17 Mart 2021 06:25
/
Güncelleme: 09:29

Bir Olay: Belediye işçilerinin grevi, Bir Kavram: Çalışma ücreti

Canlı emeğin üretime sokulan ham madde, makineler vb. gibi diğer metalardan farkı, kullanımı sırasında ortaya çıkardığı değerin kendi değerinden fazla olabilmesidir.

Bir Olay: Belediye işçilerinin grevi, Bir Kavram: Çalışma ücreti

Fotoğraf: Murat Uysal/Evrensel

Bir Olay: Belediye işçilerinin grevi

Pandemiyle birlikte etkileri daha da derinleşen ekonomik kriz altında çalışma ve yaşam koşulları gittikçe ağırlaşan işçi sınıfı, Türkiye’nin dört bir yanında insanca çalışma ve yaşam koşulları için mücadele ediyor. İstanbul’da, Genel İş’in örgütlü olduğu ilçe belediyelerinde toplu sözleşme dönemlerinde öne çıkan Kadıköy ve Maltepe belediye işçilerinin grevleri de bu mücadelenin en ileri örneklerini sundular.

CHP’li belediyelerin dayattığı sefalet ücretini kabul etmeyen belediye işçilerinin grevi, birbirinden farklıymış gibi görünen sermaye partilerinin sınıf mücadelesinde nasıl aynılaştıklarını, muhalefetin de sermayenin çıkarını korumak söz konusu olduğunda iktidardan bir farkı kalmadığını gösterdi. Bir mücadele birikimi olan ve geçmiş yıllarda elde ettikleri başarılarla hatırladığımız belediye işçilerinin karşısına daha güçlü çıkmak için patron sendikası olan SODEMSEN’i kuran CHP, grev boyunca da grevi kırmak için her türlü yolu denemesine rağmen bunun karşısında belediye işçileri örgütlülüklerini korudu, mücadelelerini sonuna kadar başarıyla sürdürdü. Sonunda sendikal bürokrasinin müdahalesiyle grevler bitirilmiş olsa da belediye işçileri mücadeleden vazgeçmek yerine sendikaları gerçek sınıf örgütleri olarak dönüştürmek adına mücadelelerini genişletme kararı aldılar.

Bu süre boyunca çeşitli kesimler tarafından işçilerin istediği zamlar tartışma konusu yapıldı, “Çöpçüler mühendislerden çok maaş alıyor” gibi emekçileri ve yaptıkları işleri aşağılayan yorumlar yapıldı. Oysa aynı yorumları yapanlar, grev boyunca biriken çöp yığınlarından işçileri sorumlu tutarak grevin meşru olmadığını savunuyordu aynı zamanda. Hem yaptıkları işin halk sağlığı için kıymetini vurgulayan hem de bu işi yapanların düşük ücret almasını savunan zihniyetin kara propagandasıyla birlikte çalışma ücreti, kapitalist sömürü ve grev gibi kavramlara dair tartışmalar daha da görünür hale geldi.

Bir Kavram: Çalışma ücreti

Kapitalizm, kendinden önceki üretim biçimlerinden farklı olarak emekçilerin kişiye ve toprağa bağımlılık ilişkilerini ortadan kaldırmış ve yerine “özgür” işçinin pazarda kapitalistle emek gücünü satmak üzere karşı karşıya geldiği, ücrete dayalı bir emek rejimi ortaya çıkarmıştır. Böylece kapitalizm koşullarında meta haline gelen emek gücünün de değeri, diğer tüm metalar gibi onu üretmek için gerekli olan ortalama toplumsal emek zamanla belirlenir hale gelmiştir ki bu, bir emekçinin sağlıklı bir şekilde emek gücünü harcayabilmesi için gerekli olan geçim maddelerinin değerleriyle belirlenir. Öte yandan her meta gibi emek gücünün de değişim değerinin yanında kullanım değeri vardır ve canlı emeğin üretime sokulan ham madde, makineler vb. gibi diğer metalardan farkı, kullanımı sırasında ortaya çıkardığı değerin kendi değerinden fazla olabilmesidir. Kapitalist, emek gücünün çalışma süresinde ortaya çıkardığı bu “artı değer”e el koyarak sermayesini genişletir.

Yani kapitalist aslında işçiye emeğinin değil, emek gücünün karşılığında ödeme yapar. İşçi emek gücünü kapitaliste satıp, bunun karşılığında çalışma ücreti biçiminde belirli bir para elde ettiğinde, bu para sanki emek gücü metasının fiyatını değil de aksine emeğin fiyatını teşkil ediyormuş gibi bir görünüm oluşur. Böylece kapitalist ücret sistemi, sanki her emekçi çalışmasının karşılığında ücret alıyormuş gibi bir yanılsama ortaya çıkarır. Oysaki emek gücünün fiyatı olan ücret, onun üretilmesi için gerekli olan emek zamanla belirlenen değerinin parasal ifadesidir. Her emekçinin ortaya koyduğu işin karşılığında ücret aldığı yanılsaması, kapitalist sömürüyü gizleyen bir perdedir. Çünkü çalışma ücreti, iş gücünün gerekli ve artı-emek zamanına, ödenmiş ve ödenmemiş emeğe bölünmesinin tüm izlerini siler ve böylece kapitalist sömürü ilişkisini maskeler. Oysa kapitalist işçiye emeğinin karşılığını ödeseydi bu durumda kapitalistin zenginleşmesi için hiçbir kaynağın olmaması gerekirdi, başka bir deyişle, kapitalist üretim tarzı var olamazdı. Bu gerçek iki temel ücretlendirme biçimi olan parça başı ücret ve zamana bağlı ücret için de geçerlidir.

İŞÇİ SINIFININ ÇALIŞMA ÜCRETİNİN YÜKSELTİLMESİ İÇİN MÜCADELESİ

Sermaye birikimine ve rekabete dayalı olan kapitalizmde kapitalistler karlarını sürekli olarak yükseltmek zorundadır. Bunun için de çalışma ücretini düşürmek, emek yoğunluğunu arttırmak, iş saatlerini yükseltmek için çalışırlar. İşçi sınıfı bunun karşısında ücretlerin artırılması, güvenceli bir asgari ücretin saptanması, sosyal sigortanın yerleştirilmesi ve iş gününün kısaltılması için mücadele eder. Bu mücadelede işçi sınıfının karşısında bir bütün olarak kapitalistler sınıfı ve burjuva devlet durur.

İşçi sınıfı ekonomik mücadeleyi başarıyla yürütebilmek için sendikalarda birleşir. Böylece işverenin karşısında tek tek işçiler değil, tüm bir örgüt durur. Sendikalar, geniş işçi kitleleri için sınıf mücadelesinin okuludurlar. Kapitalistler de kendi paylarına işveren birliklerinde birleşirler. Bunlar, bürokratik sendikaların satılık önderlerini rüşvetle satın alır, grev kırıcılığını örgütler, işçi örgütlerini böler ve işçi hareketini ezmek için polisi, orduyu ve mahkemeleri kullanırlar.

Kapitalizmde işçilerin ücretlerin artırılması, iş gününün kısaltılması ve çalışma koşullarının düzeltilmesi mücadelesinde en etkili araçlardan birisi, grevdir. Çünkü muazzam ekonomik ve politik bir güce erişen tekelci sermayenin karşısında işçiler, iş durdurarak sermayenin bu gücünün varlık koşullarını sarsabilir ve böylece taleplerini kabul ettirebilirler. İşçiler örgütlenip iş durdurduklarında kapitalistler grevcilerin koşullarını kabul etmek zorunda kalırlar.

Proletaryanın iktisadi mücadelesi büyük bir öneme sahiptir; çünkü sendikalar sınıfın çıkarları doğrultusunda doğru ve tutarlı bir şekilde yönetilirse, bunlar işverenlere karşı başarıyla direniş gösterebilirler. Ama işçi sınıfının iktisadi mücadelesi, kapitalizmin ekonomik yasalarını ortadan kaldıramaz ve işçileri sömürü ve yoksulluktan kurtaramaz. İşçi sınıfı, iktisadı ve siyasal olarak ezilmesinin sebebi olan ücret köleliği sistemini ancak devrimci siyasi mücadeleyle ortadan kaldırabilir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et