03 Mart 2021 03:00

Yerellerden direnişe ilmek ekliyoruz

Talebin yakıcılığı ve haklılığı en geri noktada dahi öğrencinin en azından kendi alanına dair bir savunma cephesi kurduruyor.

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

Paylaş

Burcu ATEŞ
Hacettepe Üniversitesi

Boğaziçi Üniversitesine rektör atanması, uzun süredir üniversitelerde yaşanan siyasi kuşatmanın ülkenin genel anlamıyla artan baskı ve yasaklar ortamına dönüşmüş olması üniversite gençliğinin ortak talepler ve dayanışma biçimleri ile birleşmesine yol açtı.

TALEBİMİZ YÜKSELİYOR

Öncelikle üniversitelerin “idare edilmesine” ilişkin yönetim anlayışı ve idarecilerin, mevcut iktidarın temsili amacıyla seçilmesi yeni bir anlayış değil. Her iktidar gibi, AKP de kendi gençliğini yaratmak üzere sistemli bir çalışma yürütüyordu. Akademinin tasfiyesinden, toplulukların alanlarının kısıtlanmasına kadar geniş anlamda bir saldırının, üniversiteyi öğrencilerin alanı olmaktan çıkarıp fethedilmesi gereken yer kıldı. Boğaziçi öğrencilerinin karşı durduğu şey, tüm üniversite gençliğinin de karşısındadır. Ondandır ki bu direniş bugün üniversite için en geniş talep olarak kendini yükseltti: Demokratik üniversite talebi. Edebiyat Fakültesinde, değişik biçimlerde olmakla birlikte bir şekilde bu talebi, kendi özgünlüklerimizle ortaya koymaya çalıştık.

MÜCADELEDEN ÖRNEKLER

Burada bir araya gelmek ve daha geniş bir toplamla tartışabilmek için topluluklar ilk uğraktı. Edebiyat Fakültesindeki bölüm topluluklarına gerek ortak bir bildiri yazmak gerekse de bir topluluk etkinliği şeklinde süreci konuşmak karşılık bulamadı. Burada iki türlü sonuçla özetleyebiliriz; ortak metne imzacı olmayan bir topluluk sonrasında öğrencilerin WhatsApp grubunda yürüttükleri tartışma sonucunda kendi bildirisini yazıp, yayınladı. Bu durum öğrencilerin bulundukları alandan doğru sözünü söyleyebilmesi ve geri bir tutum ile uzlaşmamak açısından iyi bir örnek oldu. Hem de öğrencilerin demokrasi arayışı, topluluk yönetimleri ve kaygıları ile karşı karşıya gelip ilk kazanımını elde etmiş oldu. Bir diğer örnek ise öğrencilerin haberi dahi olmadan topluluk yönetim kurulunun ortak bir metne imzacı olmaması, öğrencilerin bir araya gelme ve birlikte bir şeyler yapmasının önüne geçilmesi, kendi öz örgütlerinde dahi söz hakkının tanınmamasıdır. Okul yönetimlerinin topluluklar üzerindeki baskısı ve iç işleyişte tayin edici bir hiyerarşi barındırıp demokratik yapıdan uzaklaşan topluluklara karşı öğrenciler ne için mücadele ettiklerini de daha yakın bir örnekte sınamış oldu.

SORUNUN YAKICILIĞIYLA ÇOĞALDIK

Bölümlerin kendi özgünlükleri ve yerel talepleriyle birlikte daha güçlü tartışma alanı için bölümlerde ne yapabiliriz diye konuştuk. İlk biçim olarak bildiri yazmanın, Boğaziçi öğrencileriyle dayanışmayı görünür kılmanın örneklerini gördük. Felsefe Bölümü öğrencileri, her sınıftan öğrencinin katılımıyla ortak metin yayınladı. “Çokluğun Direnişi – Direnişin Çoğulluğu” başlıklı bildiride geniş talepler yer alıyordu. Tartışmalara dair geniş bir toplama ulaşılmış olsa da bildiri yazmada görev alan arkadaş sayısının azlığı; metnin sonunda atılacak imzanın nasıl olacağını düşündürdü. Herhangi bir nedenden kimsenin iradesi yok saymış olmamak için “bağımsız” ibaresi eklenmiş oldu. Sonrasında Sanat Tarihi Bölümü öğrencileri sınıf sınıf ayrı metinler ile sürece dâhil olunca gördük ki bölümün kendi talepleri ile ördüğü bir tartışma birikti. Doğrudan bir metin ile şekillenmeyen bölümlerde sürecin artan baskısı ve öğrenciler üzerindeki etkisine dair tartışmalar yürütmekle birlikte Hacettepe Üniversitesi’nin aynı süreçte aldığı bazı kararların anti-demokratik ve üniversitedeki öğrenci yaşamını gözetmeyen biçimi üzerinden ilerledik. Bunun en büyük nedeni, Boğaziçi meselesine dair söz söylemenin gün geçtikçe daha “tehlikeli” bir hale gelmesi idi. Burada önemli olan nokta, kendi alanına/bölümüne dair bir sorun gördüğünde ve buna karşı bir şeyler yapalım derken genel talebinde mücadelenin de bir parçası olduğunu görmesi… İktidarın, polis şiddetinden medyada hedef göstermeye kadar geniş bir şekilde kırmaya çalıştığı öğrenci dayanışması, kimi geri tutumları da barındırıyor elbette. Bütün gücü ile bu dayanışmayı gayrimeşru zemine çekmeye çalışan AKP, toplamda bir korku duygusu yaratabiliyor. Ancak talebin yakıcılığı ve haklılığı en geri noktada dahi öğrencinin en azından kendi alanına dair bir savunma cephesi kurduruyor. Açıkça söylemek gerekirse, bu denli öğrencinin meselesi olan bir konuda kimse dışında kalmıyor, kalamıyor; kendi payına küçük büyük bir sorumluluk yüklüyor.

ÖNCEKİ HABER

Birlikte tartışıp birlikte çözüm aradık

SONRAKİ HABER

Bağımsız kongre büyük avantaj

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa