Hakları için mücadele eden kadın işçiler anlatıyor: Güvenceli iş,eşit yaşam istiyoruz
Kadınların ortak sözleri haklarını almadan vazgeçmemek, ortak talepleri güvenceli iş, eşit, özgür bir yaşam...
İzmir | Fotoğraf: Eda Aktaş / Evrensel
Dünya Emekçi Kadınlar Günü 8 Mart, tüm emekçi kadınların taleplerini yan yana daha gür ve bir ağızdan haykırabildiği bir gün. 8 Mart kapıdayken bir yıllık pandemi süreci boyunca çalışma koşulları ağırlaşan, ücretsiz izin dayatmasıyla, esnek ve güvencesiz çalışmayla, işsizlikle karşı karşıya bırakılan kadın işçilerin direnişlerine şahit olduk. Ücretsiz izne karşı, ağır çalışma koşullarına karşı direnen, yan yana gelen kadın işçiler 8 Mart’a giderken taleplerini, mücadelelerini anlatıyor: Patronlar arası anlaşmazlık bahanesiyle belirsizlik içinde bırakılan, ücretlerini alamayan ve ücretsiz izne çıkarılan CPS Otomotiv işçileri; ağır çalışma koşullarına karşı sendikalaşan, ücretsiz izne çıkarılan ve direnişlerinin 52. gününde Kod 29 ile işten çıkarılan Migros Depo işçileri; sendikaya üye oldukları için ücretsiz izne gönderilen Systemair HSK işçileri ve taşeron şirketin sözleşme süresinin dolması üzerine işsiz kalıp direnişleriyle Belediyi masaya oturmaya zorlayan İzmir Büyükşehir Belediyesi Meslek Fabrikası emekçileri kadınlar. Kadınların ortak sözleri haklarını almadan vazgeçmemek, ortak talepleri güvenceli iş, eşit, özgür bir yaşam...
"HAYATI EŞİT YAŞAMAK İSTİYORUZ"
İzmir Büyükşehir Belediyesi Meslek Fabrikasında çalışan ve taşeron şirketin sözleşmesinin süresinin dolması üzerine işsiz kalan eğitmenler ve emekçiler uzun süre kadrolu istihdam talebiyle Meslek Fabrikasının önünde eylemlerini sürdürmüştü. Belediye yetkililerinden taleplerinin karşılanacağına dair söz alan emekçiler mücadeleleriyle Belediyeyi masaya oturmak zorunda bıraktı, görüşmeleri sürüyor.
Daimi iş mücadelesi veren Meslek Fabrikası emekçisi Sena Tekkanat, 8 Mart’a dair “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yüz yılı aşkın süredir kökleri işçi hakları hareketine dayanan, bugün çiçeklerle taçlandırılan kutlamalarla anmak değil, ekonomik, toplumsal, eşitlik haklarının var edebilme mücadelesi olmalıdır” diyor ve ekliyor: “Kadın olmak yaşamın her safhasında emektir, mücadeledir. Kadın yaşamın mimarı ve merkezinde iken bugün hâlâ şiddete uğraması, işyerinde, evde ve sokakta ayrım yaşıyor olması kabul edilir değil. Bizler hayatı eşit yaşamak istiyoruz. Pandeminin getirdiği zorluklar da kadının hanesine eklendi. Kadın daha çok mutfakta oldu, daha çok temizlik yaptı ev içindeki mücadelenin en büyüdüğü yine kadının hanesine eklendi. Bizler kadın olarak evde, sokakta, iş yerinde, ilişkilerimizde her alanda eşit olmak istiyoruz.”
MİGROS DEPO İŞÇİLERİ: İŞYERİNDE BASKI, TACİZ SON BULSUN!
Migros Depo’da pandemiyle beraber ağır ve uzun mesai saatleriyle çalışan, haklarını alabilmek için DGD-SEN’de örgütlenen işçiler yeni yıla ücretsiz izne çıkarıldıkları haberini alarak girmişlerdi. Ücretsiz izin uygulamasına, ağır çalışma koşullarına karşı fabrika önünde direnişe başlayan işçiler, direnişlerinin 52. gününde Kod 29 ile işten atıldı. Bu işçilerden biri de 22 yaşındaki yaklaşık iki buçuk yıldır Migros Depo’da çalışan Sevim. Sevim çalışma koşullarını anlatarak başlıyor: “750 kişinin çalıştığı depoda sadece kadınlar ve erkekler için iki tuvalet vardı. Kullanılacak bir durumda ve hijyenik değillerdi. Performans dayatması yapan amirlerimiz vardı. Performansımız düştüğü anda tutanak tutuluyordu. Bizleri primlerimizi kesmekle tehdit ediyorlardı.”
Pandemide tüm hayatlarının çalıştıkları depo haline geldiğini belirten Sevim, “8 ay boyunca sabah 08.00 akşam 22.30 arası çalıştık. Hafta sonu iznimizi dahi kullanamıyorduk. İşveren bu koşullar karşısında sendikada örgütlendiğimizi öğrenince de haklarımızdan faydalanmamamız için bizleri ücretsiz izne çıkardı” diyor. Depo önünde direnişleri devam eden Sevim bu mücadelenin ona hissettirdiklerine dair, “Direnişte olmak, mücadele etmek o kadar güzel bir duygu ki sadece burada değil başka bir yerde çalıştığım zaman da nasıl hakkımı arayabileceğimi bana öğretti” diyor.
Şeymanur da depo içindeki çalışma koşullarının kötü olduğunu ve bundan rahatsız olduklarını amirlerine belirttiklerini ama şikayetlerine kulak asılmadığını ifade ediyor ve şikayetini dile getirdiği için ücretsiz izne çıkarıldığını belirtiyor.
Sevim de Şeymanur da 8 Mart’a giderken sendikalarıyla birlikte işe geri alınmayı ve iş yerinde kadına yönelik baskının, tacizin son bulmasını talep ettiklerini, buna karşı mücadelelerinden de vazgeçmeyeceklerini ifade ediyorlar.
CPS İŞÇİSİ KADINLAR: ÖRGÜTLENMENİN GÜCÜNÜ HİSSEDİYORUZ
İstanbul Tuzla Serbest Bölge’de bulunan DERİTEKS’in örgütlü olduğu CPS Otomotiv işçileri, patronların arasındaki anlaşmazlık bahane edilerek fabrikanın devir işlemlerinin yapılmamasından dolayı ücretlerini alamadıkları için, yarınlarına dair belirsizliklere, 170 işçinin KÇÖ kapsamına alınmasına karşı “Hakkımızı istiyoruz” diyerek on günü aşkındır fabrika önünde eylemdeler. Kendilerinden ve örgütlülüklerinden emin olan kadın işçiler, “Kendimizi bir kenara bıraktık çocuklarımız için bile bu mücadeleyi kazanmamız lazım” diyor. 8 Mart’ta talepleri ise emeklerinin karşılığını almak, ayrımcılığın ortadan kalkması, eşit işe eşit ücret ve şiddetsiz bir yaşam.
CPS Otomotiv’de dört yıldır çalışan Neslihan Baltacı, işverenlerin kendi aralarında yaşadıkları sıkıntılar sebebiyle işçilerin mağdur olduğunu söylüyor. Makinelere haciz geldiğini ve çalıştıkları makinelerin de ellerinden alındığını ifade eden Baltacı, “Bin 800 lira alıyoruz. Tek başıma ev geçindiren bir insan olarak ben ne yapacağım bu parayla?” diye soruyor. Örgütlü olmanın ve dayanışmanın verdiği gücü büyük bir şevkle ve heyecanla anlatan Baltacı, “Örgütlenmenin gücünü yaşamak, onu içinde hissetmek muhteşem bir duygu. Çocuğunu hastanede bırakıp burada mücadelesini devam ettiren, burada olmak zorunda hisseden arkadaşlarımız var” diyor. 8 Mart taleplerini sıralarken aynı zamanda emekçi kız kardeşlerine de önerilerde bulunuyor Neslihan: “Cinayetlerin bitmesi, çocuk istismarlarının son bulması, iş yerlerinde kadın erkek eşitliğinin olması. Bu çok önemli. Erkeklerle aynı emeği sarf ediyoruz, aynı işi yapıyorsak aynı parayı almayı da hak ediyoruz. Türkiye’de kadınlar birçok yerde mağdur ediliyor. Bunun düzelmesini istiyorum ama istemek yetmiyor. Bazı şeylerin gerçekten mücadelesinin verilmesi gerekiyor. Tüm emekçi kadın arkadaşlarımızın sendikasız hiçbir yerde çalışmamaları, iş yerleri sendikasızsa sendikaya üye olmaları gerektiğine inanıyorum. Tek başına hiçbir şey yapamaz ama örgütlendiğinde tek nefes, tek yürek oluyorsun. Bunu anlatmak çok zor, yaşamak gerekiyor. Mutluyuz ve birlikte olabildiğimiz için güçlüyüz. Kadın arkadaşlarımız, emekçiler lütfen örgütlenin.”
