03 Mart 2021 00:00

CİTÖB’ün işlerliği ancak bizlerin çabasıyla mümkün

CİTÖB’ün yine bizim ısrarımızla yaşamımızın her alanında eşitliği ve özgürlüğü örecek olmasını umuyoruz.

Fotoğraf: Freepik

Paylaş

Nilay ULAŞ

YTÜ

 

Türkiyeli kadınların neredeyse her birinin en az bir defa sözlü ya da fiziksel tacize uğradığı biliniyor. Özellikle son yıllarda şiddetsiz bir yaşam ve güvenli alanlar üniversiteli genç kadınların önemli bir beklentisi haline geldi. Sokaklar, toplu taşıma araçları, kafeler, parklar hepsi bir yana, kampüsler dışarıya göre çok daha güvenli gibi gözüküyor. Peki gerçekten öyle mi?

CEVABIMIZ HAYIR

Öncelikle güvende olmak için dev duvarlarla çevrili kalelere ihtiyacımız yok. Yanıtımız ise hayır, her yerde aynı tehlike farklı oranlarda var olabilir. Şiddet ve tacizi önlemek ne yalnızca doğru yetiştirmeyle ne de eğitimle garanti altına alınabilir. Yüzyıllar boyu buna mahal vermeyen ataerki bugün de renkli ve yanıltıcı maskelerinin altında kendisine ait şiddet ve tacizi korumakta ve beslemektedir. Bu iki eylem ancak yer aldıkları her bağlamdan, her ilişkiden tek tek temizlenerek ortadan kalkabilir. Yine de gerçek dışı önerilere kulak asmayıp gerçek çözümlere odaklanalım diyorsak güzel bir örneğimiz var elimizde: Cinsel Tacizi Önleme Birimleri.

CİTÖB’ÜN İZİNE DÜŞTÜK

Örneğin geçtiğimiz yaz YTÜ’de daha önceden gerçekleşmiş bir cinsel saldırı vakası gündeme geldi. Kadın Çalışmaları Topluluğu (KAÇAT) da bu vaka gündeme gelmeden henüz birkaç ay öncesinde kurulmuş bir topluluk olmasına rağmen süreci doğrudan odağına aldı. Bir cinsel saldırı yaşandığında uğranılan ilk durak topluluğumuz oldu çünkü kadınlar böylesi bir durum nasıl ve nerede çözüme kavuşur bilmiyorlardı. Elbette KAÇAT üniversite öğrencilerinin herhangi bir sorununda uğrayabilecekleri ilk uğrak olabilir ancak bir cinsel saldırı yaşandığında ya da profesyonel bir yönlendirme gerektiğinde farklı mekanizmaların olması daha etkili çözümlere ulaşılmasını sağlayabilir. Dolayısıyla biz de vakanın ortaya çıkmasının hemen ardından çeşitli kulüplerle birlikte neler yapabileceğimizi düşünürken kulak aşinalığımız olan bir birimin izine düştük: Cinsel Tacizi Önleme Birimi ya da Komisyonları (CİTÖB/CİTÖK). Ülkemizde henüz on altı üniversitede varken ve pek çoğunda işletilmiyorken “Gelin birlikte talep edelim” dediğimiz hangi kulübe ulaştıysak olumlu geri dönüşler almamız, aynı zamanda bir güven ortamını yaratmamıza da vesile olmuştu. Birim kurulmadan önce yürüttüğümüz tartışmalarda ve hazırlıklarda bol bol deneyim edindiğimiz bir süreç geçirmiş olduk.

Üniversitemizde kulüp ve topluluklar uzun süredir bir talep etrafında yan yana gelmemişken bunun ilk kez CİTÖB talebiyle olması rastlantıdan ibaret değil. En kaba haliyle uzunca bir süredir iktidarın kadına yönelik şiddet için somut ve önleyici adımlar atmadığını bilen üniversiteliler, elbette kendi yaşamlarını da etkileyen bu tavırların karşısında kendisi için bir şey yapma fırsatını da elde etmişti. Böylesi durumların geliştiği bir süreçte üniversite içinde ve dışında cinsel şiddete uğrayan öğrencilerin psikolojik ve hukuki desteklere ulaşabileceği bir mekanizmanın kurulması için adımlarımızı hızlandırdık. Ulaşabildiğimiz kulüplerle hazırladığımız ortak dilekçeyi birkaç gün gibi kısa bir sürede 34 kulüp ve topluluk olarak imzaladık. Dilekçeleri ulaştırdıktan bir gün sonra ise üniversite yönetimi kendilerine bağlı böyle bir sistemin kurulduğunu ilan etti.

İŞLER OLMASINI SAĞLAMALIYIZ

Ancak hepimiz biliyorduk ki işleyişinde bize söz tanınmayan herhangi bir birimin çalışmasını garanti altına almak mümkün değil. Dolayısıyla en başından itibaren yönetimle yaptığımız görüşmelerde CİTÖB’de topluluğumuzdan bir temsilci olması gerektiğine dair ısrar ediyorduk. Ancak yeni rektör ataması sürece dair geriye doğru birçok adım attırdı. Ekim ayında birim hakkında attığımız e-postalara dönüş alamıyorken kasım ayında gerçekleştirdiğimiz görüşmede herhangi bir adımın atılmamış olması bizi hayal kırıklığına uğrattı. Yeni yönetim CİTÖB için hazırlıkların başlatılacağını, bizim de birimde bir temsilimizin olacağını söylemesine rağmen salgını bahane ederek süreci uzatmaya devam edecek gibi görünüyor. Bu noktada ise CİTÖB yalnızca Kadın Çalışmaları Topluluğu’nun değil bütün öğrencilerin işleyişini takip etmesi gerektiği bir birim olduğunu yeniden gösteriyor. Cinsel saldırılara ilişkin bir destek hattı olması, üniversite içerisinde düzenli olarak seminer ve konferans düzenlemesi için çaba sarf edeceğimiz bu birimin cinsiyetçi müfredata müdahaleden psikolojik desteğe kadar başta kampüslerimiz içerisinde, ardından yine bizim ısrarımızla yaşamımızın her alanında eşitliği ve özgürlüğü örecek olmasını umuyoruz.

ÖNCEKİ HABER

Mücadeleden geri durmuyoruz, durmayacağız!

SONRAKİ HABER

Demokratik üniversiteyi savunmaya liselerden başlanmalı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa