'Ekonomi reformu': ‘Esnek çalışma’ derinleşiyor, sınıf bilincini dinamitliyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan Ekonomi Reformuna göre esnek çalışma uygulamaları genişleyecek. Akademisyen Özgür Müftüoğlu'na göre esnek çalışma işçi sınıfını temelden olumsuz etkileyecek.
Fotoğraf: DHA
Uğur ZENGİN
İstanbul
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan “Ekonomi Reformları”na göre uzaktan ve kısmi çalışma modeli yaygınlaşacak. Reform paketinde yer alan hedeflere göre uzaktan çalışma mevzuatı yenilecek ve esnek çalışma modellerini içeren iş modellerine uyum sağlanacak. Kısmi süreli çalışanların hafta tatili, yıllık ücretli izin hak etme süresi ve kıdem tazminatına hak kazanma sürelerinin kanunda açıkça belirtilmesine yönelik düzenleme yapılacak.
AKP iktidarının hazırladığı ‘Ekonomi Reform’ paketi sermaye gruplarının ihtiyaçlarına yanıt veriyor. İktidar esnek çalışma modellerinin yasal çerçevesini genişletecek. Koç Holding, Akbank, Turkcell başta olmak üzere büyük sermaye gruplarının kalıcı hale getireceğini açıkladığı “Uzaktan çalışma”, “Kısmi süreli çalışma” modelleri modeli işçiler için tehlike doğuruyor.
HAKLARI ORTADAN KALDIRAN DURUM MEŞRULAŞIYOR
Akademisyen Özgür Müftüoğlu düzenlemeyi, “Tamamen emekçileri ‘cendere’ altına sokacak, var olan haklarını ortadan kaldıracak, ortadan kalkmış haklarının meşrulaştırıp yasal zeminini hazırlayan bir düzenleme” olarak özetledi.
Özgür Müftüoğlu’na göre söz konusu model bütün bir işçi sınıfının yapısını temelden etkileyecek ve zarar verecek: Bir arada çalışmayan emekçiler sınıf bilinci oluşturamaz, örgütlenemez, sendikalar emekçilere ulaşamaz, uzaktan çalışan emekçi için ‘mezarda emeklilik’ mümkün olur, kısmi süreli çalışan emekçinin ücreti karnını doyurmaya yetmez, kayıtdışı çalışma patlar, yaşlılar kapının önüne konur.
UZAKTAN ÇALIŞMA İLE EMEK DAHA FAZLA DENETİM ALTINDA
Müfüoğlu, sermayenin uzun bir süredir uzaktan çalışma modeline geçmeyi planladığını belirterek, “Pandemi ile beraber Avrupa’da da ABD’de Türkiye’de de yaygınlaşmaya başladı. Özellikle beyaz yakalıların düzen ve disiplinini bu şekilde sağlıyorlar. Emek disiplini sağlamak için teknolojiyi kullanıyorlar. Bilgisayar ve cep telefonuyla çalışanı iş ortamında çalıştığından daha sıkı denetliyorlar. Uzaktan çalışanlar daha yoğun çalıştıklarını söylüyorlar. Başlarını kaldıramadıklarını söylüyorlar, ‘İşe gittiklerinde hiç değilse öğlen araları olduğunu, arada bir çay, sigara molası olduğunda nefes alabildiklerini, şimdi bunu da yapamadıklarını’ söylüyorlar. Bu emek denetiminin daha yoğun olarak kullanıldığını gösteriyor. Öbür taraftan işyeri kira maliyetinden (elektrik, kira, su, yol, yemek vs.) kurtulan bir işveren cephesi var. Birinci olarak bunu yaygınlaştırıp kural haline getirmeye çalışıyorlar. Zannediyorum yakın zamanda kamuda da yaygın hale getirilmeye çalışılacak” dedi.
SINIF BİLİNCİ ÇALIŞMA ORTAMINDA OLUŞUR, BU ORTADAN KALDIRILIYOR
Uluslararası Çalışma Örgütünün bu süreçte, modelin olumsuz yanlarından ziyade ‘Bu model yasayla nasıl düzenlenebilir’ metodu üzerinden gittiğini kaydeden Müftüoğlu şöyle konuştu:
“Uzaktan çalışma bir yerde çalışana iyi de gelebilir ama en önemli noktası şudur: Bir çalışma ortamı yok. Kapitalizm büyük ölçüde emekçilerin bir arada oldukları bir üretim ve hizmet sunma süreci. Burada emekçilerin en büyük avantajı birlikte üretimi birlikte yapmaları. Ve üretimden gelen güç dediğimiz şey, ya da örgütlenme, sınıf bilinci vs. tam da bu süreçte oluşuyor. Üretim yine var, yine kolektif. Ama bunların her birini evlerinin içine kapattığınız zaman bunların bir araya gelerek örgütlenmeleri, mücadele oluşturabilmeleri mümkün değil. Sendikalar gayet naifçe ‘internet üzerinden örgütlenme’ vs. diyorlar ama bu bir sınıf mücadelesini kapsayacak işçi sınıfının karşısındaki tehditi bertaraf edecek bir mücadele gücü oluşturamaz. Gelirler, bir takım eylemler de yaparlar ama esas olan birlikte hareket etmek, bunu hissetmek ve birlikte yaşamaktır. Oradan kopulduğunda sınıf mücadelesini katmanız mümkün değil. Böylesine bireyleşmiş, toplumdan neredeyse kopmuş, evde sadece sabahtan akşama kadar çalışan, sosyal hayatı ortadan kalkmış olan insanların toplum içindeki sorunlarını, ülkedeki genel olarak otoriterleşmeye karşı mücadeleyi de yürütebilmesi de mümkün değil artık. Bu nokta sendikaların önlerine alıp bu süreci karşı bir mücadele oluşturmaları lazım. Bütün bir işçi sınıfını etkileyecek, bunu gözden kaçırmamak lazım. Gördüğüm kadarıyla hiçbir sendikanın bu konuda doğru düzgün bir çıkışı yok.”
