02 Mart 2021 23:01

Gıda sektöründe normalleşen sürü bağışıklığı oldu

DİSK/Gıda-İş İstanbul Bölge Temsilcisi İbrahim Kızılyer, pandemiyle geçen bir yılda gıda fabrikalarındaki durumu anlattı.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

İbrahim KIZILYER
DİSK/Gıda-İş İstanbul Bölge Temsilcisi

İstanbul Esenyurt bölgesindeki gıda fabrikaları pandemi yılı diye anılan 1 yıl boyunca zorunlu çalışma yapan sektörlerin başında yer aldı. Gıda işçileri içerideki ve dışarıdaki talebi karşılamak için normalden daha fazla ve daha yoğun çalıştı. Özellikle kovid-19’a bağlı ölümler artmaya başlamadan önce nefes nefese bir çalışma temposu uygulandı. İşyerinde, yemekhanede, servislerde alınan önlemler ise hastalığın işçilere bulaştığı zaman dilimine denk geldi.

350 çalışanı olan bir gıda işletmesindeki bir işçi, “Babamı hastaneye götürmeseydik benim de pozitif olduğum anlaşılmayacaktı” derken çalıştığı fabrikadan aldığı virüsü eve kendisinin taşıdığını anlatıyordu. “Bizim makinede 5 kişiden 2 kişi kaldığımızda arkadaşlarımızın izinli olduğu söylentisinin gerçek olmadığını sonradan öğrendim” diyen bir gıda işçisinin söyledikleri de patronun üretimi engelsiz sürdürmesi olarak yorumlanıyordu. Başka bir fabrikada ise bir ustayı filyasyon ekibinin evine dön şeklinde uyarmasından sonra “ustalarının karantinada” olduğunu öğrenen 20 işçi şaşkınlık içinde kalmıştı.

SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞINA ALIŞTIRILDILAR

Koronavirüsün birinci dalgası olarak tabir edilen ilk 6 ay boyunca salgın fabrikalarda kitlesel bir hal aldı. Ölüm vakalarından endişe duyan işçilerin bir kısmı tek taraflı fesih yaparak haklarından feragat etmeyi yeğlediler. Yıllık izinlerini kullanarak fabrikadan uzaklaşanlar, ücretsiz izin talebinde bulunarak açlığa direnenler gibi bireysel yol ve yöntemlerle bu zor dönemi atlatmayı deneyenler oldu. Birkaç ay sonra gelen “Normalleşme” dönemi işçilerin de fabrikalarda sürü bağışıklığına alıştırıldıkları bir dönemdi. Elimize araştırmaya dayalı bir veri olmasa da gıda fabrikalarında işçilerin en az yüzde 30’unun virüse yakalandığını tahmin ediyoruz.

Ülker Çikolata, Ülker Dankek, Haribo, Kervan Gıda, Saadet Gıda’da (yönetici) birer işçinin öldüğü bilgisine sahibiz. 20-25 gıda fabrikasının üretim yaptığı fabrikalar içinde KOSKA kovid testinin yapıldığı tek fabrika oldu. Daha öncesi 10-15 işçide görülen pozitif vakanın münferit olmadığı, test sonucunda 82 kişinin pozitif çıkmasıyla anlaşıldı ve ilçe pandemi kurulu fabrikayı 14 gün kapattı. KOSKA’daki süreç diğer gıda fabrikalarındaki tabloya ilişkin de az çok fikir veriyor.

