İskender Bayhan: AKP, din istismarcılığı ve ırkçı politikalarla sonuç almak istiyor

Gazeteci İskender Bayhan, Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun milletvekilliğinin düşürülmesini, HDP'ye açılan kapatma davasını ve Boğaziçi davası iddianamesini değerlendirdi.

18 Mart 2021 15:00
Paylaş

Gazeteci İskender Bayhan, Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun milletvekilliğinin düşürülmesini, HDP'ye açılan kapatma davasını ve Boğaziçi davası iddianamesini Zeliş Irmak'ın sunumuyla Gündem Özel'de değerlendirdi.

TBMM Başkanı Gergerlioğlu kararını okuyarak, Türkiye’de tek adam rejiminin ve Cumhur İttifakının çizgisinde ne kadar kararlı olduğunu ve Türkiye siyasetini ırkçı, şoven bir propaganda ve bu eksende bir saflaşma ve buradan baskılandırma konusunda ısrar etmeye devam edeceğini gösterdi. Bunu bütünlüklü bir çerçevede görmezsek; teknik olarak niye böyle yaptı diye çok tartışabiliriz.

Türkiye’de Cumhur İttifakı da Erdoğan da bütün bir sıkışmışlığını (hem ekonomide hem iç politikada hem dış politikada) din istismarcısı ve ırkçı, şoven, milliyetçi çizgide ısrar ederek; hem halk kitlelerini hem de bütün muhalefeti buradan sıkıştırıp gidişata daha ileriden ve güç toplayacağı bir noktadan müdahale ettiğini düşünüyor. Bunun dışında seçenek görmüyor.

Erdoğan’dan umudunu kesmiş işçi emekçi halk kitleleri İnsan Hakları Eylem Planından bir şey beklemiyordu. Ama hâlâ Erdoğan ve Cumhur İttifakı açısından beklentisi olan bir kesim var. bunlar üzerinde etkili olabileceğini düşünüyor. Burjuva kesimler açısından şöyle bir argüman süregeldi: Sıkışırsan, politikanı din istismarcısı, şoven çizgiye çekeceksin. En rahat yine oradan yüzerek yol alabilirsin.

AKP İLE MHP İŞ BÖLÜMÜ YAPIYOR

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kapatma davasını açarak Devlet Bahçeli’nin öncülüğünü yaptığı, Erdoğan-tek adam yönetiminin ise itiraz etmediği girişimlerinin sonuca bağlanmış hali. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Cumhur İttifakının başsavcılığı olarak çalışacağını göstermiş oldu.

Anayasaya parti kapatmayı koyan da Erdoğan hükümetleriydi. Siyasi partilerin kapatılmasındaki işi zorlaştıran ama bütünüyle ortadan kaldırmayan düzenlemeleri yapan da yine bu hükümetti. AKP ile MHP iş bölümü yapıyor. Bahçeli HDP’nin kapatılması konusunda ön cephede duruyor. Erdoğan onu güçlendiren bir cephede duruyor. Bazı meselelerde tersi oluyor. Bu bir iş bölümü.

Parti kapatma meselelerini üç ana kuvvete verdi bunu:

Siyasi partiler Anayasa Mahkemesine müracaat edebiliyor Kendisi ve Adalet Bakanı müracaat edebiliyor Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı resen müracaat edebiliyor

Erdoğan, ‘siyasi partilerin kapatılmasının zorlaştırılması’nın rantını yedi bir dönem. Sanki siyasi partilerin kapatılmasına karşıymış gibi. Ama gerçek şu ki, zorlaştırdı ama asla siyasi partilerin kapatılmasını engelleyecek bir yasal düzenlemeyi de istemedi.

HDP’Yİ KAPATMA YA DA KAPATMA MESELESİNİ SEYİRCİ GİBİ İZLEMEMEK LAZIM

Devletin özellikle sivil bürokrasisinin tepesinde duran mekanizmalar arasındaki sorunların boyutunu göreceğiz. Buradaki çatışmaların ve gerilimlerin boyutunu göreceğiz. Bu açıdan Anayasa Mahkemesinin kararı önemli olacak.

Demokratik haklar ve özgürlüklere sahip çıkma açısından kapatılmaması için mücadele etmek de kazanım açısından önemli noktada duracak.

Erdoğan, yasama, yürütme ve yargının; Cumhur İttifakının ve tek adam yönetiminin toplam olarak inisiyatifinde olduğu bir süreci fiilen örgütlemeye çalışıyor. Buradan da nasıl gerici, faşist bir yönetim istediğinin sinyallerini veriyor.

HDP’yi kapatma ya da kapatma meselesini seyirci gibi izlemek değil, kapatılmasını engellemek üzere bir mücadele süreci olarak görürsek anlamlı olur.

ORTAK TUTUM

HDP’nin tutumu daha geniş bir Millet İttifakı zemininde sandıkta Erdoğan’a karşı ortak hareket etmeyi destekliyor. Ama bunun gerçekleşeceği sürece kadar da pratik olarak birlikte tutum almayı da sağlamalıyız diyerek ortak bir tutum alınmasından yana duruyor.

GÖREV VE SORUMLULUK ÜSTLENMEK LAZIM

Türkiye’de işçilerden emekçilerden yana, ezilen sömürülen halk kitlelerinden yana bir demokratik değişim isteyen, demokratik haklar ve siyasal özgürlüklerde daha tutarlı bir değişimin ve geleceğin örgütlenmesini isteyen kesimler açısından esas hedefin; halk kitlelerini hedefleyecek, halk kitlelerini bilinçlendirecek, aydınlatacak ve onların mücadelesini güçlendirecek, onların örgütlülüğünü, birliğini, dayanışmasını güçlendirecek bir hatta bütün güçleriyle çalışmak olmalı. Bunun için görevi ve sorumluluğu ertelememek lazım.

BOĞAZİÇİ DAVASINDA ŞERİAT HUKUKU ÜZERİNE İDDİANAME HAZIRLANMIŞ

Boğaziçi davasında savcının hazırladığı iddianame şu açıdan çarpıcı: Meseleyi gerçeğe bağlı kalarak çözemeyince, meselede aslında gerçeğe ulaşmak ve gerçek anlamda bir adaleti tesis etmeyi sağlamak olamayınca bir şeriat savcısı gibi iddianame hazırlamak durumunda kalırsınız, savcı da bunu yapmış durumda. Şeriat hukuku üzerine iddianame hazırlamış gibi görünüyor. Buradan bir ceza çıkarmaya çalışıyor.  

(Evrensel WEBTV)

ÖNCEKİ HABER

TBMM Başkanı Mustafa Şentop: Anayasamızda parti kapatma var, bir ilk değil

SONRAKİ HABER

DSÖ'den "AstraZeneca aşısının kullanımına devam edin" çağrısı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa