Bir kitap: Ve Durgun Akardı Don
Ama bana sorarsanız kitaptan ne dersler çıkardım diye işçi sınıfının iktidarını hedefleyen devrim süreci er ya da geç başlayacak derim.
Fotoğraf: Pixabay
Kaan EMRE
Kayseri
Kitaba başlarken çok uzun olması gözümü az da olsa korkuttu. Ama kitaba başladıktan sonra o akıcı hikâye beni içine çekmeye başladı. Anlatılan köy hayatı, köylülerin yaşamı biraz kafamı karıştırsa da benim merakla kitabı daha heyecanlı okumam gerektiğini hissettirdi. İkinci kitapta başlayan birinci dünya savaşı; askerlerin, bu zenginler savaşını sorgulaması ve başlayan büyük devrim süreci aslında beni daha çok içine çekti. Kitabı okurken daha çok bu devrim sürecinin Kazaklar üzerinde nasıl etki göstereceğini merakla bekledim. İlk kitapta anlatılan köye gelen bir işçinin, köydeki değirmen işçileriyle görüşmesi ve onlara sosyalizmi anlatması beni çok etkilemişti. Daha sonra o işçinin tutuklanması, savaş sürecinde bir bölükte sadece çavuş olarak görev yapan bir Kazak’ın az da olsa sosyalizm bilgisini çevresindeki asker arkadaşlarına anlatması ve bölük komutanlarına karşı çıkıp askerleri savaştan geri çekmesi en çok hoşuma giden bölüm olmuştu. Buradan çıkardığım sonucu anlatmam gerekirse sosyalizme inanmış bir insanın az olan bilgisine rağmen çevresindeki askerleri cepheden geri çekebilmesi bu ideoloji yolunda bilgiden ziyade inanmışlığın da bir göstergesidir.
EGEMENLERE KARŞI KOMÜNİST İŞÇİLER
Daha sonra iç savaş döneminde okuduklarım ise olası bir devrimden sonraki dönemde sürekli birilerinin ortaya çıkıp halkı egemen güçlere karşı isyana sürüklemesinin aslında en iyi bir örneğidir. İlk başta generaller devrime karşı savaşa başladı. Sosyalizmin kötü bir şey olduğunu dile getirerek çevrelerindeki subayları ve onların emrindeki askerleri iç savaşın içine çektiler. Daha sonralarda ise çeşitli isyancılar ortaya çıkmaya başladı. İşçilerin örgütlenmesi ordu içindeki “komünistlerin” birçok isyanda ölüme gözlerini yummadan gitmeleri, bir bölümde geçen bir “komünist asla ölmekten korkmaz” sözü beni cezbeden bir olay olmuştu. Sonuçta kendimi kitabın içinde görüyordum. Ne kadar şu an işsiz bir genç olsam da ilerde yaşayacağımız devrim sürecinde karşılaşacağım şeyler aslında aynıydı. Kitabı sonunda okudum, bitirdim ve şu an kendimi bir boşlukta hissediyorum. Keşke bitmeseydi diye düşünüyorum. Ama bana sorarsanız kitaptan ne dersler çıkardım diye işçi sınıfının iktidarını hedefleyen devrim süreci er ya da geç başlayacak derim. Bu süreç başladığında biz “komünist” işçiler olarak her zaman mücadelenin en ön safında savaşacağız ve diğer işçileri bilinçlendireceğiz.
SOSYALİZM İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ
Eğer devrim ya da savaş sürecinde savaşmamız gerekirse sosyalizm için mücadele edeceğiz. Patronlar veya zenginler için mücadele etmeyeceğiz. Kendimiz için yani işçi ve emekçilerin mutlaka kurulacak olan iktidarı için mücadelede edeceğiz. Ölüm gelip çattığında bizde bu zamana kadar bu uğurda savaşmış diğer yoldaşlarımız gibi ölümden korkmayacağız ve kaçmayacağız, gözümüzü kırpmadan ölümün üstüne yürümemiz gerekecek.