16 Mart 2021 23:00

Sermayeye kaynak aktarma aracı: Şehir hastaneleri

Kamu hastanelerini son 30 yılda derinden etkileyen ve neoliberal sağlık reformları ile de sağlığı piyasalaştıran sermaye sınıfı için de maksimum kâr haline getiren bir yapı ile bugün karşı karşıyayız.

Mersin Şehir Hastanesi girişi | Fotoğraf: MA

Paylaş

Başak BELHAN

İstanbul Üniversitesi

Kamu-özel ortaklığını, sağlık sistemi olmak üzere birçok sektörde, alanda etkilerini görüyoruz. Kamu-özel ortaklığı, devlet ve şirket veya şirketler arasında yapılan ülkeden ülkeye farklılık gösteren bir sözleşmedir. Adında ortaklık olsa da bunun ne kadar da böyle olmadığını şehir hastaneleri modelinde de görüyoruz. Sağlık sistemini eriten halk için sağlık yerine sermayedarların kârına kâr katacak bir alan oluşturmaktadır. Kamu hastanelerini son 30 yılda derinden etkileyen ve neo-liberal sağlık reformları ile de sağlığı piyasalaştıran sermaye sınıfı için de maksimum kâr haline getiren bir yapı ile bugün karşı karşıyayız. Şehir hastaneleri modeli ilk İngiltere’de ortaya çıkmakta ve virüslü bir ağ gibi de diğer kıtalara, ülkelere hızla yayılmakta.

Türkiye de İngiliz ulusal sağlık sistemini çökerten kamu özel ortaklığı yönteminden nasibini almaktadır. Bu sistem İngiltere'de çok eleştirilmekte; yolsuzluk, kamu maliyesi açısından risk oluşturmasına yönelik şikayetler ile ülke gündemine sık sık gelmektedir. İngiliz Tabipler Birliği de sağlık sistemini alt üst eden bu sisteme dair uyarmasına rağmen -düzenlemenin yüksek maliyeti, para karşılığı az değer etmesi, kamu kaynaklarının özel sektör kârı için aktarılması vb.- dikkate alınmamıştır. Ta ki ihaleleri alan Carillion'un iflas etmesine kadar. Şirketin iflas etmesi ülke gündemini sarsmış ve parlamento konuyla ilgili soruşturma başlatmak zorunda kalmıştır.

ŞİRKETLERİN KARI DÜŞÜNÜLEREK HAREKET EDİLİYOR

Türkiye'de de ihaleleri yapılan hastaneler ekonomi, politik ve hukuksal alanlarda birçok sorunlar barındırmaktadır. Şehir hastaneleri sözleşmelerini, denetleme konusunda da ticari sır, özel hayatın gizliliği gerekçesiyle sorulara yanıt verilmediği Türk Tabipler Birliği tarafından da dile getirilmekte. Küresel sermayeye kaynak aktarma aracı olduğunu sağlık alanında yıkıcı bir özelleştirme olduğunu vurgularken koronavirüs ile beraber giderek arttığını halk için sağlık değil; sadece şirketlerin kârını düşünen bir yerde olduğunun altını çiziyorlar.

Ben de bu yıl 19.su düzenlenen Türkiye Öğrencileri Bağımsız İktisat Kongresi'nde şehir hastaneleri konusunu anlatmayı seçtim. Pandemi döneminde de katmerlenerek artan sömürüden sağlık sistemi de nasibini aldı. Yurttaşların hasta olarak değil müşteri olarak görüldüğü bir sistemde koronavirüs ile mücadele sözde mücadeledir. Sağlık hakkının göz ardı edilip sermayedarlara kâr odaklı çalışan şehir hastaneleri halkın yararına bir konumda değildir. Şehir hastaneleri yüksek maliyet, kent merkezindeki hastanelerin kapatılması, yer seçimi, yurttaşların hizmete erişim sorunları, sağlık hizmetlerinin sunulması ile ilgili sorunlar, hasta güvenliği, sağlık çalışanlarının çalışma koşulları, istihdam sorunları ve özlük hakları, Sağlık Bakanlığının bütçesinin rehin alınması vb. sorunlarla karşı karşıyadır.

Başta sağlık çalışanları olmak üzere birçok kesim; emekçisi işçisi ve yoksulu da bundan etkilendi. Pandemi yönetiminin idare edilmemesi, gerekli ve koruyucu tedbirlerinin alınmaması sağlık emekçilerinin hayatlarını kaybetmesine ve birçok hak ihlallerine sebep oldu. Kapitalist sistemde, sağlık sistemi koronavirüs ile yerle bir oldu ve enkazını da sağlık emekçileri bedenleriyle ödedi. Pandeminin 1. yılında hayatlarını kaybeden sağlık emekçilerini anıyor ve herkese parasız, ulaşılabilir, nitelikli sağlık hizmetini birlikteliğimiz ile kazanacağımıza inanıyorum.

ÖNCEKİ HABER

NATO ülkelerinin savunma harcamaları 2020'de 1,1 trilyon dolara ulaştı

SONRAKİ HABER

CİTÖB birlikteliğimizle kurulabilir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa