03 Mart 2021 00:00

Başımı Omzuna Yaslamaya Geliyorum*

Bu yılın 8 Mart’ında da evde, işte, okulda içimizi karartan, yalnız olduğumuz sanrısını oluşturmaya çalışanlara karşı başımızı birbirimizin omzuna yaslamaya, içimizi yıkamaya geliyoruz!

Kaynak: Max Pixel

Paylaş

Karanlık, kasvetli ve soğuk günlerin ardından baharın habercisi cemre zamanındayız şimdi. Yerin, göğün ve yüreklerimizin çiçek açmasını beklediğimiz zamanlarda… Kış her yıl zorlu geçerdi ama pandemi, ekonomik kriz ve gelecek kaygısıyla birleşen bu kış, zaten yerle bir edilmiş ruh halimizle baş etmeye çalıştığımız zorlukların bir simgesi oldu adeta. Zorlu geçen bir dönemin ardından baharın gelişi, dünyanın her yerinde şiddete, geleceksizliğe ve ayrımcılığa karşı eşitlik, özgürlük ve insanca bir yaşam için meydanlara çıkmaya hazırlanan kadınların heyecanını taşıyor aynı zamanda.

HUZURUMUZU KAÇIRANLARA CESARETİMİZİ KIRANLARA KARŞI

Ekonomik kriz, işsizlik gibi kavramlar son birkaç yıldır her sohbetimizin önemli bir parçası. Ama geride bıraktığımız dönem, bu kavramların etkilerinin zirveye ulaşması sebebiyle baştan sona her birimizin gelecek kaygısı ve belirsizlik etrafında gecelerce düşünedurduğumuz problemlerle doldu taştı. Salgına karşı alınan bütünlükten ve tutarlılıktan yoksun kısıtlama ve kuralların “bir araya gelinemez” kıldığı bir atmosferde bu problemlerle başa çıkmaksa epey zorlaştı. Öyle bir dönem ki hepimiz kendi psikolojimizden şüpheli, hepimiz etrafımıza bakarak kendimizin “anormal” olup olmadığını anlamaya çalışıyoruz. İç karartmaya çalıştığımız sanılmasın, bir duygu durumunun ortak olduğunu anlatmaya, yalnız olmadığımızı anlatmaya çalışıyoruz. Çünkü huzurumuzu kaçıran, cesaretimizi kıran şeyleri ortadan kaldırmanın yolu içinden çıkılamaz gibi görünen şeylerin siyasal muhtevasını anlamaktan geçiyor.

HEM ZORLU HEM DE MÜCADELE DOLU BİR YAŞAM BİZİMKİ

Kadınlar zorluklarla dolu olmasının yanı sıra mücadeleyle de dolu bir yaşam sürüyor. Var olan eşitsiz koşullardan en ağır etkilenenler, aynı zamanda bu koşulların değişimine en çok ihtiyacı olanlar, var olan koşulların küçükten büyüğe yansımalarına dönük mücadelelerin de önde gelen özneleri oluyor. Bugün demokratik üniversite mücadelesinin en ön saflarında genç kadınlar yer alıyor. Güvenli bir kampüs için demokratik bir üniversite ekmek ve su gibi bir ihtiyaç çünkü. Yaşam alanlarına sahip çıkmak üniversiteli genç kadınlar için “var olma” mücadelesinin de bir parçası aynı zamanda. Türkiye’nin gerilimli politik atmosferi, hak ve özgürlüklere ilişkin neredeyse her kazanıma dönük saldırıların yoğunlaşması üniversite kampüslerinde kısmi düzeyde de olsa öğrenciler tarafından korunan ifade özgürlüğü ve demokratik kültürün tümüyle yok edilmesinin özellikle kadınların ve LGBTİ+lar bir ölçüde de olsa kendisi gibi olabildiği alanların yok edilmesi anlamına geldiği açık. Bu bakımdan atanmış rektörün de ilk icraatlarından birinin de BÜLGBTİ+’yı kapatması ve BÜKAK’ın kulüp odasının anahtarını değiştirmesi tesadüf değil.

KIZ KARDEŞLERİMİZLE İÇİMİZİ YIKAMAYA GELİYORUZ!

Her alanda kadınlara yönelik saldırılara rağmen yine kadınların haklarına ve hayatlarına sahip çıkma ısrarıysa son yıllarda Türkiye’nin sembol haline gelmiş mücadelelerini oluşturuyor. İktidarın kadınların hayatını cehenneme çevirecek türden adımlarının karşısında kadınların kararlılığının her yerde belki de en güçlü ifade ettiği aylardan biri olan martın gelişi bu yüzden içimizi ısıtıyor. Bugün var olan tüm olumsuzluklara, imkansızlıklara rağmen yan yana gelmenin verdiği gücün en çok farkında olan kadınlar olduğu gibi güvenebileceklerinin yanındaki kız kardeşleri olduğunu da biliyor. Tanımadığı bir kadına şiddet uygulayan bir erkeğin cesaretle karşısına çıkan kadına “Sen kim oluyorsun? Sanane!” denildiğinde “O benim kız kardeşim!” cevabı tokat gibi çarpıyor bizi yalnızlaştırmaya çalışanların yüzüne. Bir kadın topluluğuna katıldıktan, birlikte olmanın getirdiği özgüvene sahip olduktan sonra “başına bir şey gelse” bile hesabını onlarca kadınla birlikte sorabileceğini, belki de bu yüzden başına bir şey getirilmesine cesaret edilemeyeceğini biliyor kadınlar. Ve bu cesaretle hareket ediyor.

Bu yılın 8 Mart’ında da evde, işte, okulda içimizi karartan, yalnız olduğumuz sanrısını oluşturmaya çalışanlara karşı başımızı birbirimizin omzuna yaslamaya, içimizi yıkamaya geliyoruz!*Sezen Aksu-Kutlama

ÖNCEKİ HABER

İçişleri Bakanlığı, işyerlerinin çalışma saatlerine ilişkin genelge yayımladı

SONRAKİ HABER

Eşitsizlik her yerdeyse, her yerde örgütlü mücadele!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa