20 Mart 2021 00:38

Maden Mühendisleri odasından rapor: Önlemler alınmazsa yeni facialar geliyorum diyor

Maden Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan rapor, özellikle yer altı sularına karşı gerekli ve yeterli önlemler alınmadığı takdirde Afşin-Elbistan’da da bir facia yaşanabilir diye uyarıyor.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Deniz İPEK
İş Güvenliği Uzmanı

TMMOB Maden Mühendisleri Odası’nın işçi sağlığı ve iş güvenliği komisyonu tarafından hazırlanan 2010-2020 yılları arasını kapsayan “madencilikte yaşanan iş kazaları” raporu yayınladı. Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre 2010-2019 yılları arasında madencilik sektöründe 115.950 sigortalı işçi iş kazası geçirmiş. Bu iş kazaları sonucunda toplam 1.042 maden emekçisi hayatını kaybediyor. Aynı dönemde ayrıca 1.220 meslek hastalığı kaydedildiği belirtiliyor. SGK verilerinin kayıt dışı faaliyet gösteren pek çok işyeri ve çalışanı kapsamadığının unutulmaması hatırlatması yapıyor rapor ve madencilik ve taş ocakçılığı faaliyet kodunda 2010-2019 dönemi için yıllık kayıt dışı istihdam oranı ortalama yüzde 6.62 olarak belirtiliyor (SGK, 2020). Bunun yanında özellikle meslek hastalıklarının tespiti ile ilgili yalnızca madencilik sektörü için değil, Türkiye’deki tüm sektörler genelinde resmi kayıtların gerçeklikten uzak olduğu uzun yıllardır tartışılmakta olan konulardan. Madencilikte, özellikle de yeraltı kömür madenciliğinde bu durumun çok daha vahim olduğu biliniyor. 2014-2019 yılları arasında yalnızca Zonguldak’ta kayıt dışı faaliyet gösteren ocaklarda hayatını kaybeden işçilerin sayısı 23. Raporun derlendiği 2020 yılı için Covid-19 pandemisi etkisi de değerlendiriliyor. Pandemi koşulları altında da dünyada üretim baskısının devam ettiği ve madencilik faaliyetlerinin hız kesmediği verilerle aktarılıyor. Alınmayan önlemler başta Soma, Afşin-Elbistan’da, Ermenek’te, Şirvan’da ve Şırnak’ta olmak üzere ülkemizin dört bir yanında maden emekçilerinin hayatlarına mal olmaya devam ediyor. Rapora göre Türkiye, işçi sağlığı ve iş güvenliği göstergelerinde madenciliğin yoğun olarak yapıldığı gelişmiş ülkelerin yine gerisinde kaldı. 2010 yılından bu yana madenlerde yaşanan iş kazalarında 1042 maden işçisi ve 16 maden mühendisi hayatını kaybetti. 10 yıl önce oda tarafından yayınlanan raporda Soma’da yaşanması olası bir faciaya işaret edilmişti.

TÜRKİYE MADENCİLİK SEKTÖRÜNÜN SON 10 YILINDA ÖNE ÇIKAN İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ VERİLERİ: (SGK, MSHA)

Türkiye’de madencilik sektöründe son 10 yılda ABD’ye göre 7 kat fazla iş kazası meydana geldi. Ülkede son 10 yılda meydana gelen tüm sektörlerdeki ölümlü iş kazalarının yüzde 7.5’u madencilik sektöründe gerçekleşiyor. Ülkede son 10 yılda meydana gelen tüm sektörlerdeki iş kazalarının yüzde 5’i madencilik sektöründe gerçekleşiyor. Ülkede son 10 yılda meydana gelen tüm sektörlerdeki tespit edilen meslek hastalıklarının yüzde 19’u madencilik sektöründe gerçekleşiyor. Ülkede son 10 yılda madencilik sektöründe meydana gelen ölümlü iş kazalarının yüzde 55’i kömür ocaklarında meydana geliyor. Ülkede son 10 yılda madencilik sektöründe tespit edilen meslek hastalıklarının yüzde 73’ü kömür ocaklarında tespit ediliyor. Ülkede son 10 yılda madencilik sektöründe meydana gelen iş kazalarının yüzde 77’isi kömür ocaklarında meydana geliyor.

