip olsa da; başta hak temelli politikaları kapsayan; 13 avro asgari saat ücreti, parasız demokratik eşit eğitim, sağlık sisteminde iyileştirme, adil barınma ve ücretsiz ulaşım hakkı gibi sosyal politikalar olmak üzere; göçmen ve sığınmacı politikası, ırkçılık karşıtı politika, iklim politikası, iç ve dış politikada barışçıl ve antimilitarist çizgi... talep ve iddiaları ile siyaset arenasında önemli bir aktör olarak pozisyonunu koruyor.

Bu hafta sonu yapılan 7. Sol Parti Genel Kongresi’nde delegeler Janine Wissler (yüzde 84,2) ve Susanne Hennig-Wellsow’u (yüzde 70,5) eş başkanlığa seçtiler. Partide ilk defa eş başkanlığı iki kadın siyasetçi paylaşıyor. Yalnızca bu açıdan dahi baktığımızda heyecan verici bir gelişme.

Janine Wissler ile Frankfurt’ta aynı dönem birlikte okuduğumuzdan, kendisini öğrenci hareketi ve kurucu üyesi olduğu Emek ve Sosyal Adalet için Seçim Alternatifinden (WASG), Hessen eyalet parlamentosu milletvekilliği, parti grup başkanlığı ve parti genel merkezindeki çalışmalarından bana biraz daha tanıdık bir isim.

Janine Wissler’in Hessen Eyalet Parlamentosu’nda Sol Parti Grup Başkanlığı yaptığı gibi Susanne Hennig-Wellsow da Thüringen Eyalet Parlemantosu’nda Sol Parti Grup Başkanlığı yapıyordu. Wissler’in aksine federal düzeyde bugüne kadar bir görev ve deneyimi olmadı ama kendine güveninin tam olduğunu her fırsatta dile getirdi. Ayrıca Thüringen eyalet seçimlerinde aşırı sağcı parti AfD’nın desteği ile seçilen liberal parti FDP bakanını da protesto ederek kendisinin elini sıkmaması ve elindeki çiçek buketini kendisine sunmak yerine “zarifçe” ayaklarının önüne bırakması da unutulmayan, bol sempati kazanan aksiyonlarından biri oldu.

Pandeminin gölgesinde iki defa ertelenen parti kongresinin nihayet yapılması ile seçilen bu iki kadın politikacının ayrı ayrı ve birlikte verdikleri röportajlarda edindiğim izlenime göre siyaset yapma gelenekleri ve yöntemleri farklı, -bir koalisyon ile de olsa- iktidar olmak iddiasında biri daha temkinli ve “olgun” pozisyon alırken (Janine Wissler) diğeri daha atak ve iddialı (Susanne Hennig-Wellsow). Parti kongresinde yaptıkları teşekkür konuşmalarında da bunun sinyalleri tekrar verildi.

2021 Almanya açısından bol seçimli bir yıl olacak, Başbakan Angela Merkel’in 16 yılın sonunda makamını bırakacak olması; sosyal politikalar açısından başarısız, ekonomik krizin gölgesinde, özellikle (istihbarat ve güvenlik kurumları olmak üzere) kamu kurumlarında kadrolaşan aşırı sağcıların ifşa olması, göçmen ve sığınmacı politikaları ile de seçmen oylarında ciddi değişiklikler olabilir.

Tüm bunların etkisiyle Almanya’yı yeni bir dönemin beklediği görüşüne ve hatta Sol Parti, Sosyal Demokrat Parti ve Yeşiller arasında bir koalisyon kuracağı görüşüne pek çok kişi sahip.

Her ne olursa olsun biri doğudan ve daha ılımlı, diğeri batıdan ve daha radikal, yönetime seçilen bu iki genç kadının “Herkes İçin Sosyal Adalet” vaadi, yoksulluk, adaletsizlik, savaş, faşizme karşı mücadele etme iddiası seçim teşekkür konuşmalarında da dile getirdikleri gibi örgütlenme çağrısının karşılık bulacağı ve siyasete yeni bir soluk getirecekleri belli.

Üstelik Almanya Federal Parlamentosu’nda Erdoğan ve AKP politikalarına diplomatik yollarla da açık bir biçimde muhalefet eden tek siyasi parti de Sol Parti. Türkiye iç ve dış siyasetine dair de başta HDP olmak üzere muhalif kesimlerle dayanışmacı bir politika izleyen Sol Partinin yeni dönemde de bu pozisyonu arttırarak koruyacağını beklemek sürpriz olmaz.

Bu sonuç -sürpriz olmamasına rağmen- uzakta yerel ve merkezi düzlemde tüm baskı ve engellemelere rağmen siyaset yapan pek çok genç kadın siyasetçiye ilham verecek bir gelişme olduğunu eklemek çok mu romantik ve naif olur bilmemekle birlikte bu yazıyı yazma motivasyonlarımdan biri de ülkemizde kadının siyasette temsiline, gelişimine ve tartışmasına dair pek çok mücadele verilmesine, öğrenilmesine ve yol alınmasına rağmen siyasetin cinsiyetlendirilmiş yapısından hala arınamamış olmasıdır. Almanya’daki seçim bana 3200 km uzaktan umut verdi, etkisini ve sonuçlarını zaman içerisinde göreceğiz.

*Siyaset bilimci-Sendika uzmanı

ÖNCEKİ HABER

Döküm işçisi: Bizleri bencilleştiren bu düzene karşı çıkmalıyız

SONRAKİ HABER

Oyak Renault üretime her ay bir hafta ara verecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa