09 Mart 2021 17:20

YTÜ Biyomühendislik öğrencileri 8 Mart'ı değerlendirdi

Yıldız Teknik Üniversitesi biyomühendislik bölümünden kadın öğrenciler, 8 Mart‘a dair düşüncelerini aktardı, taleplerini dile getirdi.

Fotoğraf: Burcu Yıldırım/Evrensel

Paylaş

Gamze KISKANÇ
Meryem SEYYAH

Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) biyomühendislik bölümünden kadın öğrenciler, 8 Mart ‘ın onlarda oluşturduğu düşüncelerden bahsederken somut anlamda yaşadıklarına örnekler veriyorlar. Genç üniversiteli kadınların eşit işe eşit ücret, akademide ve toplumsal alanda cinsiyetçi tavrın son bulmasına yönelik talepleri bulunuyor.

İrem, 8 Mart ‘a dair düşüncesine yansıyan bazı deneyimleri şöyle dile getiriyor:

"8 Mart benim için maalesef dünyadaki eşitsizliği ifade ediyor. Hayat ve özellikle ülke içindeki durum insana 'Kadın olmak ne büyük şans!' dedirtmekten çok 'Öldürülmeyen, tecavüz edilmeyen bir kadın olmak ne büyük şans(!)' dedirtiyor. Aynı zamanda sistemi, insanlardaki ‘ahlak’ duygusunu, yasaların eksikliğini sorgulatıyor."

Yaren ise bu güne dair onda oluşan kaygılarını ve yaşadıklarını şöyle ifade ediyor:

"Aslında kadınlar olarak bir gün değil her gün ön planda olmamız gerektiğine inanıyorum. Dünya’da kadınlara eşit hakların sağlanmasına öncülük eden lidere (!) sahip bir ülkede, çifte standarda yer olmamalı diye düşünüyorum. Bırakalım eşit şartlar istemeyi, daha kadına yönelik şiddetin, kadın cinayetlerinin önüne geçmeyi beceremiyoruz maalesef. Özellikle son yıllarda gündemimiz hiç değişmiyor. Her gün haksızlığa uğrayan, okulda ezilen, işte yok sayılan, evde susturulan, istismar edilen, tacize uğrayan binlerce kadın... Bazı farkındalıkların hatırlandığı, özellikle kadın dayanışmasının öneminin vurgulandığı bugünde, herkesin üzerine düşen rolleri yaptığında sorunların azalacağını düşünüyorum. Biz kadınlar olarak, düşüncelerimizi özgürce belirtip sesimizi daha gür çıkarırsak günün anlam ve önemini vurgularız. Her ne kadar iktidar tarafından bastırılmaya çalışılsa, insanlar tarafından ayıplansa da en basitinden günlük hayatımızda bazı düzenlemeler yapabilsek Türkiye daha güzelden öte daha yaşanılası bir yer olabilir. Düşündüğüm zaman büyük küçük o kadar çok ayrımcılığa uğradığım, yok sayılmaya çalışıldığım an geliyor ki aklıma."

Bikem ise yaşadığı bazı şiddet olaylarından sonra hayata tutunurken, onunla beraber bu yolda yürüyen, ona destek olan kız kardeşlerinden söz ediyor ve bu günü anarken bir arada olmanın önemine vurgu yapıyor:

"Kadınlar günü, özellikle benim gibi cinsel şiddetin birçoğuna maruz kalmış bir kadın olarak, yanımda yürüyen birçok kadının desteğini hissettiğim bir gün. Yalnız olmadığımı, susmak zorunda kaldıklarımızın bir bir ortaya döküldüğü, geleceğe umutla baktığım bir gün. Belki bu sefer adalet yerini bulur, anayasal düzenlemeler yapılır hatta var olan anayasa uygulanır dediğim bir gün."

