PEN Duygu Asena Ödülü'nü alan Prof. Dr. Ayşe Buğra: Karanlık günlerimi aydınlattı
PEN Duygu Asena Ödülü'ne layık görülen Prof. Dr. Ayşe Buğra, "Bu ödülle onurlandırılmak, bana büyük bir mutluluk verdi, karanlık günlerimi aydınlattı diyebilirim" dedi.
Ayşe Buğra | Fotoğraf: socpol.boun.edu.tr'den alınmıştır
PEN Duygu Asena Ödülü'ne layık görülen Prof. Dr. Ayşe Buğra, online törende “Bu ödüle layık görülmek, özellikle uzun bir süredir içinde bulunduğum zor zamanlarda bu ödülle onurlandırılmak, bana büyük bir mutluluk verdi" dedi.
Türkiye kadın hareketinin öncülerinden Duygu Asena anısına verilen PEN Duygu Asena Ödülü bu yıl Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın hedef gösterilen Ayşe Buğra’ya verildi.
Bianet'te yer alan habere göre, online olarak düzenlenen ödül töreninde konuşan Prof. Dr. Ayşe Buğra, "Bu ödüle layık görülmek, özellikle uzun bir süredir içinde bulunduğum zor zamanlarda bu ödülle onurlandırılmak, bana büyük bir mutluluk verdi, karanlık günlerimi aydınlattı diyebilirim” diyerek sözlerine başladı. Türkiye kadınların büyük bir kısmının hala çalışma hayatının dışında kalmasına ve genç kadın işsizliğine vurgu yapan Ayşe Buğra, "Kadınların farklılıklarıyla birlikte topluma eşit bireyler olarak katılabilmeleri için mücadele etmek gerektiğini biliyoruz" dedi.
Buğra konuşmasının devamında şu ifadeler yer verdi:
"Bazı kadınlar için, bazılarımız için, bu bilgi nispeten daha kolay edinilmiş ve kullanılabilmiş bir bilgi. Ben de bu şanslı kategoriye dahilim. Mesleğim olan hocalık, benim için aile içinde nesilden nesle aktarılan bir zanaatkârlık geleneği gibi bir şey. Anneannem ilkokul öğretmeniydi, ilk nesil Cumhuriyet öğretmenlerinden biri.
Benim çocukluğumda emekli olmuştu ve öğrencilerini çok özlüyordu. Konu komşu, esnaf, anneanneme 'hocanım' derdi. Annem üniversitede hocaydı, ona da bazen 'hocanım' bazen 'hocam' denirdi. Şimdi bana da öğrencim olan ve olmayan pek çok insan 'hocam' diyor. Ben de bunu aileden gelen bir zanaatkârlık geleneğinin parçası olarak düşünmekten hoşlanıyorum.
Anneannem de annem de kadın-erkek eşitliğine inanan ve bunun için mücadele etmek gerektiğinin farkında olan insanlardı. Annem Jale Baysal, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nde çalıştı. O vesileyle benim de Türkan Saylan gibi, Nazan İpşiroğlu gibi, Aysel Çelikel gibi kadınlarla tanışma fırsatım oldu.
2016 yılında PEN Duygu Asena ödülü Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi’ne verilmiş. Ben o kütüphanenin kuruluş çalışmalarına yakından şahit oldum. Şirin Tekeli annemle birlikte oturduğum mahallede komşumuzdu. Bizim evde annemle Şirin’in birlikte oturup kadın kütüphanesini hayal ettiklerini ve başka kadınlarla birlikte o hayali gerçekleştirmek için çalıştıklarını gördüm.
Bu ödül vesilesiyle, bu akıllı ve çalışkan kadınları anmaktan, onların sadece kendileri gibi okuryazar kadınlar için değil, bütün kadınlar için eşitliği savunuşlarını bir kere daha hatırlamaktan çok memnunum
Ama beni onurlandıran bu ödül, benim için başka bir açıdan da çok anlamlı. PEN Yazarlar Derneği’nin amaçları arasında düşünce ve ifade özgürlüğünü savunmanın yanı sıra, “edebiyatı yüceltmek” de yer alıyor. Edebiyat, eşimin ve benim, üç buçuk yıldır içinde bulunduğumuz ve benim artık işkence kelimesiyle tarif ettiğim akıl almaz durum karşısında sabırla ayakta kalabilmemizi sağlayan şeylerin başında geliyor.
Biz, Türkiye’den ve bütün dünyadan gelen desteğin yanı sıra, edebiyat sayesinde, hem çağdaş yazarların kitapları hem de tekrar tekrar okuduğumuz dünya klasikleri sayesinde ayakta kalabildik.
Edebiyat, tabii babamın da sayesinde, benim için her zaman çok önemliydi. Ama edebiyatın insana neler verebildiğini ve neden yüceltilmeyi hak ettiğini bugün çok daha iyi biliyorum. Bu yüzden de, edebiyatı yüceltmeyi amaçlayan bir derneğin verdiği bu ödül, benim için kolay anlatamayacağım kadar kıymetli." (KÜLTÜR SERVİSİ)