AÇLIK, MEZARDA EMEKLİLİK, KAYIT DIŞILIK, ÖRGÜTSÜZLÜK…
Bir esnek çalışma modeli olan ‘kısmi zamanlı çalışma’ ise halihazırda çalışan işçiler için başka tehlikelere de yol açıyor. Müftüoğlu işçileri ve sendikaları şu sözlerle uyardı: “Kısmi süreli çalışanlar, sigorta prim sürelerini gerekli şekilde doldurmaları ve sonunda da bir emeklilik hakkı elde edebilmeleri, sosyal haklarını kullanabilmeleri mümkün olmuyor. Kıdem tazminatı hakkı da buna dahil. Buna çözüm oluşturabilmek açısından hedef ‘yarı zamanlı’ çalışanların primlerini de toplamak. Kıdem tazminatına hak kazanabilmek için 30 gün prim ödenmesi gerekiyor, 28 gün ödendiği zaman hak kaybediyorsunuz. Bunu yasa içine alıp, kısa-kısmi-saatlik-günlük çalışma sürelerini de alt alta getirerek toplayıp, işçinin ‘hakkının’ kaybolmasını engelleyecek bir düzenleme getiriyorlar.
Fakat burada gözden kaçmaması gereken şöyle bir durum var: Sizin haftada diyelim ki 3 gün çalışıyorsunuz. Veya günde 5 saat çalışıyorsunuz. Primleriniz bunun üzerinden ödeniyor. Bunları topladığınız zaman gerekli olan emeklilik sağlamasına ulaşamıyorsunuz. Mezarda emeklilik denen şey buydu.
İkincisi, kısmi süreli çalışma dediğimiz şey, haftalık 45 saat değil de 20 saat çalışıyor. Aldığı ücret 20 saat üzerinden. Türkiye’de 45 saatlik ücret neredeyse açlık sınırı ile başa baş gelmiş. 20 saat çalıştığı zaman ne olacak? ne yapacak? Kısa çalışma aynı zamanda iyice yoksulluğa, açlığa itmenin yolu aslında. O zaman emekçiler birden fazla çalışma yoluna gidecekler. Birden fazla işte çalışmak zorunda kalacaklar. Bir tanesinde sigortalı görünecek, diğerlerinde kaçak çalışacak. Kayıt dışılık artmaya başlayacak.”
Bir takım mevcut işçilerin güvencelerini ortadan kaldırıldığını, düzeni kaldırdıktan sonra ortaya çıkan birtakım problemleri çözüyormuş gibi yapılarak aslında durumun meşrulaştırılmış olduğunu kaydeden Müftüoğlu, “Hem güvencesizliği meşrulaştırıyorsunuz hem de artık çalışanları iyice yoksulluğa, açlığa itmiş oluyorsunuz. Sonuç bunu getiriyor. Bu aynı zamanda örgütlenmeye de yansıyacak. Bir işyerinde 20 saat çalışan, günde 4-5 saat çalışan; yarı zamanlı çalışanları da örgütleyebilmesi hayli zor. Sendikalar buna çözüm bulamadı. Bu örgütsüzlüğü de beraberinde getirecektir” dedi.
İşçiler için bir tehlike de ‘meslekte ilerleyememek’. Müftüoğlu, “Kısmi zamanlı çalışılan işler eğreti işler olarak görülür. Bir mesleğe sahipsiniz, o mesleği ilerleteceksiniz. ‘Tecrübeniz artacak vs. ileride daha iyi bir yaşama gideceksiniz, daha üretken olabileceksiniz.’ Bu ortadan kalkmış oluyor. Kısa zamanlı çalıştığınız zaman bulunduğunuz işte hayatınız boyunca kalırsınız. Ve şu da çok açıktır ki, belli bir yaşın üzerindekileri işverenler tercih etmezler. Dolayısıyla belli bir yaşa geldikten sonra pat diye kapının önüne konulursunuz. Bu noktada da iş güvencesi hiçbir zaman yoktur” diye konuştu.