Sırtımızdan yükselen fabrikada sandalye kadar değerimiz yok!
Adin Oto Donanım’dan sendikal hakkı tanınmadığı için ücretsiz izne çıkartılan kadın işçi çalışma koşullarını, ücretsiz izne çıkarılma sürecini anlatıyor: “Biz insan yerine konulmak istiyoruz”
Fotoğraf: Forgemind ArchiMedia/Flickr (CC BY 2.0)
Elif Ekin SALTIK
İstanbul
Balıkesir’in Gönen ilçesinde faaliyet yürüten Adin Oto Donanım (Adient), daha iyi çalışma koşulları ve daha iyi ücret için sendikalaşan işçilerin 8 Mart haftasında ücretsiz izne gönderilmesi ve ücretsiz izne gönderilen işçilerin yerine İŞKUR’dan 150 işçinin fabrikada çalışmaya başlaması ile gündemde bugünlerde. Bundan tam bir yıl önce de üretime ara vermemek uğruna İşçi Hanife Bıyıklı’nınkoronavirüstenyaşamını yitirmesi ile gündeme gelmişti Adin Oto.
Renault, Ford, Opel gibi markalara koltuk üretimi yapan fabrikada üretim alanında çalışan işçiler ağırlıklı olarak kadın. Bugün İŞKUR üzerinden gelen işçilerle birlikte yaklaşık 1850 işçinin çalıştığı fabrika, 2015 yılında Bandırma Halk Eğitim Merkezinde eğitim alıp fabrikada çalışmaya başlayan 40 işçi ile üretime başlamış. O günkü 40 işçinin 15’i hâlâ fabrikada çalışmaya devam ederken aldıkları ücret ise asgari ücretin 200 lira fazlası. Pandemiyle birlikte ağırlaşan çalışma koşullarına, kağıt üzerinde gönüllü olan ama zorunlu hale getirilen mesailere, düşük ücrete karşı insanca çalışma koşulları ve yaşanabilir bir ücret isteyen işçilerin örgütlenme hakkı ise ücretsiz izne çıkarılmalarıyla engellenmeye çalışılıyor.
FABRİKANIN KÂRI BÜYÜDÜ İŞÇİLERİN ÜCRETLERİ AYNI KALDI
Sorgulamaya, tehditlere maruz kalan işçilerden biri olduğu için ismini vermeyeceğimiz kadın işçi de çok uzun zamandan beri fabrikada çalıştığını belirtiyor ve en başından itibaren çalışma koşullarını anlatıyor: “İŞKUR üzerinden işe girenlerden biriyim. 40 kişi olarak eğitim aldık, 38 kişi olarak da fabrikaya gittik.1 Ekim 2015 tarihinde fabrikada çalışmaya başladık, benden eskisi yok fabrikada.Bir yıl çalıştık, bir yıl sonra tekrar İŞKUR üzerinden operatörler alındı,biz ekip lideri olarak çalışmaya devam ettik. Yeni gelen grupları yetiştirdik.Yeni bir fabrika olduğu için çok beklentimiz yoktu.Günlük 20 lira veriyordu İŞKUR, fabrika hiç para vermedi 6 ay boyunca aylık 400 lira ile çalıştık. 900 lira asgari ücretti o dönem, yönetime ‘En azından üzerini tamamlayın’ dedik ancak fabrika yeni kurulduğu için vermeyeceklerini söylediler.Sıkıntı etmedik,‘Büyüyünce hakkımızı alırız’ dedik.Bir yıl boyunca ekip lideri adayı olarak normal operatör maaşı aldım. Ekip lideri olduktan sonra zam istedik yine, operatörlerle aramızda 150 lira fark vardı sadece.Bütün iş yükünü biz göğüslüyorduk, çalışma koşullarımız ağırdı. Sürekli sevkiyat oluyordu, işler çok güzel gidiyordu, para alıyorlardı. Fabrikaya Renault gelince 500-600 kişi olduk.Bu arada konumumuz değişti.Vardiya amirliğine terfi ettik, ama ücretlerimiz yine düzelmedi.”
‘PATLICAN TARLASINDAN GELDİNİZ YİNE ORAYA DÖNERSİNİZ’
Vardiya amiri olmasıyla yükleri daha da artmış işçilerin. Fabrika büyür, vardiya amirleri 15-16 hattan sorumlu olurken ne çalışma koşulları ne de ücretleri düzelmiş. Mesai bittikten sonra tekrar kartlarını basıp içeri girip çalışmaya devam etmişler. Mesaiye kalmak istemedikleri zaman ise işçiler zorlanmış. Vardiya amirleri devreye girip işçileri mesaiye kalmaya ikna ederken eğer işçi mesaiye kalmazsa müdürler devreye girmiş. Mesaiye kalmak istemeyenlerin yöneticiler tarafından “Patlıcan tarlasından geldiniz yine gidersiniz o patlıcan tarlasına” diye tehdit edildiğini yani sözde gönüllü olan mesailerin zorunlu hale getirildiğini söylüyor ve devam ediyor kadın işçi: “Bir vardiyada 3 vardiya amiri oluyor ama bu üç vardiya amirinin ikisi yetkin birisi yetkin değil. Yetkin olmaması da yeni olduğu için.İmza yetkisi, karar yetkisi yok, bize sormadan hiçbir iş yapamıyor.Onun çıkmayan işinden de hatalı çıkan işinden de biz sorumluyuz. 2020 Ağustos’undan beri yönetimle görüşüp ücretlerimizde iyileştirme istiyoruz. ‘Yapmayacağız’ da demiyorlar. ‘Yılbaşını bekleyin, Şubat ayını bekleyin’ dediler. Şubat maaşını da gördük. Ben vardiya amiri olarak 3 bin 400 lira aldım, 400 lirası mesai zaten. Yani ücretim 3 bin lira. Bir operatör mesaiye kalırsa benden daha çok para alıyor. Ancak maaş düşüklüğü herkes için geçerli tabii ki. Vergi kesintileri olduğu zaman elimize asgari ücretten daha az bir şey geçiyor.”
‘BURSA’DAKİ FABRİKA SENDİKALI DİYE BURAYI AÇMIŞLAR’
İşçiler her fırsatta ücretlerin artması için talepte bulunmuş. Yönetim işçileri oyalarken işçiler “Sendikaya üye olacağımızı hiç düşünmediler” diyor. Gece mesaisi yaptıkları zaman bordrolarındaki gece mesaisi bölümününhiç doldurulmadığını ifade eden kadın işçi, “Biz gece de çalışsak gündüz de çalışsak pazarda çalışsak aynı mesai ücretini alıyoruz.Bize ‘Sandalyeler sizden çok daha değerli’ dediler. En öfkelendiğimiz nokta oldu çünkü o fabrikayı biz kurduk bizim sırtımızdan büyüdü.Onlar bir sermaye koymuş olabilirler ama manevi olarak orayı biz kurduk.Sandalyeler boş kalmazmış biri gider biri gelirmiş. Tabii ki boş kalmaz ama gelen de gidenin yerini doldurmaz. Bizim kadar tecrübeli eski operatörde çok fazla kalmadı. Bizi kaalealmadılar, bizim bir şey yapacağımızı hiç düşünmediler, hele sendikaya üye olacağımızı hiç düşünmediler.‘Biz Bursa’dan buraya niye geldik, sendikadan kaçtık’ diyorlardı. Şu an çalışmaya devam eden arkadaşlarımızı da böyle tehdit ediyorlar, “Buraya sendikayı sokmayacağız, sendika buraya gelemeyecek eğer öyle bir şey olursa fabrikayı kapatırız.” Bursa’daki fabrika sendikalı,Orada da aynı işler dikilebiliyor, ama sendika var diye orada elemanları azalttılar ve orada şu an bizdeki işin yarısı bile dikilmiyor, daha küçük projeler daha basit şeyler dikiyorlar.”
ÜCRETSİZ İZİN GEREKÇESİ
Şubat ayında ücretlerinde bir iyileştirme görmeyince 27 Şubat tarihinde sendikaya üye olmaya başlamış işçiler. Sendikaya üye oldukları anlaşılınca da ücretsiz izne çıkarılmışlar: “İzne çıkarılmamız da çok manidar oldu. İnsan kaynakları aradı ‘Sizi ücretsiz izne çıkartıyoruz’ dediler. ‘Neden?’ diye sorduğumda üstlerin böyle karar verdiğini, performans yetersizliği olduğunu söylediler. İyi güzelde performans yetersizliği olması için benim tutanağım yok, sözlü yada yazılı bir uyarım yok şimdiye kadar.Böyle bir uyarı almamışım pat diye uyarmadan beni bu şekilde çıkaramazlar. Ben de ücretsiz izne çıkardıklarına dair bir belge vermelerini istedim,‘Böyle bir belge yok, veremeyiz’ dediler, ısrar ettim.Beni devamsız gösterip işten atabilirler başka türlü yöntemlerle işten atabilirler.Sonra bize verdikleri kağıtta ‘Kovid-19’dan dolayı ücretsiz izne çıkardık’ yazıyordu. Bize sözlü olarak performans derken, belgede Kovid demişler.”
Pandemi ile birlikte son bir yılda fabrikada çalışma koşulları da çok ağırlaşmış. Hafta sonu full mesaiye kalan işçilerin yıllık izinleri de üretim durmadığı için kullandırılmamış. “Eve geliyoruz yatıyoruz kalkıp işe gidiyoruz, pazar günleri bile çalışıyoruz. Ben bir tane operatör bile gelse vardiya amiri olarak orada olmak zorundayım.Hiçbir sosyal hayatımız kalmadı, çoluğumuzu çocuğumuzu görmüyoruz, eşimizle vakit geçiremiyoruz, evde yemek yapamıyoruz eve gelip yatıyoruz geri kalkıp fabrikaya gidiyoruz. 12 saat çalışmak zaten çok ağır. Bir de bunun karşılığıalmayınca her şey çok daha zorlaşıyor.Yeni projeler geliyor,yeni işler alıyorlar, sürekli sevkiyat var ama bize yansıması yok!”
‘PANDEMİ ÖNLEMLERİ İŞ YÜKÜMÜZÜ DAHA DA ARTIRDI’
Pandemi sürecinde Kovid-19’a karşı fabrikada alınan önlemleri sorup, 28 Mart 2020’de İşçi Hanife Bıyıklı’nın Kovid-19 nedeniyle yaşamını kaybetmesini hatırlatıyoruz: “Hanife abla bizimle ilk başlayanlardan biriydi ama operatör olarak çalışıyordu makinede. Biz Hanife ablanın koronayayakalandığını raporunu görünce anladık.Zaten Hanife abla bir hafta içinde vefat etti, biz bu bir hafta içerisinde çalıştıkama Hanife ablanın vefatından sonra bizi 15 günlüğüne pandemi sebebiyle ücretsiz izne çıkartıp fabrikayı kapattılar.En yakın temaslısı bendim, benim operatörümdü. Hanife ablanın en son çalıştığı insanbendim yani. Fabrika ilaçlandı, tedbirler alındı 15 gün sonra fabrika açıldı ama herkesi çağırmadılar. Biz Sağlık Bakanlığı için genel maske ve tulum diktik. Medikal maske ve kumaş maske olarak. 15-20 gün sadece belirli kişilerin gelip çalıştığı bir süreç devam etti.Sonrasında da hiç ara vermeden üretim başladı. Kovid’leilgili fabrikada her tür önlemi almaya çalıştılarancak aldıkları her önlem bize ekstra bir iş olarak döndü. Örneğin ben yemek sırası yapmak zorundayım o sırada kimseyi sıkıştırmadan düzenli göndermek zorundayım, molada dışarı çıkıp onları kontrol etmek zorundayım yani pandemide alınan önlemler bizim iş yükümüzü daha da artırdı.”