ÜCRETSİZ İZİNLE KAYIT DIŞI ÇALIŞMA ARTTI

Pandeminin ikinci dalgasının başlamasıyla beraber fason ve tedarikçi birçok gıda firması hastalığın tavan yaptığı dönemlerde “işçi maliyetinden” nasıl kurtulacaklarının hesabını yapmaya başladılar. İkinci kademe diye sınıflandırdığımız bu firmalar işçi çıkarmanın ekonomik yüküne dahi tahammül edemediler ve patronların eline tutuşturulan ücretsiz izin sopasını kullandılar. Çünkü bu kademede yer alan tesisler yıllardır kuralsız, güvencesiz çalıştırmanın rantıyla çarklarını çevirdiler. 2021 asgari ücret zammı belirlenmeden ücretsiz izne gönderilen, günlük 39 TL ile nasıl geçinecekti? İşçinin nasıl davranacağı kapitalist patronlar tarafından biliniyordu. İşçi 1168 TL ile geçinemeyecek, başka bir fabrika işi bulsa dahi ‘Çalışıyor’ göründüğü için işbaşı yapamayacak, kayıt dışı günlük işçi simsarları göçmen işçilerin yevmiyesini teklif edecekti. Sonuçta işçiye tek taraflı fesih yaparak ihbarından tazminatından, varsa kıdemin tazminatından feragat edecek başka bir yol bırakılmadı.

KISA ÇALIŞMA PATRONA KÂR OLARAK YANSIDI

Kendisini kurumsal olarak tarif eden birçok gıda fabrikası işi ve üretimi olmasına rağmen; kısa çalışmayı hanesine kâr olarak ekledi. Yüksek ücretli işçileri pandeminin kitabına uygun olarak tasfiye ederek; İŞKUR destekli genç işçileri fabrikaya çağırdı. İşçi çıkarmanın yasak olduğunu insan kaynaklarıyla tartışan bir kadın işçinin aldığı “Ben seni neden atayım da devlete ceza sana ihbar ödeyeyim, ya ücretsiz izne gidersin ya da istifa edersin. Kıdemini sana verir şirketimiz” bu yanıt dönemin vahametinin göstergelerinden biri.

İşyerinde haksızlığa, baskıya, pandemi dönemindeki çalışma biçimine itiraz eden kadın erkek işçiler birer birer kapının önüne konurken patron ve vekillerinin “İstifa et, tazminatını al, şu kadar ay işsizlik ödeneği alırsın” gibi söylemleri 15-25 yıllık işçiler nezdinde cazipliğini korumaktadır.

Pandemi öncesi yaş ortalaması 40-50 olan gıda fabrikaları bu dönemde genç kadın ve erkek işçileri tercih ederek emek gücünü yenilemektedir. Pandemi dönemi işe giren genç işçilerin asgari ücretle maaşının 3 bin TL civarına yükselmesi  kıdemli işçileri öfkelendirse de itiraz sesini yükselten bu işçilere de çıkış kapısı gösterilmektedir. Onun için her yıl başında asgari ücret zamlarına ilave edilen fabrika zamları bu ortamda önceki yılların çok altında verilmektedir. Genel olarak bakarsak yeni işe başlayan işçiyle 10 yıllık işçinin aldığı maaş birbirine daha da yakınlaşmış durumdadır.

Pandemi dönemi esnek ve kuralsız çalışma işçileri rahatsız  ediyor ve bu baskıya ekonomik hak kayıpları da eklenince tepkiler ve çözüm arayışları düne göre daha da artıyor.


BİZİ GERİ ÇAĞIRDIKLARINDA FABRİKA BÜYÜMÜŞTÜ!

İstanbul’daki Melodi çikolata fabrikasında çalışan işçiler pandemi başında kronik rahatsızlığı olan işçilerin kısa çalışma ödeneği kapsamında izne gönderildiğini, 7-8 ay sonra ise geri çağrıldıklarını belirtti. Geri geldiklerinde fabrikanın hacim olarak büyütüldüğünü gören işçiler, “Yani pandemi döneminde bizler düşük ücrete razı gelip can korkusuyla evimizde beklerken; arkadaşlarımız gece gündüz demeden çalışmıştı.”

Pandeminin ilk aylarında izne ayrıldığını ifade eden bir işçi, “Kronik rahatsızlığı olanlarla bazı bölümlerde çalışan işçiler panik halinde evlere gönderildik. Sonra kısa çalışma ödeneğinden yararlandık. Fabrika küçük gruplar halinde arkadaşlarla üretime devam etti. 7-8 ay sonra bizleri de işe çağırmaya başladılar” dedi.

