Spor Bilimleri öğrencisi: Emeklerimiz yok sayılmasın, federasyon ayrıcalık tanısın
Spor Bilimleri fakültesi öğrencileri özel eğitim kurumlarınca verilen sertifikalarla antrenörlük olma yeterliliğinin kendilerini değersizleştirdiğini düşünüyor.
Fotoğraf: Erdem İnan'ın kişisel arşivinden
Cenk Yılmaz BAYIR
İzmir
Eski adıyla Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu (BESYO) yeni adıyla Spor Bilimleri Fakültesi öğrencileri ve mezunları bir süredir federasyonun verdiği 21 günlük antrenörlük kurslarına lise mezunu olan her bireyin katılabilmesine tepkili. Beden eğitimi öğrencileri, aldıkları eğitimin farkının kalmadığını söylerken, diğer sorunun da herhangi bir ön eğitim gerekmeden özel eğitim kurumlarınca verilen antrenörlük kurslarının ve sertifikalarının devlet ve üniversiteler tarafından tanınması olduğunu dile getirdi. Bu uygulamaları ve antrenörlerin taleplerini Ege Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi öğrencisi ve bireysel antrenör Erdem İnan ile konuştuk.
Ege Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği bölümü 4. sınıf öğrencisi Erdem İnan, aynı zamanda fitness antrenörü. İnan yaşadıkları sorunlara değinerek, “Öncelikle, antrenörlük konusunda yıllarını bir branşa verip kendini geliştirmiş, bu branşta belge almayı hak etmiş ama eğitimi olmayan kişiler ile bir sorunumuz yok. Özel kurumların verdiği sertifikalarda da kendini geliştirmek adına bu eğitimlere katılanlarla ilgili bir sorunumuz yok. Ancak bu sertifikayı yetki gibi kullanıp insan sağlığıyla oynayan, biz beden eğitimcilerin emeğini ve eğitimini hiçe sayan kişilerle ve özellikle kurumlarla sorunumuz var” diyerek sözlerine başladı.
“ALANINDA EĞİTİM ALMAYANLAR İNSAN SAĞLIĞINI TEHLİKEYE ATIYOR”
Resmi federasyon eğitimlerinde antrenörlük eğitimi verilecek kişilerin önce sınava tabi olduğunu hatırlatan İnan, “Başarılı olurlarsa branşta 21 günlük eğitim alıp sonunda tekrar bir sınava tabi tutuluyor. Bu sınavdan da başarılı olmaları halinde belge almaya hak kazanıyorlar. Özel kurumların eğitimlerindeyse herhangi bir ön koşul aranmadan, belirli bir ücret karşılığında kurs veriliyor. Bir sınava tabi tutulmaksızın kişilere sertifika ve yetki veriliyor. Özel kurumların verdiği bu sertifika federasyon tarafından onaylanmamış olsa bile devlet ve üniversiteler tarafından onaylanıyor. E-devlet’te sorgulanabilir hale getirilen bu sertifikalar sayesinde alanında eğitim almamış kişiler, diyetisyenlik, antrenörlük gibi alanlarda eğitmenlik yapıp hem insan sağlığını hem de kendilerini tehlikeye atıyor” dedi.
“3 GÜNLÜK KURSLAR SONUNDA VERİLEN SERTİFİKALAR BİZLERİN EMEĞİNİ YOK SAYMAKTIR”
Uygulamaların sebebini maddi kaygılar olduğunu söyleyen İnan, “Çünkü özel kurumların verdiği kurslar nitelikli eğitmen yetiştirmemekle beraber birçok insanın sağlığından ve parasından olmasına sebep oluyor. Ayrıca bu kurslar sonunda verilen sertifikalar beden eğitimcilerin ve Spor Bilimleri Fakültelerinin itibarsızlaştırılmasına ve değersizleştirilmesine neden oluyor. Spor Bilimleri Fakültesi öğrencileri 4 sene boyunca Anatomi, Fizyoloji, Kinesyoloji gibi birçok alanın eğitimini alıp mezun olsalar dahi antrenörlük sertifikası almak için ilgili federasyon tarafından sınava tabi tutuluyor. Hal böyleyken özel eğitim kurumlarının 3 günlük kurslar sonucunda insanlara yetki ve sertifika verebilmesi bizlerin emeklerinin hiçe sayılması anlamına geliyor” dedi.
İnan ayrıca özel eğitim kurumlarından sertifika alanların, antrenörlük hizmeti verdiği kişilerin bir sağlık sorunu yaşaması halinde hem kendilerini hem de hizmeti alanları mağdur ettiğini ekledi.
“FEDERASYON BİZE AYRICALIK TANIMALI”
Beden eğitimi öğrencileri ve mezunları olarak taleplerini söyleyen İnan, “Beden eğitimcileri olarak bizler federasyonun verdiği antrenörlük kurslarına giriyoruz. Bu kurslara lise eğitimi almış her birey de girebiliyor. Aldığımız eğitimin bir farkı olması adına federasyonun bize ayrıcalık tanıması, belki daha üst kademe belge için denklik sağlaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu sayede aldığımız eğitimin, emeğimizin karşılığı verilmiş olur. Özel eğitim kurumları için ise bu kurumlar, kurslarla yetki vermemeli. Sadece kişisel gelişim amaçlı eğitim kursları vermeli. Böylece hem sertifika alan kişi kendini geliştirebilir hem de herhangi bir yetki sahibi olmayacağı için kimsenin hayatını riske atmaz. Özel kursların da emeklerimizi hiçe saymamış olur” dedi.