İHD ve Ankara Barosu, insan haklarının önünde TMK engelinin durduğuna dikkat çekti
İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan, ‘İnsan Hakları Eylem Planı’nı Evrensel'e değerlendirdi.
Tayyip Erdoğan | Fotoğraf: DHA
Birkan BULUT
Ankara
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan ‘İnsan Hakları Eylem Planı’nı değerlendiren İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Bugüne kadar niye yapılmadı” diye sordu. İfade özgürlüğü önünde Terörle Mücadele Kanunu, yargı bağımsızlığı önünde cumhurbaşkanının geniş yetkilerinin engel olduğuna dikkat çeken Türkdoğan, yeni, sivil ve demokratik bir anayasanın gerekli olduğunu vurguladı.
AB’DEKİ TOPLANTILARDAN ÖNCE AÇIKLANDI
İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, eylem planının zamanlamasına ilişkin bir değerlendirmede bulunarak, “Mart ayına Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Demirtaş ve Kavala kararlarının uygulanmamasını görüşecek. AİHM’nin bu konuda iki kararı Türkiye tarafından uygulanmadı. Yine bu ay Avrupa Birliği zirvesi var. Orayı olumlu etkilemek istiyor olabilirler. Avrupa Birliği birkaç yıldır TMK’daki belirsizliğin giderilmesini, düzenleme yapılmasını istiyor. Türkiye ise terörle mücadele gerekçesiyle yapmıyor” dedi.
OLUMLU AMA YETERLİ DEĞİL
Eylem planında açıklananlara karşı olmadıklarını belirten Türkdoğan, ancak “Bugüne kadar niye yapılmadı” diye sormak gerektiğini dile getirdi. Eylem planının hayata geçmesi için birçok kanunun değişmesi, yönetmeliklerin çıkması gerektiğini söyleyen Türkdoğan, uygulamaya kadar eylem planının bir “iyi niyet belgesi” olduğunu ifade etti. Planın olumlu ama yeterli olmadığını dile getiren Türkdoğan, "Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi’nin hayata geçmesini önermiştik. Adalet Bakanına iki defa anlattım. İnsan haklarında çalışan insanların korunması gerekiyor. Bütün yük kamudaki insan hakları kurumlarına atılmış durumda” diye konuştu.
“BU ANAYASA ÖNCE DEVLET, SONRA VATANDAŞ DİYOR”
Cumhurbaşkanının sivil anayasa sözlerine dikkat çekerek, İHD olarak yeni, sivil ve demokratik bir anayasa istediklerini vurgulayan Türkdoğan, “Çünkü mevcut anayasada resmi-ideolojik tutum varken, bu insan hakları eylem planı hayata geçirilebilir mi? Anayasa önce devlet, sonra vatandaş diyor. Hak ve özgürlükleri sıralıyor, sonra sınırlandırıyor. Bütün yetkileri merkezileştirmiş, cumhurbaşkanında toplamış otoriter bir anayasa var. Merkezi hükümetin yerel idareler üzerinde vesayetini, YÖK’ün üniversiteler üzerinde vesayetini koruyor” dedi.
Öte yandan eylem planında açıklananların mevcut anayasaya rağmen yapılabileceğini ifade eden Türkdoğan, “Bir sulh ceza hakiminin tutuklama kararına itiraz önceden de dikeydi. Bu yatay hale getirildi, şimdi yeniden dikeye oluyor” dedi. İfade özgürlüğünün en temel insan haklarından biri olduğunu vurgulayan Türkdoğan, “Ancak ifade özgürlüğü önünde en büyük engel terör tanımındaki belirsizlik ve Terörle Mücadele Kanunu. Bu kanun kaldırılmadan, değiştirilmeden bu belirsizlik giderilmeden ifade özgürlüğü sağlanamaz” ifadelerini kullandı.
HSK YAPISI DEĞİŞMELİ, CUMUHRBAŞKANI YETKİLERİ SINIRLANDIRILMALI
Adil yargılama hakkı için de kuvvetler ayrılığına uygun bir yapılanma gerektiğini anlatan Türkdoğan, “Cumhurbaşkanının yüksek yargıyı atamasıyla ilgili bu kadar yetkisi varken nasıl olacak? HSK’nın yapısının değiştirilmesi ve cumhurbaşkanı yetkilerinin sınırlandırılması gerekiyor. Bir hakime coğrafi teminat verilmesi gerekir. Eskiden Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nde bile hakim 4 yıl göreve atanır ve kimse görevden alamazdı” dedi.
ANKARA BAROSU: ÖNCEKİ REFORMDAN BU YANA HAKLAR DAHA ÇOK KISITLANDI
Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan, 30 Mayıs 2019 tarihinde açıklanan “Yargı Reformu Strateji Belgesi”ni hatırlattı. 2 yıllık süreçte bu belgeye dayanarak insan hakları eylem planının açıklandığını belirten Sağkan, “Türkiye’de çok sayıda reform ve eylem planı açıklandı. Cumhurbaşkanı, İnsan Hakları Eylem Planı’nın dilek ve temenni belgesi olmadığını ifade etti ama daha önceki örnekler bu tür belgelerin günlük yaşamımızı etkileyen belgeler olmadığını ortaya koyuyor” dedi. İnsan hakları eylem planlarının Anayasa ile teminat altına alınan hak ve özgürlükleri uygulamada daha somut yol gösteren belgeler olması gerektiğini ifade eden Sağkan, “30 Mayıs 2019’da açıklanan strateji belgesinin üzerinden geçen 2 yılda, daha adil yargılanma ve ifade özgürlüğü olmak üzere anayasada teminat altına alınan temel ve hak özgürlüklerin daha kısıtlandığı bir süreç yaşadık. Bugün açıklanan eylem planında 393 faaliyetin tamamına, toplumun tüm fertlerinin imza atacağını düşünüyorum. Ancak o zaman da hakim ve savcılara coğrafi teminat sağlanacağı söyleniyordu, bugün de coğrafi teminat sağlanacağı söyleniyor” dedi.
HSK DEĞİŞMEDEN YARGI BAĞIMSIZLIĞI OLMAZ
HSK’nın yapısının iktidarın siyasal baskısından kurtulmadığı hiçbir belgenin Türkiye'de yargı bağımsızlığına hiçbir katkısı olmayacağını vurgulayan Sağkan, “Ancak buna ilişkin belgede bir ibare yok. Türkiye'de yargı reformu yapacaksınız; insan hakları ihlallerinde vatandaşı koruyacak yargı sistemi kurmak için yargıyı gerçekten bağımsız ve tarafsız kılmanız gerekir” dedi. Yargının ve savunmanın bağımsızlığını adliye koridorlarında görmek istediklerini ifade eden Sağkan, “Ancak bu belgede anayasada yer alan birçok hükmün tekrar edildiğini görüyoruz. Örneğin; 30 Mayıs 2019’daki belgede TMK’nın 7. maddesine “Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz” denildi. İfade hürriyeti olarak ifade edilecek bu hüküm, anayasa içerisinde güvence altına alınmış bir hükümde, 2 yıl süresince ifade özgürlüğü noktasında somut tek bir adım atılmadığı gibi düşünce ve fikirlerin açıkladığı için insanların daha fazla baskı altına alındığını görüyoruz. Temel sıkıntının uygulamadan kaynaklandığını görüyoruz” diye konuştu.