2021’de yeni sürprizlerle karşılaştıklarını dile getiren işçi şunları anlattı: “Birkaç yıldır hacmi büyütülen Esenyurt’taki fabrika yenilenmiş, başka bir yerde olan paketleme ve depolamadaki işçilerin tamamı buraya taşınmış ve üretim teknolojik makinelerle desteklenmişti. Yani pandemi döneminde bizler düşük ücrete razı gelip can korkusuyla evimizde beklerken; içeride çalışan arkadaşlarımız gece gündüz demeden çalışıp vücutlarını hastalığa siper etmişler. Patron da daha fazla nasıl kâr ederim hesapları içindeymiş. Önce maaşı ortalamanın üzerinde olan ustalık yapan makine operatörü 18-20 yıllık elamanlara yeni çalışma düzenine geçeceklerini söylediler. Sonra eski dediğimiz diğer kadın-erkek, engelli işçilere “Paketlemede çalışacaksın” dediler. Fazla mesailer zorunlu kılındı. Pandemi öncesi her işçinin belirlenmiş bir işi çalıştığı bir makinesi varken şimdi bir işçi tüm makinelerden, fabrikadaki tüm işleri yapmakla mükellef kılınmak isteniyor. Makine ustasına veya operatöre yapılan “Paketlemede çalışacaksın” teklifinin “Seninle yolları ayırıyoruz” anlamına geldiğini bizim fabrikadaki birçok işçi arkadaş bilir.”

"BİRÇOK ARKADAŞTA BEL VE BOYUN FITIĞI VAR"

Başka bir işçi de “İşçi çıkarma yasağı varken ceza ödemek istemiyorlar. İki işçinin işe iade açma yolunu kapatmak için ara bulucu eliyle anlaşmaya zorluyorlar. İşçi tek taraflı işten çıkış istiyormuş gibi yapıyorlar. Beni siz çıkarın diye direten bazı arkadaşlara ‘Biz size iş veriyoruz, fazla mesai yaparak çalışabilirsin’ diye ağır işlere yönlendirerek psikolojik baskı uyguluyorlar” dedi.

İşlerinin ağır olduğunu ifade eden işçi şöyle devam etti: “Biz 15-20 yıldır alıştık bu yüke. Yeni giren gençler birkaç gün çalıştıktan sonra kaçıyor. Bizler de genç sayılır yaşlarda girdik, eski diye anlattığım kadın-erkek 50’ye merdiven dayadık, emekliliğimize 3-5 sene var ama hayallerimizi gerçekleştiremiyoruz. Yıllarca tüm zorlukları sırtlayarak çalıştık. Birçok arkadaşta bel ve boyun fıtığı oluştu. Şimdi bizleri hantal-verimsiz ve çok maaş almakla itham ediyorlar. 15-20 yıllık işçinin ortalaması yeni asgari ücretle 3 binin bir tık üstüne ve yıllık yüzde 13 zamla 3 bin 500 - 4 bin civarında. Başka da bir hakkımız yok. Hadi şu kadar çıkarın, hadi şu kadar paketleyin diye laflarla baskı altındayız. Eskiden 5 kişinin yaptığı işi şimdi 2-3 kişi yapıyor, yine de gözleri doymuyor. İŞKUR’dan işçi talepleri olduğunu söyleyerek bize nispet yapıyorlar.”

Pandeminin hemen öncesi işe giren birçok genç işçinin “Bu ücretle bu iş yapılmaz’ diyerek işi bıraktığını anlatan bir işçi de “Bu zamanda işsiz çok olduğu için insanlar güvenliğin önünde kuyruk oluyorlar. Geçmişte işçi bulmada zorlandıklarını biliyoruz biz. Ama yıllardır kanımızı emdiler, şimdi suyu sıkılmış limon misali bizleri anlattığım gibi başka yollarla kapının dışına koyuyorlar. Yasalar da hastalık da onlardan yana. Geçmiş dönemlerde çıkan arkadaşlara ihbar ve kıdem tazminatı verirlerdi. Son birkaç aydır anlaşmalı atılan arkadaşımızın ihbar tazminatlarını da vermemişler” diye konuştu.

ÖNCEKİ HABER

Poşet hesabına göre, 83 milyonun büyük bölümü yılda bir kez bile alışveriş yapmıyor

SONRAKİ HABER

EMEP Çorum İl Örgütü zamların geri alınmasını, ücretlerin artırılmasını istedi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa