Sistem yıkılmadıkça “güvende” değiliz!
Fiziksel, psikolojik, sosyal, ekonomik, cinsel şiddetten arındırılmış bir hayat; eşit bireyler olarak toplumsal hayat içerisinde yer alabilmelerinin öncelikli ve acil koşullarındandır.
Fotoğraf: Pngtree
Leyla CİN
Kıvılcım EFTELYA
Malatya
Türkiye’de her gün yüzlerce kadının sokaklarda, evlerde, iş yerlerindeki yankılanan çığlıklarına; akan kanlarına bazen haberlerde bazen de bizzat şahit oluyoruz. Artık kadınlar sokakta yürürken, alışveriş yaparken, iş yerinde çalışırken hatta kendi evindeyken dahi kendilerini güvende hissetmiyorlar. Her zaman tetikte olmak, başlarına gelebilecek tehlikeleri önceden saptayabilmek ve buna göre davranmak zorundalar. Özellikle de şarkta bu durumu daha fazla yaşıyorlar. Bu konuda doğu ve batı arasında ayrım olmadığını söyleyenlerin çok gerçekçi olduğu söylenemez. Çünkü bölgeler arasında öncelikle kültür farklılığı var. Doğu kültürünün batı kültürüne oranla daha baskıcılığı ve feodal yapısı kadınlar üzerinde inanılmaz bir hâkimiyet kurmuş durumdadır.
Şimdi gelin hep beraber Şırnaklı Meryem’in hikâyesine bakalım:
Meryem henüz 17’sinde görücü usulü dediğimiz gelenekle amcaoğluyla evlendirilmiş. Anlayacağınız çocuk gelinmiş Meryem. Evliliğinin ilk zamanlarından itibaren hem fiziksel hem psikolojik şiddet görmüş. Sonrasında eşi, fiziksel şiddet uygulamayı bıraksa da psikolojik şiddete devam etmiş. Bu arada bu evlilikten 4 çocuğu olmuş. Meryem şimdi 40 yaşında ve bir süredir amansız kanser hastalığı mücadele ediyor. Önceleri Şırnak’ta tedavi görüyormuş ancak eşi Meryem’in hasta olmasından son derece rahatsızmış. “Hep hastasın, bir şey yapmıyorsun. Ne yapacağız seni böyle?” deyip duruyormuş. Meryem’e yardımcı olması, hiçbir şey yapamıyorsa da psikolojik olarak destek vermesi gerekirken o, böyle davranarak Meryem’in psikolojisini iyice çökertmiş. En sonunda eşi “Öleceksin zaten sürekli hastaneye gidip ne uğraştırıyorsun” deyince, Meryem artık dayanamamış ve hem kalmak hem de tedavisine devam etmek için Malatya’da yaşayan kız kardeşlerinin yanına sığınmış. Bizim buralarda erkek hasta olursa eşi sonuna kadar destek olur ancak hastalanan kadın olunca eşleri bırakın destek olmayı aksine yük olur. “Ev işlerini kim yapacak, kim bana ‘karılık’ yapacak?” derdine düşerler. Onlara göre hasta kadın işe yaramazdır. Bozulan bir eşyanın nasıl değiştirilmesi gerekiyorsa hasta bir kadının da değiştirilmesi gerekir, bir an önce ondan kurtulma çabasına girilir.
Çünkü sistemin kadına çizdiği rol budur: Ev işlerini yapmak, aile bireylerine bakmak, çocuk doğurmak kadınların asli görevidir. Bunları yapamadığı takdirde işe yaramazdır, bir değeri yoktur.
“İNADINA YAŞAYACAKSIN MERYEM”
Şimdi Meryem’in tedavisi devam ediyor, kız kardeşleri ona sonuna kadar destek oluyor. “İnadına yaşayacaksın” diyorlar. Evet, Meryem kendisini böylesine değersizleştiren bir erkeğe ve aslında bir sisteme karşı inadına yaşayacak; iyileşir iyileşmez yapacağı ilk iş eşinden boşanıp bundan sonra kendi yolunu çizmek olacak.
Fiziksel, psikolojik, sosyal, ekonomik, cinsel şiddetten arındırılmış bir hayat; kadınların güçlenmesi ve eşit bireyler olarak toplumsal hayat içerisinde yer alabilmelerinin öncelikli ve acil koşullarındandır. Meryemler çoğalacak, kadınlar uğradıkları her türlü şiddete karşı sokakta, fabrikada, okulda yani bulundukları her alanda mücadelelerini yükseltecekler.