Tekstil işçisi kadınlar: Kovid olduğumuzda da sorumluluklarımız azalmadı
İstanbul Tuzla'da tekstil işçiliği yapan kadınlar pandemi sürecinin onlar üzerinde yarattığı çaresizlik hissini ve artan ekonomik yükü anlattı.
Arşiv | Fotoğraf: DHA
Adile DOĞAN
İstanbul/Tuzla
İki lafın belini kırmak üzere Leyla’nın evine konuk oluyoruz. Eşi mesaide, kendi izin gününde. Sıcacık evi Leyla’nın, taze kuruyemişlerin kokusu avuçlarımızda demliyoruz sohbetimizi. Kendi hayatlarımızdan, eşlerimizden, çocuklarımızdan bahsedip dertlerimizi paylaşıyoruz birbirimizle. Paylaştıkça azalıyor dertler, kederler. Sonra bir kapı zili, Nejla bizlerle.
‘KOVİD OLDUĞUMDA BİLE EV İŞLERİNİ DÜŞÜNÜYORDUM’
İçinde bulunduğumuz pandemi sürecini konuşuyoruz. Leyla da yakın zamanda Kovid olmuştu. Çalıştığı tekstil fabrikasında da neredeyse arkadaşlarının yarısı Kovid geçirmiş. Hasta olduğunda duyduğu en büyük kaygının kendi sağlığı değil ev içi sorumlulukları olduğundan bahsediyor: “Kovid olduğum günlerde fiziksel olarak hastalığın etkileri dışında, kendimi ruhsal olarak çok çaresiz hissediyordum. Hayattan hiçbir zevk alamıyordum ama gene de her gün düşünmem gereken bir ev işi, hazırlamam gereken yemek, ilgilenmem gereken bir çocuğum vardı.”
‘VİRÜSÜN KENDİ DEĞİL EKONOMİK AĞIRLIĞI DAHA KORKUTUCU’
Nejla da hemen hemen Leyla ile aynı dönemlerde Kovid geçirmişti. O da başka bir fabrikada tekstil işçisi olarak çalışıyor. O dönemde kendisinin ve fabrikasındaki kadınların yaşadıklarını anlatıyor: “Kısa çalışma ödeneği ile gelen kesintileri düşününce daha zorlayıcı bir dönem geçirdim. ‘Eşime bulaştıracak mıyım, çocuğuma bulaştıracak mıyım, hastanelik olacak mıyım?’ korkuları ile sıkıştım. Fabrikamdaki çocukları olan, eşlerinden pandemi sürecinde boşanmış olup tek maaş ile geçinmek zorunda kalan kadın arkadaşlarım maddi olarak bu süreci çok zor geçirdiler ve geçirmeye de devam ediyorlar. ‘Kovid olursak, gizli gizli çalışırım’ diyen arkadaşlarımız var. Ödemeler kapıda, hiçbir destek yapılmıyor, ev kira, çocukları var. Çaresizlik bugün bizleri bir salgın gerçekliği karşısında bile bunları dedirtecek noktaya getirdi.”
‘KADINLARIN YÜKÜ İKİYE KATLANDI’
Pandemi döneminde kadınların yükünün ikiye katlandığını söyleyen Nejla, kadının Kovid olduğunda düşünmesi gereken öncelikle sağlığı iken hiç de öyle olmadığını söylüyor. Kaygısı çocuklarının, kendisinin karnının nasıl doyacağı: “Kaç gün param olmadı ekmek alacak. Fabrikadaki arkadaşlarım dolap bomboş, ekmek sepeti bile boş diyorlardı. ‘Ama komşular en azından ekmeğimizi getiriyorlardı. Kovid olsaydım, evime ekmek götüremeyecek, çocuklarımız aç kalacak’ diyordu arkadaşlar.”
‘EN BÜYÜK SORUN KREŞ’
Fabrikalarda çalışan kadın işçilerin en büyük sorunu ise kreşlerin olmaması ya da sayı kotası olması. Leyla kendi fabrikasında yaşadıklarını şöyle anlatıyor. “Çocuklarımız ortada kalıyor. Pandemide kreş kapalıydı. Ne yapacağız, işe gitmek zorundayız. İşverenlerin inisiyatifine bırakıldı. Rapor alabilen rapor alıyor, alamayan arkadaşlarımız ise çok zorlandı. Nejlaların ise fabrikasında kreşleri kotalı. O yüzden az sayıda arkadaşları çocuklarını kreşe gönderirken geri kalanlar tıpkı Leyla’nın fabrikasında yaşadıkları sorunlar ile karşı karşıya kalıyor.
‘8 MART’TA KREŞ YAKICI TALEP HALİNE GELDİ’
Önümüzde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü var. Bugün kadınların yaşadığı sorunlar silsilesi karşısında ise talepleri sohbetimizde tekrardan gün yüzüne çıkıyor. Kadınlar işe gelirken çocuklarını güvence altına alacakları tam kapasiteli kreş talebi, bugün işçi kadınlar açısından daha da yakıcı bir talep haline gelmiştir. İkinci olarak 8 Mart gününün ücretli izin olarak sözleşmelerine koymak için bunun mücadelesini fabrikalarında veren arkadaşlarımız, takvimsel bir günün ötesinde daha çok kadın işçiye ulaşmanın, birlik ve dayanışma içerisinde yaşanan bütün sorunların karşısında durabileceklerini söylüyorlar.