"YÜKSEKTEKİLER YİYOR, AŞAĞIDAKİLER SÖMÜRÜLÜYOR"
Beş buçuk yıldır CPS’de çalışan kadın bir işçi ise çalışırken çok fazla sıkıntıyla karşı karşıya kaldığını anlatıyor: “Namaz kılma sürelerimiz, lavaboya gitme sürelerimiz bile sorun oldu. Yeri geldi namaz kıldığımız yerin anahtarını bile ustalardan alır olduk. Her şeye rağmen işimize sahip çıktık.” Yıllarca verdikleri emekler için bu direnişte olduklarını söylüyor kadın işçi, “Verilen sözlere inanmıyoruz çünkü çok söz duyduk ve hiçbiri tutulmadı. CPS’nin yalanlarına çok alıştık. Şimdi de makinelerimize el kondu ve biz sanki evimizden bir eşya alınmış gibi üzüldük çünkü işimize çok değer veriyorduk. Şu anda patronların insafa gelmesini bekliyoruz. Ailemiz, çocuklarımız için buradayız. Onlar sanıyor ki yılacağız, üç beş gün duracağız. Ama öyle değil. Çünkü bizim evde ailemiz var. Yaşayabilmemiz için kazancımıza ihtiyacımız var” diyor. Ona dayatılan bu hayat koşullarını ise şöyle açıklıyor: “Öyle bir toplum ki affedersiniz köpek gibi çalışmak zorundayız yaşayabilmek için çünkü sistem öyle bir sistem. Yüksektekiler yiyor, aşağıdakiler sömürülüyor, eziliyor. Özellikle de kadınlar. Çalışma ortamlarında ekonomik olsun, sosyal yaşamlarında olsun kadınlar çok eziliyor. Uygulanan mobbingler, cinsiyet ayrımcılığı, cinsel istismar…” Kadın emekçi olarak fabrika önünde hakkını alabilmek için verdiği mücadeleye ek hayatının tüm alanında güvenceli bir yaşama sahip olmak istediğinden bahsediyor: “8 Mart, bir günlük olsun istemiyoruz. Kadınların sıkıntıları sorunları tartışılsın, hep gündemde olsun. Kadın toplumun her alanında var ama sıkıntılarıyla var. Artık her alanda rahat etmek istiyoruz. Bunun için de biz kadınların adım atmamız, sesimizi gür çıkarmamız, arkada kalıp ‘Aman ne olacak’ diye beklememiz gerekiyor.”
Altı yıllık CPS işçisi Yeter Günel ise tüm emekçi kadınların 8 Mart’ını kutluyor ve talebini şöyle dillendiriyor: “Ülkede kadın cinayetleri, çocuk istismarları çok fazla. Bu konuda yetkililerin müdahale etmesini istiyoruz. Giyimimize gezmemize, çalışmamıza karışılmasın istiyoruz. İşverenin ‘sen bayansın az ücret vereceğim sana’ demesini istemiyoruz. Bir erkeğin yaptığı işi biz de yapabiliyoruz. Erkekten daha da fazla çalışıyoruz. Hem ev işi hem kendi işimiz. Biz kadınlar her yerdeyiz.”
SYSTEMAIR HSK İŞÇİLERİ SENDİKAL HAKLARI TANINSIN İSTİYOR
Birleşik Metal-İş Sendikasında örgütlenen Systemair HSK işçileri de ücretsiz izin uygulamasından nasibini aldı. Sendikaya üye oldukları için ücretsiz izine çıkarılan Systemair HSK işçileri, sendikal haklarının tanınmasını ve mağduriyetlerinin giderilmesini istiyor.
Ücretsiz izne çıkarılan, çalışma koşulları daha da ağırlaşınca arkadaşlarıyla sendikada örgütlenme kararı aldıklarını söyleyen Funda, “Pandemi şartları bahane edilerek işten çıkarma, ücretsiz izne gönderme süreci de başlamış oldu. 17 Ekim’de 30-40 arkadaşım ücretsiz izne çıkarıldı. İçeride çalışırken bize destek veren işçi arkadaşlarımızın birkaçı da Kod 29 ile işten atıldı” diyor. Patronun örgütlü işçiden korktuğunu söyleyen Funda, “İşveren sendikalı olmayı, örgütlenmeyi, daha iyi çalışma koşulları istememizi şımarıklık olarak değerlendiriyordu. Ne işveren ne devlet açısından örgütlü olmak iyi bir şey olarak görülüyor. Eğer ben anayasal hakkımı kullanıp sendikalı oldum diye ücretsiz izne çıkarılıyorsam ya da işten atılıyorsam bana bu hakkı veren kim diye sormak lazım. Burada bir çelişki var” diyor. Bin 431 lira nakdi ücret desteği ile geçinemediğini vurgulayan Funda, “En son 455 lira fatura ödedim. Geriye 976 lira para kaldı. Bir çocuk okutuyorum. Kurs parası, yol parası, mutfak masrafları derken yettiremiyorum. Arkadaşlarımla birlikte sigortasız bir iş bakıyorum. Normalde sigortasız çalışmaya karşıyız fakat ücretsiz izindeyken çalışıyor gözüküyoruz. Başka alternatifimiz yok. Birçok arkadaşımın günü kurtarmak için yevmiyeli çalıştığı işler oldu. Kadınların ise yevmiyeli iş bulma olasılığı daha az” diyor. Diğer emekçi kadınlara da sesleniyor: “Erkeklerle aynı şartlar altında çalışıp, aynı yükü taşıyoruz bu yüzden eşit haklara sahip olmamız gerekiyor. Ancak örgütlü olduğumuz zaman bu eşitsizliğe, bizlere dayatılan bu haksızlıklara son verebiliriz.” (EKMEK VE GÜL)