‘İNSANCA YAŞAMIYORUZ’
“Bizim insan olduğumuzu unuttular. Biz insanca yaşamıyoruz, eve gidip uyuyup işe gelmekle insan yaşadığını hissetmiyor. Ben çocuklarıma vakit ayıramıyorum.Kızım İstanbul’da oturuyordu, Bandırma’ya taşındı, bir yıldır Bandırma’da ve ben kızımın evine doğru düzgün gitmemişim, torunum var göremiyorum. O da gelemiyor çünkü evde değilim. Biz robot değiliz, kurulu bir bebek de değiliz.Aldığımız ücret düşük, yaşam koşullarımız sağlıklı değil. Çok çabuk hastalanıyoruz. 12 saat çalışmaya başladım, 22 gün 12 saat çalıştım arkasından Kovidoldum. Müdürümüz bana ‘Sen evde 10 gün tatil yaptın’ dedi, çok ağır atlattım ben Kovid-19’u. 10 gün koronavirüsizni kullanmak tatil oldu. Biz insanız sonuçta, bukovidi de biz çıkarmadık. Ben hat aralarında oturmak zorunda kalıyordum, bacaklarım o kadar ağrıyordu ki yürüyemiyordum artık.Müdür bana ‘Test yaptır’ dedi, test yaptırdım da öyle ortaya çıktı kovidolduğum.Kaç gün o şekilde çalıştım, görmezden geldiler. Yani artık benim orada düşüp bayılmamı beklediler büyük ihtimalle.Kovide yakalanan işçilerin temas ettiği işçileri de gizlediler. Bizi tembihliyorlardı ‘Kesinlikle temaslı olanı söylemeyeceksin Sağlık Bakanlığına diye. Biz insan yerine koyulmak istiyoruz”
AYRIMCILIK VARSA ÜCRETSİZ İZİN HAKLI FESİH NEDENİ OLABİLİR
Pandemi ile yaygınlaşan uygulamalardan biri de işçilerin onayı olmadan ücretsiz izne çıkarılmaları ya da kısa çalışma ödeneğinden yararlandırılmaları oldu. Adin Oto’da da ücretsiz izne çıkarılan işçiler yerine İŞKUR’dan işçi alımı yapılmasını fırsatçılık olarak değerlendiren Avukat Devrim Avcı, “Pandemi döneminde işverenler buna sıkça başvurdu. İşçileri ücretiz izne göndererek hem onlara ödedikleri ücretten kâr ettiler hem de İŞKUR üzerinden aldıkları işçilerin ücretini devlete ödettiler. Yasalardaki boşlukları bu şekilde kullandı işverenler. İş Kanunu’nun geçici 10. maddesinde yer alan düzenleme ‘Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç aylık süreyi geçmemek üzere işveren işçiyi tamamen veya kısmen ücretsiz izne ayırabilir. Bu madde kapsamında ücretsiz izne ayrılmak, işçiye haklı nedene dayanarak sözleşmeyi fesih hakkı vermez’ diyor. Bu madde Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile dönem dönem uzatıldı. Dolayısıyla salt ücretsiz izne çıkarılan işçinin fesih imkânı olmuyor. Ancak işveren kanunda yer alan düzenlemeyi kanuna aykırı olarak kötü niyetli şekilde uyguluyorsa bu durum ayrımcılık yasağının ihlalidir. Dolayısıyla ücretsiz iznin kanunda yer alan amacı dışında uygulanması ve işverenin ayrımcılık yasağını ve eşit davranma ilkesini ihlal ettiği gerekçesi ile işçi iş sözleşmesini haklı nedenle feshetme hakkına sahip. Ancak bu konu ile ilgili olarak henüz yargı mekanizmasına yansıyan ve karar çıkan herhangi bir emsal karar bulunmamaktadır” dedi.