3 Mart 2021 00:00
/
Güncelleme: 00:31

Doğarken başlıyor bizim mücadelemiz

En temel hakları yaşama hakkı gibi kadılar mücadele ederek kazanmak zorunda. Varsın öyle olsun. Gün gelip artık “Başardık, doya doya yaşıyoruz” diyebilmek için mücadeleden geri durmayalım.

Doğarken başlıyor bizim mücadelemiz

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

Melike Nur ALPTEKİN

YTÜ

Ben küçük bir ilçede doğup büyümüş anne-babamın üçüncü kızıyım. Annem çalışkan, okumaya çok hevesli bir çocukmuş. Maalesef daha ilkokuldayken annesini kaybedince, babası tarla işlerinde yardım etmesi için onu okuldan almış. Şimdi sorduğumda “Ne kadar okumak istesem de ağzımı açıp babama tek kelime edemedim” diyor. Babam ise ortaokulu yarıda bırakıp inşaatlarda çalışmaya başlamış. Bu yüzden onlar bizi hep okumaya, meslek sahibi olmaya teşvik ettiler. Hiçbir ihtiyacımızı eksik etmemeye çalıştılar. Bu yönden şanslı olduğumu söyleyebilirim. Annem bizi çoğunlukla tek başına büyütmüş. Babam şehir şehir dolaşıp inşaatta çalışır, para yollarmış. Annem bizi büyüttüğü süre boyunca hep “bir oğlan doğuramadın” şeklinde cinsiyetçi ifadelerle karşı karşıya kalmış. Annemin bu konudaki düşüncesi çok net: “Büyüdüğünde ailesine, çevresine duyarlı, iyi kalpli bir insan olmadıktan sonra 3 kız 5 oğlan ne fark eder?​” Bebek bekleyen aileye “Kızınız olacak/oldu” denildiğinde oluşan hayal kırıklığıyla başlıyor bizim savaşımız.

BİLİYORUZ Kİ NEDENİ POLİTİK

Şimdi ise 18 yaşıma geldim, ailemin de desteğiyle öğrenimime devam ediyorum. Mezun olduğumda iş başvuruları için çırpınırken ne ile karşılaşacağımı kestiremiyorum. “Çeşitli zorbalıklara maruz kalır mıyım? Çalışma ortamımda bir kadın olarak kendimi rahat hissedebilir miyim? Güvende hisseder miyim?​” diye sormuyorum çünkü kadınlar olarak hiçbir zaman hiçbir yerde güvende olmadığımızı biliyor, bundan büyük bir üzüntü duyuyorum. Dönüp baktığımda anneme yirmi sene önce “bir oğlan doğuramadın” diyen zihniyetten hiçbir kayıp olmadığını görüyorum. Hatta istatistiksel olarak psikolojik ve fiziksel şiddete maruz bırakılan, katledilen kadın sayısı bir hayli artmış durumda. Bu artışın en temel sebebinin politik olduğunu biliyoruz. Ülkemizde etkisini yitiren adalet sistemi yüzünden yaptığının cezasını çekmeyen binlerce tacizci, tecavüzcü, katil aramızda dolaşıyor. Her gün meydanlarda, sosyal medyada adalet çağrıları yapıyoruz. Şule Çet için, Nadira Kadirova için, Aleyna Çakır ve nice katledilen, bir erkek eliyle bizden, hayattan koparılan kadınlar için.

MESELE YILIN SADECE BİR GÜNÜ DEĞİL

Kadın; kimilerine göre doğası gereği (!) zayıf, kırılgan olan, hayatının her evresinde bir erkeğin himayesine ihtiyaç duyan, giydiğine, gülüşüne, hangi saatte nerede olduğuna dikkat etmesi gereken, aksi halde başına gelecekleri hak eden... Cinsiyetçi söylemler, ayrıştıran ifadeler kadınlara çok zarar veriyor ve birçok kişi bunun farkında bile değil. Bizim 8 Mart’ın anlamını kavrayamayan kişilerce yılın bir günü alınan hediyelere değil, her gün, başta insan olarak değer görmeye, dinlenilmeye, anlaşılmaya, kadın olarak kendimizi güvende ve özgür hissetmeye ihtiyacımız var.

BAŞARDIK DİYEBİLENE KADAR MÜCADELE

8 Mart, fabrika işçisi 40 bin kadının daha sağlıklı koşullarda çalışma talebi ve bu konuda gösterdikleri haklı direniş üzerine, emekçi kadınların fabrikaya kilitlenip alevler içinde ölüme terk edilmesi sonucu uluslararası bir gün olarak kabul görmüştür. Yangında 120 kadın can vermiştir ve o emekçi kadınların direnişi kaldığı yerden devam etmiştir ve hala etmektedir. Her ne kadar vahşi bir olaya tanıklık etse de 8 Mart’ın bende uyandırdığı en yoğun hisler hep güç ve umut olmuştur. Her yıl, aynı gün sokakları dolduran binlerce kadın bana yalnız olmadığımı haykırırken, hepsinin elini omzumda hissediyor ve her birinden güç alıyorum. Bu güç öyle büyük, öyle sınırsız ki, kadınların saygı görerek ve özgürce yaşadığı dünya fikrine dair içimde kalan son umut tohumları da bu güç sayesinde büyüyüp yeşeriyor. İnsana insan olduğu için verilen hakları bile, hala bugün kadınlar mücadele ederek kazanmak zorunda bırakılıyor. En temel yaşama hakkı da buna dahil. Varsın öyle olsun. Gün gelip artık “Başardık, doya doya yaşıyoruz” diyebilmek için mücadeleden geri durmayalım. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz kutlu olsun. 

Evrensel'i Takip Et