Staj sömürüsü günlüğü
Acaba ben de mezun olunca, bir Biyomühendis olarak, Burger King‘te kasiyer mi olacağım?
Fotoğraf: Pixabay
Gamze
YTÜ
Merhaba sevgili Genç Hayat okuyucuları, ben Gamze! Yıldız Teknik Üniversitesi 3. Sınıf biyomühendislik öğrencisiyim. Geçtiğimiz haftalarda bir biyoteknoloji şirketinde zorunlu laboratuvar stajımı tamamladım. Şunu belirtmeliyim ki bölümü oldukça istekli bir şekilde okuyorum ve iş hayatında nasıl bir işlerliği olduğunu deneyimlemeyi, stajın zorunlu olmasından çok öte bir yerde istiyordum. Staj durumlarını hepimizin az çok tahmin ediyor olduğunu veya bunu deneyimlemiş olduğumuzu biliyorum. “Hiçbir fikrim yok benim” diyenleri de duyar gibiyim. Ben staj arama ve bulmaya dek olan kasvetli süreçten ve deneyimlediğim staj sürecinden söz edeceğim. Pandemi koşullarının bahane edilmesi dolayısıyla ve zorunlu bir stajınızın olması dışında (aksi durumda yani gönüllü olarak staj yapmak istediğinizde, sigortanızı şirketin karşılaması gerektiğinden) staj bulmanın pek olanağı yoktu. Attığım 100’e yakın maili aldığım geri dönüşlere oranladığımda teknik okulda okumamın müthiş bir etkisinin olmadığını ama bir tanıdıkla bu işi şahane bir hale getirebileceğimi öğrendim, ne yazık ki. Velhasıl kelam işte karşınızda staj günlüğüm:
STAJ ÜCRETİ BİR HAYAL
Stajdaki birinci günümde staj başvuru formunu doldururken bir bölümde yazan “Beklediğiniz maaş ücreti nedir?” sorusunu cevaplamanın tedirginliği maalesef ki üzerimdeydi ve “Stajyerlere ücret veriyor musunuz?” diye bir soru sorma gafletinde bulundum(!). Elbette sevgili insan kaynakları sorumlusundan aldığım cevap, net bir hayır oldu. Neyse sorun değildi, zaten stajı zor buldum diye düşünerek bu kısmı hiç önemsemeden onayladım. Oysa her sabah gün aydınlanmadan iş yerinde olduğumuzu ve günlük yaşantımızdan büyük bir pay vererek zamanımı orada geçireceğimi, işin ardından eve geldikten üç saat sonra uyumam gerekeceğini böylece tüm yaşantımdan bu derece ödün vereceğimi düşünememiştim. Neyse ki mutlu son, yasal olarak oradan belli bir maaş alma durumum varmış!
İkinci günümde öğrendim ki pandemi sürecindeki hafta sonu yasağı dolayısıyla hafta sonu olan çalışma saatlerini doldurabilmek adına tüm çalışanlar mesaiye kalıyormuş. Neyse ki ben bu durumun dışında tutuluyormuşum yine yasal olarak. Ancak işe yeni başlamış arkadaşlarım için aynı durum geçerli değildi ve onlar için haftada 4 güne varan mesai durumları oluşuyordu.
Çalışma arkadaşlarımın pek çoğu yeni mezun durumdaydılar. Onlara aklımda olan soruları sorarken, yaşadıkları iş görüşmeleri ve iş başvuru süreçlerine dair konuştuk. Fark ettim ki mülakatlarda yapacağın iş dışında epey alakasız sorular soruluyor: “Anne olmayı düşünüyor musun?”, “Biz vardiyalı iş yapıyoruz bu yüzden kadın personel aramıyoruz”, “Erkek mühendis arıyoruz, pek kadınlara uygun bir iş değil.” Bölümümdeki öğrencilerin %80‘inin kadın olduğunu düşündüğümde aklıma şöyle bir soru geldi: “Erkek biyomühendislerin yapabildiği ama kadın biyomühendislerin yapamayacağı ne olabilir ki?”
BİYOMÜHENDİS Mİ, KASİYER Mİ OLACAĞIM?
İşe yeni başlamış olan mühendislerden birinin iş arama sürecinde, fastfood zincir şirketlerinden birinde kasiyer olarak çalışmak zorunda kalmasından söz ettik. Üniversitelerde açılan kontenjanların durmaksızın artmasıyla yeni mezunların kendi bölümlerinden çok alakasız meslek dallarında geçinebilmek için çalışıyor olması, günümüzün gerçeklerini acı bir biçimde hissettirmişti. Acaba ben de mezun olunca, bir biyomühendis olarak, Burger King‘te kasiyer mi olacağım?
Stajımın sonuna yaklaştığım günlerin birinde şirket CEO’sunun hem yöneltip hem de arka arkaya cevapladığı sorularla afalladığımı çok net hatırlar gibiyim: “Biz sana öğlen yemeği veriyorduk değil mi? Ben ilk çalıştığım yerde böyle bir hakka sahip değildim. Sen burada çalışmayı ister misin? Bazen staj sonrası bir işi sevmediğimizi de anlayabiliriz.”
Evet son cümlesi tek aklıma yatan cümleydi diyebilirim…
Evet dostlar stajımdan ne umdum ne buldum gibi bir sonuca bağlamak gerekirse diyebilirim ki; gençlere devamlı iş vaatleri sunan, onları “geliştirmeye” ve gençlerin sahip olduğu yetenekleri ölçütünde değerlendirmeye olanak tanıdığını söyleyen o büyük ve “prestijli” şirketlerin stratejileri ne yazık ki süslü cümlelerin ardında çok farklı. Tamamen kar hırsı ile gözü dönen, daha az insanla daha çok ürün ortaya koymaya çalışarak, kar oranlarını arttırma stratejisi içinde olan bu “prestijli” şirketler ve öğrencilerin gerek staj gerekse iş imkanı bulmaları adına, geniş ölçüde olanak sunduğunu söyleyen devlet, bizi hem aldatıyor hem de ne anlatıyor yahu?