11 Mart 2021 22:50

Çağrı merkezi işçisi: Home-office dedikleri, krizi fırsata çevirmek!

Pandemiden önce imzaladığımız sözleşmede verilen haklarımız geri alındı ve bize dijital ortamda yeni sözleşme gönderildi. Çünkü sözleşmeyi imzalamama lüksümüz olmadığını farkındalar.

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Çağrı merkezi işçisi
İstanbul

3 yıldır Turkcell Global Bilgi’de çalışıyorum. Üniversite mezunuyum. İş yerinde atanamayan öğretmenler, sağlık çalışanları, alanında iş bulamamış nice genç arkadaşım var. Globalde yaş ortalaması 27.

Turkcell Global pandemi döneminde uzaktan çalışmaya çok müsait bir iş kolu olduğu için geçici home office kararı aldı. Bu süreçte teknik sorunlar sebebiyle nadiren şirkette çalıştığımız oldu. Taşeron şirketlere bağlı çalışan temizlikçi ablalarımızın, güvenlikçi arkadaşlarımızın sayıca azaldığını gözlemledim. Biz güvenli alanlara geçtik diye, birilerinin mağdur olmasını içime hiç sindirememiştim.

Evde olduğumuz dönemde performansımızın düşmesi sebebiyle şirkete dönmemiz konuşuluyordu. Şirket elbette pandemiyi lehine çevirerek, 1 yılın sonunda kalıcı home office kararı aldığını açıkladı. Peki bu karar evde eşiyle mutsuz, şiddet gören, çocuk bakan, yalnız yaşayan tüm işçiler için uygun muydu? Kimse sorgulamadı.

Bu kararla birlikte pandemiden önce bize verilen günlük 15 TL yemek parasının 5 TL'ye düştüğü, yol ücretimizin yatmayacağı taşeron şirket tarafından belirtildi. Zaten işi internet olan şirket yalnızca internet masrafını karşılayacağını söyledi. Pandemiden önce imzaladığımız sözleşmede verilen haklarımız geri alındı ve bize dijital ortamda yeni sözleşme gönderildi. Çünkü sözleşmeyi imzalamama lüksümüz olmadığını farkındalar.

Kararı bildirmek için yapılan toplantıda gelen itirazlara manipülatif cevaplar verildi. Yemek parası biz karnımızı doyuralım diye değil, bize destek için veriliyormuş. Açıkça bunun bizim hakkımız olmadığını söylediler. Günde 10 saat çalışıyoruz ve yemek parası hak etmiyoruz. Öyle mi?

“Sizden kesilen paralarla diğer genç işsiz arkadaşlarınıza istihdam sağlayacaksınız” denildi. Aldığımız asgari ücret, verilen yemek parası bir ay insanca geçinmemize yetmezken kime nasıl istihdam sağlardık? Bu gerçekten biz asgari ücretle geçinen insanların sorumluluğu muydu? Üstelik bu kesinti söyledikleri gibi diğer genç arkadaşlarımıza mı gidecek? Keşke öyle olsa.

Şirket home office kararı almasıyla bina, elektrik, çay kahve su, kantin personeli, güvenlik ve temizlikçi gibi masraflardan yeterince kâr etmeyecek miydi? Peki tüm gün kullandığımız bilgisayar, modem, aydınlatma gibi masraflarımız karşılanacak mıydı? Elbette hayır. Elektrik maliyeti hesaplanamadığı için ödenmeyecekmiş. Evde çalışırken yiyecek içecek tüketimimiz giderlerimizi zaten artmıştı. Günlük 15 lirayla dahi bir öğün zor yemek çıkartırken, şirket bizi günlük 5 lirayla eğer alabilirsek simit+ayran kampanyalarına destek olalım diye home office çalışmaya geçirdi sanırım. Ya da nasıl aç kalınır deneyelim, bu duruma bağışıklık kazanalım diye yapmıştır. Çünkü kendileri her sene en iyi insan kaynakları ödülünü aldık diye prim yapıyor.

İnsan kaynakları işçilerin dayanışma, sendikalaşma kültürünü bozan, şirket çıkarlarını koruyup işçileri yalnızca bastıran, ikna eden bir ‘dal’. İşçiler için orada değiller. Aldıkları ödüller bizler iyi olduğumuz için değil, şirket çıkarlarını yeterince iyi korudukları için var.

Üniversite mezunu bir arkadaşımla bu durum hakkında konuştuğumda, “Biz niteliksiziz, bu yüzden böyle” dedi. Unutmayın şirketler, patronlar, insan kaynakları bizim emeğimizle var oluyor. Emek bu düzende para etmese de, biliyoruz ki çok kıymetli.

Bunun bizim hakkımız olmadığına ikna olmayın. Hepimiz bize biçilen değerden çok daha kıymetliyiz. Tüm bunlara karşı en büyük gücümüz dayanışma içinde bir arada olmak. Emeğimizin, hakkımızın gasbına sessiz kalmayın. Dayanışma içinde kalın güzel arkadaşlarım.

ÖNCEKİ HABER

RSF'den rapor: Kadın gazeteciler internet üzerinden tehdit ediliyor

SONRAKİ HABER

İletişim-İş: İletişim işçilerine yönelik baskı son bulmalı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa