Tarihe ışık tutan iki tanık: Mustafa Suphi ve Sabiha Sertel
Ramis Sağlam, Sabiha Sertel’in “Kadınlığa Dair: 100. Yılında Büyük Mecmua Yazıları” ve Mustafa Suphi’nin “İlk Yazılar 1908 ve 1913” isimli kitabı üzerine yazdı.
Kolaj: Evrensel
Ramis SAĞLAM
İzmir
Tarihe ışık tutacak iki kitap yakın zamanda okurların ilgisine sunuldu. Yayımlanan kitaplardan ilki Sel Yayıncılık tarafından okurla buluşturulan Sabiha Sertel’in “Kadınlığa Dair: 100. Yılında Büyük Mecmua Yazıları”, diğeri Sosyal Tarih Yayınları’ndan çıkan Mustafa Suphi’nin “İlk Yazılar 1908 ve 1913”. Her iki kitap Osmanlıcadan günümüz Türkçesine, Baha Coşkun, Fadime Ersin ve Hamit Erdem tarafından çevrildi.
SABİHA SERTEL'İN BÜYÜK MECMUA YAZILARI
Sabiha Sertel’in bundan tam 102 yıl önce -1919’da- İstanbul işgal altındayken eşi Zekeriya Sertel ile yayımlamaya başladıkları Büyük Mecmua dergisindeki yazılarından oluşuyor. Zekeriya Sertel, İngiliz İşgal Kumandanlığı tarafından tutuklanınca henüz yirmi dört yaşında genç bir anne olan Sabiha Sertel Büyük Mecmua’nın yayım sorumluluğunu üstlenmiş. Kitapta imzası olan Araştırmacı Yazar Hamit Erdem, o günün koşullarını “Güç koşullar altında 6 Mart 1919 tarihinde Büyük Mecmua’nın ilk sayısı basılmış ve dergi ‘Perşembe Günleri Çıkar, Edebi ve İlmi Haftalık Mecmuadır’ alt başlığıyla 17 sayı çıkarılabilmiş. İngiliz -işgal- Kuvvetleri Kumandanlığının emri üzerine kapatılmış. 11. sayıdan sonra ise Büyük Mecmua’nın bütün sayılarında dergi künyesine Halide Edip’in adı ‘Sermuharrir’ olarak ilave olmuştur” ifadeleriyle aktarıyor.
Sabiha Sertel’in, “Kadınlığa Dair: 100. Yılında Büyük Mecmua Yazıları”, derginin 17 sayısındaki 26 yazıdan oluşuyor. Hamit Erdem, Sertel’in Büyük Mecmua’daki makalelerinin neredeyse tamamının; kadının toplumdaki yeri ve kadın erkek eşitsizliği üzerine olduğunu söylüyor. Erdem, “Batı’daki kadın hareketlerini yakından izlediği belli olan Sertel, oradaki gelişmeleri, kazanımları aktarır. Örneğin Büyük Mecmua’nın ilk sayısındaki ‘Türk Kadınlığının Terakkisi’ (yükselmesi) başlıklı makalesinde 1. Dünya Savaşı’nın kadın sorununu geriye döndürülemeyecek bir önemle bütün toplumların gündemine soktuğunu, yarım asırlık gelişmeyi birkaç yıla sığdırdığını; ironik biçimde savaşın yıkımının, kadının toplumdaki önemini ortaya çıkardığını yazmıştır. Savaşta, kadın nüfusuna, kadın emeğine, kadının entelektüel ve bedensel gücüne duyulan zorunlu ihtiyacın, savaştan sonra bambaşka bir tabloya dönüştüğünü belirtmiştir” diyor.
Bu makalelerde Sertel’in üzerinde önemle durduğu bir diğer konu yüz yıldır Türkiye’nin gündeminden düşmeyen “tesettür meselesi”ne ayrılmış. Erdem, Sertel’in bu makaleleriyle ilgili olarak, tesettürün basındaki büyük savunucusu Tasvir-i Efkâr gazetesi ve Darülfünun Umum Müdürü Naim Bey’in, Sabiha Sertel’in şiddetle eleştirdiği kesimlerin başında geldiğini söylüyor. Sabiha Sertel, kadınları; şeriatın, ataerkil geleneklerin ve bunlarla örgütlenmiş güçlerin elinden kurtarmak gerektiğini vurgulayan etkili yazılar yazdığını söylüyor. Kitabı derleyen Erdem, “Kaleme alınmasının üzerinden 102 yıl sonra bile; kadın sorunu Türkiye’nin gündeminde her gün bütün acılarıyla yer işgal ederken, -hâlâ-; kapitalizm, din ve gelenekle kuşanmış erkek despotizminin sınır tanımaz iktidarına karşı bir isyan çığlığı olmaya devam etmektedir” ifadelerini kullanıyor.
LİBERAL DÜŞÜNCELERDEN TKF KURUCULUĞUNA
“İlk Yazılar 1908 ve 1913” kitabı Mustafa Suphi’nin adeta liberal düşünceleri olan bir Osmanlı aydınından, Türkiye Komünist Partisinin kuruculuğuna uzanan öyküsünü anlatıyor. O tarihsel kesitte birçok aydın ve emekçinin de değişim ve dönüşüm sürecinin özeti gibidir. Transliterasyon ekibinde yer alan Erdem, 1908-1913 yıllarını “Siyasi Arayışı ve Makaleleri” olarak değerlendiriyor.
Sol hareketin bütün bileşenleri; Mustafa Suphi’nin sosyalist ve komünist mücadele üzerindeki etkileri konusunda genel olarak birleşiyor. Suphi’nin yaşadığı dönem, 1800’lü yılların sonu ile 1900’lerin ilk çeyreği; Türkiye’nin toplumsal ve siyasal olarak en çalkantılı yıllarıdır. Bu dönemi Erdem, “Türkiye’nin toplumsal ve siyasal yapısının altüst olduğu, modern anlamda sınıfsal bölünmenin ve sınıf mücadelesinin başladığı, siyasal yaşamda emekçi sınıfların bilinçli temsilcilerinin ön plana çıktığı, emperyalizme karşı ulusal ve sosyal kurtuluş mücadelesinin iç içe girdiği bir dönemdir” sözleriyle ifade ediyor.
Biz onu Marksist bir siyasetçi ve Türkiye Komünist Fırkasının ilk başkanı olarak tanıdık. Ve yaşamının bu kesiti dışındaki düşüncelerini çok araştırmadık. Ancak Mustafa Suphi’nin bir de Marksizm öncesi hayatı vardır. Erdem bu dönem için şunları söylüyor: “Dönemin Osmanlı aydınları imparatorlukların ‘dağılış çağında’ bir başka sürecin daha tanığı olmuştur. Batı Emperyalizmi ve Rusya’nın, Osmanlı Devleti’ndeki etnik sorunlara her fırsatta müdahalesi ve Osmanlı’yı parçalama programları karşısında -Osmanlı aydınlarının- bu bütünlüğü koruma çabası ve çarelerine Mustafa Suphi de katılmıştır”
ÖLÜMÜNDEN 100 YIL SONRA OKURLA BULUŞTU
Mustafa Suphi’nin 1908-1913 yılları içindeki yazıları ve siyasal eylemleri, -kendisini- en iyi anlamamızı sağlar. Onun bu ilk dönemine ait yazılarının geçmişten günümüz Türkçesine çevrilerek yayımlanması konusunda bazı çalışmalar yapılmıştır. Ancak bu ilk dönemine ait yazıları bu kapsamda ilk defa “Mustafa Suphi İlk Yazılar 1908 ve 1913” kitabıyla okurla buluşmuştur.
Araştırmacı Yazar Hamit Erdem, Mustafa Suphi’nin otuz sekiz makaleden oluşan “İlk Yazılar 1908 ve 1913” derlemesi için şunları söylüyor: “İktisadi, siyasal, kültürel alanda oldukça geniş yelpazede kaleme alınmış makalelerdir ve Mustafa Suphi’nin 1908-1913 yıllarındaki siyasal arayışının ipuçlarını vermektedir. Onun Marksizm öncesindeki ilgi, merak ve eğilimlerini ortaya koyarak liberal-yurtsever-demokrat Mustafa Suphi’den, komünist Mustafa Suphi’ye uzanan yaşamının bu ilk dönemine tanıklık etmekte ve onun entelektüel dünyasına ışık tutmaktadır.”
Mustafa Suphi’nin ilk yazıları Suphi’nin katlediliş tarihi olan 28 Ocak 1921’den tam 100 yıl sonra okurla buluştu. Okura yeni okuma notları vermesi açısından kitap bir kez daha değer kazanmıştır.