İrem, mezun olduktan sonra, iş arama süresince kadın olduğu için yaşayabileceği ayrımcılıklardan oldukça kaygılı:

“Ne olursam olayım bir erkeğe kıyasla daha zor iş bulabileceğimi düşünüyorum. İş bulmakla da biteceğini düşünmüyorum. Eşit mevkiide çalıştığım erkek bir çalışanla eşit derecede maaş alamayacağım olası. İş yerinde sırf kadın olduğum için başta kılık kıyafet olmak üzere pek çok eşitsizliğe uğrayacağımı da düşünmekteyim.”.

Yaren, iş hayatında kadınların yaşadığı mobbingden ve daha pek çok ayrımcılıktan dolayı kaygı duyduğunu ve buralara dair olmasını ümit ettiği çözümleri dile getiriyor:

“Şuraya gidersem iyi karşılanmam, bir toplulukta sözüm dinlenmez, söz alsam fikrim ciddiye alınmaz... gibi korkuları aklımdan geçirebiliyorum istemsizce. Bir de bu düşünceler yetmezmiş gibi, okul dahil tüm kurumlarda, devlet dairelerinde erkeklerin, kadın öğrencilerden veya çalışanlardan daha iyi olduğu, çalışmasının ve bir iş yürütümesinin daha kolay olduğu her fırsatta vurgulanıyor. Konuşma tarzından bile anlaşılıyor. Henüz iş hayatına atılmadım fakat gözlemlerim beni daha zor bir hayatın beklediğini gösteriyor. Tek bir gerçek var ki kadına saygı duyulursa, hakları korunursa ve her alanda istihdam oranı yükseltilirse her alanda sağlam temeller oluşturabiliriz ve bu da gelecek yıllarda en ücra köşelere kadar daha iyi şartlarda okuma, çalışma  kısacası daha iyi yaşam şansı elde edebiliriz. Unutmayalım ki kadın hakları, insan haklarıdır!"

İrem, iktidarın söylemlerindeki üslup ve içeriğe dair sitemini dile getiriyor:

"Cinsiyetçi dil hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki... İktidarın lafları say say bitmez. Sadece tiksiniyorum, sinirleniyorum diyebilirim. Kadın siyasetçilerimizin bu konuda daha sert eleştirilerde bulunmasını temenni ediyorum."

Bikem, akademide ve kamusal yaşamın pek çok yerinde maruz kaldığı cinsiyetçi tavra karşı isyanını ortaya koyarken, buna karşı günümüzde bir araya gelerek bu problemlere çözüm aramanın umutlu bir yol olduğunu söylüyor:

"Bugün ben ve çevremdeki birçok kadın sokakta yürürken korkuyor, kendi başına yapabileceği işlerde aşağılanıyor, sırf cinsiyetimizden ötürü insandan daha değersiz muamele görüyoruz. Okulda, işyerlerinde, sokakta, ailede ve bulunduğumuz birçok sosyal alanda cinsel şakaya, aşağılanmaya ve şiddete maruz kalıyoruz. İktidarın “gelenekçilik” adı altında savurduğu söylemler neticesinde, yetiştirilen çocuklar, kadının ikinci plana atıldığı, yeteneklerinin, gücünün, arzularının görmezden gelindiği bir toplum yaratıyor. Her gün şahit olduğumuz kadına şiddet haberleri bizleri derinden yaralıyor ve korkumuzu arttırıyor. Ama bu korkuyla birbirimize destek olmak, her geçen gün sesimizi daha geniş kitlelere duyurmak, umudumu yeşertiyor. Kadınların ve erkeklerin eşit olarak görüldüğü, cinsiyet, dil, din, ırk ayrımı yapılmadan korkusuzca ve beraber yaşayabildiğimiz günler diliyorum."

ÖNCEKİ HABER

MEBYA-DER Eş Başkanları dahil 5 kişi tutuklandı

SONRAKİ HABER

Beyoğlu'nda trans bir kadına saldırı: Yüzüne tuz ruhu atıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa