Ali Babacan'dan rezerv yorumu: Erdoğan cüzdanındakini söylüyor, borcundan bahsetmiyor
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan Ankara'da gazete temsilcileriyle bir araya geldi. Babacan, Merkez Bankasının döviz rezervi tartışmalarını değerlendirdi: Merkez Bankasının, bankalara borcu var.
Ali Babacan | Fotoğraf: Evrensel
Birkan BULUT
Ankara
Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin birinci kuruluş yıl dönümünde Ankara’da gazete temsilcileriyle bir araya geldi. Partisinin örgütlenme sürecini, reform tartışmalarını, S-400 krizini ve Merkez Bankası’nın döviz rezervi tartışmalarını değerlendiren Babacan, “Erdoğan, Merkez Bankası’nın 95 milyar dolar brüt rezerv rakamını söylüyor fakat 139 milyar dolarlık borcundan bahsetmiyor. Bu şuna benziyor: Cüzdanındaki paradan bahsediyor ama kredi kartı borcundan bahsetmiyor. Merkez Bankasının, bankalara borcu var” dedi.
Öncelikle partisinin örgütlenme çalışmalarına ilişkin bilgi veren Babacan, il ve ilçe yönetimlerinde siyasete ilk defa giren insanların az olmadığını anlattı. 81 ilde il başkanlarını görevlendirdiklerini, 43 il ve 300’den fazla ilçede de kongrelerini tamamladıklarını anlatan Babacan, İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya gibi büyükşehirlerde kongrelerin başlamamasına rağmen üye sayılarının şimdiden 25 bini aştığı söyledi. Ayrıca iktidar partisinden istifa etmekten çekindiği için gönüllü olarak çalışmalarına katılan çok sayıda kişi olduğunu da ekledi.
Babacan’ın gazetecilerin gündeme ilişkin sorularına verdiği yanıtlar özetle şöyle oldu:
İnsan Hakları Eylem Planı: Kağıt üzerine gayet güzel şeyler yazabilirsiniz ama uygulamaya bakmak lazım. Yürütme erkinin baskısıyla alınan yargı kararlarının olduğu bir ülkede insan hakları uygulamasının normal seyretmesini beklemek çok zor. AİHM’de sözleşmeye taraf 40 ülkenin dosya sayısını topluyorsunuz, sadece Türkiye’nin dosyası o kadar. Anayasa Mahkemesi esastan incelediği dosyalarda yüzde 95 oranında hak ihlali tespiti yaptı. Erdoğan’ın açıkladığı İnsan Hakları Eylem Planı’nın aslında Avrupa Birliği destekli bir proje olduğunu da görüyoruz. AB’nin martta Türkiye’yle ilgili tutumunu belirleyeceği önemli bir zirvesi var. Keşke insan hakları ekonomi dibe vurduktan veya AB’yle ilişkiler sıkıştığında hatırlanmasaydı.
Ekonomi reform paketi: Hükümet, ekonomiyle ilgili sorunların çözümünün hukuktan başladığını anlamakta güçlük çekiyor. Bakanı ve Merkez Bankası’nın başkanını değiştirip, ekonomiyle ilgili üç beş karar alınca ekonominin düzeleceğini zannediyor. Olmaz, hiç boşuna uğraşmasınlar. Uzun vadeli yatırımdan bahsediyorsak, yatırımcıların hukuki güvenliğe verdikleri değer çok yüksek.
S-400 Tartışması: S-400 konusu, Türkiye’nin egemenlik alanında bir konudur. Hiçbir ülke Türkiye’ye şunu yap diyemez. Ama hükümet aldığı kararın sonuçlarını hesap etmeli. 2 buçuk milyar dolar para ödendikten sonra bu sistemlerin kullanılamaması, kapağını araladığınızda ciddi yaptırımlarla karşılaşılması tam bir hesapsızlık.
DEVA IMF’ye gider mi?: Türkiye’nin IMF’ye ihtiyacı yok. Kendi iş insanlarımızın ve bu milletin kaynaklarını, doğrudan sermayeyi, genç nüfusu ve dünyadaki kaynak bolluğunu birleştirdiğimizde iş yürür. Dünyadaki ekonomik zorlukların altından IMF kalkamaz. Bu büyük kaynaklar ancak ABD, Avrupa, Japonya Merkez Bankası gibi büyük merkez bankalarında var. Yüksek miktarda para basıp dünya piyasalarına zaten sürdüler. IMF, işler tersine dönüp de büyük merkez bankaları piyasadan para çekmeye başladığında, faizler dolar ve avro bazında yüzde 3-4-5 arttığında önemli oluyor
Merkez Bankasının rezervleri: Taraflı cumhurbaşkanı ve akraba bakan el ele verip Merkez Bankası’nın 130 milyar dolar rezervini çarçur etti. Erdoğan, Merkez Bankası’nın 95 milyar dolar brüt rezerv rakamını söylüyor fakat 139 milyar dolarlık borcundan bahsetmiyor. Bu şuna benziyor: Cüzdanındaki paradan bahsediyor ama kredi kartı borcundan bahsetmiyor. Merkez Bankasının, bankalara borcu var. Bir de swaplar yoluyla piyasadan aldığı 58 milyar dolarlık borç var. Sadece rezerv değil, yedek akçe hesabı da vardı. 2019 yılında biriken yedek akçeleri de 2020’nin ocak ayında alıp bir günde harcadılar.
İttifaklar ve rejim tartışması: Diğer genel başkanlarla görüştüğümüzde ittifak lafı hiç geçmiyor. Erkenden başka partilerle ittifak içerisinde olduğumuzda vatandaşlar bizim kim olduğumuzu anlamaya çalışmazlar.Seçim kararı alınınca ittifak olur mu olmaz mı karar vereceğimiz bir husus olarak görüyoruz. Parlamenter demokaside teklifimiz ikili görüşmeler halinde. 4-5 partinin masada sistem çalışması değil, çünkü yaparsak bu ittifak olur. Bu aşamada doğru görmüyoruz. İkili görüşmelerde birbirimizi daha iyi anlama ve ortaklaşma çabamız oluyor.
Babacan AKP’ye döner mi?: Dün bir taksi durağında çay içerken bir teyze geldi. “Bak o Tayyip bir gün seni çağırır, sakın ha” dedi ve çıktı gitti. Durum bu. Sorunların temelinde bir sistem, iki zihniyet yatıyor. Zayıf bir ihtimal ama vatandaşın parlamenter sisteme desteğini görüp “gelin sistemi konuşalım” diyebilirler. Sistem mutlaka değişmeli ama ülkeyi yöneten zihniyet de değişmeli. Bunun yolu da ancak topyekün iktidar değişikliğidir.