SOMA VE AFŞİN ELBİSTAN’DA YENİ FACİALAR GELİYORUM DİYOR

Resmi verilerden bile anlaşılacağı üzere iş kazası geçiren sigortalı, iş kazası sonu­cu ölüm ve meslek hastalığı oranlarında Kömür ve Linyit Çıkartılması faaliyetleri açık ara ön plana çıkıyor. Bu grupta, özellikle de yeraltı kömür madenlerinde çalışanların maruz kaldığı tehlike kaynaklarının sayısı ve çeşitliliği, 2010-2020 yılları arasında istatistiklere bir kez daha olumsuz olarak yansıyor. Maden Mühendisleri odası bu raporunda uyarıyor ve halen Soma’da derin kotlara inildikçe me­tan gazı ile birlikte yeni kaza riski de artığına dikkat çekiyor. Önümüzdeki dönem­de de yeraltı kömür madenciliği kuşkusuz iş kazaları ve meslek hasta­lıkları bakımından göz önünde olacak. Ancak bu durum kesinlikle yerüstü madenciliğinin işçi sağlığı ve iş güvenliği yönünden göz ardı edilmesine neden olamaz. Öyle ki bu raporun hazırlandığı günler­de dahi, yakın geçmişte büyük bir maden faciasının yaşanmış olduğu Afşin-Elbistan’daki kömür sahasında şev kaymaları uyarı vermekte olduğunu belirten rapor, Maden Mühendisleri Odası tarafından yakın gelecekte işletme yöntemlerinde ve sahada özellikle yeraltı sula­rına karşı gerekli ve yeterli önlemler alınmaz ise Afşin-Elbistan’da da bir facia yaşanabilir diye büyük harflerle uyarıyor.

SON 10 YILDA İTHALAT ARTTI, İHRACAT DÜŞTÜ, İSTİHDAM AZALDI

Gayrı safi milli hasılada (GSMH) madenciliğin payı Türkiye’de ise ortalama yüzde 1 düzeyinde. GSMH’deki yüzde 1’lik payına rağmen madencilik ve taş ocakçılığının ihracattaki payının yüzde 2.5 civarında. İhracatın yarısından fazlasını büyük oranda blok hammadde olarak ihraç edilen mermer oluşturuyor. Odanın raporunda Maden Tetkik ve Arama Müdürlüğü (MTA) dış ticaret verilerine göre son 10 yılı kapsayan ortalaması alınarak yapılan değerlendirmede madenciliğin 2010 yılındaki ihracattaki payının yüzde 2.92’den ortalama olarak yüzde 2.712’ye, GSMH’da ki payının ise yüzde 1.08’den ortalama olarak yüzde 0.994’e gerilediği görülüyor. 2010-2019 yılları arasında maden gruplarına göre ithalat rakamları değerlendirildiğinde endüstride hammadde olarak kullanılan madenler yönünden 2018 ve 2019 yılları arasında başlangıç yılı olan 2010 yılına göre yaklaşık olarak yüzde 100, on yıllık ortalamaya göre de yaklaşık olarak yüzde 50 oranında bir artış olduğu görülüyor. Madencilikte istihdam oranı 2010’da yüzde 1.22 iken 2019’da yüzde 0.86’ya düşüyor.

MESLEK HASTALIKLARI KAYITLARI GERÇEK DIŞI

Türkiye’de kayıtlara geçen meslek hastalıklarının yüzde 19’u madencilik sektöründe, madencilik sektö­ründe kayıtlara geçen meslek hastalıklarının da yüzde 73’ü kömür maden­lerinde görülüyor. Türkiye geneli ve madencilik sektöründe 2010-2019 yılları arasında kaydedilen meslek hastalığı sayılarına bakıldığında ise neredeyse son yıllarda bir ters orantı var. Dünya’da bilimsel olarak kabul edilen iş kazası ve meslek hastalığı bağıl ilişkisine göre Türkiye’deki meslek hastalıklarının teşhis edilmediği kesin olarak söylenebilir. Avustralya (Queensland) madencilik sektöründe 2018-2019 döneminde 26 meslek hastalığı kaydedilmiş. Bunların önemli bir kısmı (yüzde 62) işitme bozuklukları, yüzde 23’ü ise pnömokonyoz olarak belirtilmiş. Polonya’da 2016 yılında toplam 2.119 meslek hastalığı tespiti yapılmış (100.000 çalışan başına 14.3 meslek hastalığı). Bu tespitlerin yüzde 28.5’i pnömokonyoz, yüzde 27.2’si bulaşıcı veya parazit hastalıkları, yüzde 9.7’si kronik ses bozuklukları, yüzde 8.6’sı çevresel sinir sistemi hastalıkları ve yüzde 6.3’ü de işitme bozuklukları olarak kayda geçirilmiş. En fazla kayıt 329 ile madencilik ve taş ocakçılığı sektöründe görülmüş (Swiatkowska ve Hanke, 2018). Çalışmada ayrıca ülkedeki meslek hastalığı sayısının bir önceki yıl 2015’e göre yüzde 1.2 arttığı ve bunun başlıca nedeninin de pnömokonyoz tespitlerinde görülen 181’lik artış olduğu belirtiliyor. Türkiye madenciliği meslek hastalıkları kayıtlarının gerçekçi olmadığı bir defa daha ortaya çıkıyor odanın raporunda. Nitekim bu verilere göre ülkemiz, meslek hastalıkları konusunda neredeyse Avustralya (Queensland) ile aynı seviyelerde görünüyor. İş kazası sayıları resmi veriler üzerinde Türkiye’den ciddi anlamda düşük olan Polonya’da dahi iki binin üzerinde meslek hastalığı tespit edilmiş.

İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ MEVZUATI:

20/6/2012 tarihinde kabul edilen 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çeşitli maddeleri farklı tarihlerde olmak üzere yürürlüğe girmişti. Bu değişiklik madencilik sektörü de dâhil olmak üzere tüm sektörlerde işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatında yaklaşım değişmiş, detaylı hükümler içeren tüzüklerin önce dayanağı kalmamış daha sonra bunlar tamamen yürürlükten kaldırılarak yerini daha esnek yapıda yönetmeliklere bütünüyle bıraktı. 19 Eylül 2013 tarihinde ise daha önceden yürürlükte olan iki yönetmeliğin yerine Maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği resmî gazetede yayımlanarak yürürlüğe giriyor.

2014 yılında yaşanan facialar sonrası ILO’nun 176 Sayılı Sözleşmesi imzalanmış ve bu doğrultuda işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatında çeşitli değişiklikler yapılmıştı. Ancak süreç içerisinde yapılan değişikliklere düzeltmeler yapılmak durumunda kalınmış, yeni tanımlanan bazı yükümlülüklerin yürürlüğü sonradan değişiklik yapılarak erteleniyor. Uzun yıllardır yürürlükte bulunan ve detaylı hükümler içeren tüzükler kaldırılarak yerini tamamen yönetmeliklere bıraktı. Avrupa Birliği direktiflerinin çevirisi olan ve çerçeve çizici nitelikteki bu yönetmeliklerde uygulamaya yönelik detaylı hükümler bulunmamaktadır. Bu paradigmayı benimseyen pek çok ülkede tebliğ, standart veya uygulama kılavuzu gibi belgelerle saha uygulamalarına rehberlik edilirken, ülkemizde bu yol izlenmiyor. Bunun yerine, 2014 yılından itibaren özellikle facialar sonrasında kamuoyunda tartışılan konulara yönelik çeşitli noktasal değişiklikler yapıldığı ve bu konularda detay hükümler eklenmesi yoluna gidildiği görüldü. Maden mevzuatının sıklıkla değişiklik yapılan bir mevzuat olduğu göze çarpıyor. 10 yıllık süreç içerisinde daimi nezaretçilerin yetki ve sorumlulukları konusunda karmaşa yaşandı. Daimi nezaretçi görevi üstlenen maden mühendislerine önce İSİG sorumluluğu yüklenmek istenmiş, ancak iş güvenliği uzmanlığının tanımlanmasından sonra bundan vazgeçiliyor. Hâlihazırda ise İSİG mevzuatı tarafından herhangi bir görevi ve yetkisi olmayan daimi nezaretçilere maden mevzuatı tarafından alınan tedbirleri denetleme görevi verilerek yetki karmaşası süregeliyor.

TÜRKİYE MADENCİLİĞİNİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ AÇISINDAN DÜNYADAKİ KONUMU

Rapora göre ülkemiz madenciliğindeki iş kazası ve iş kazası sonucu ölüm oranları, üretim ve istihdam açısından çok daha yüksek oranlara sahip olan ABD’ye kıyasla daha fazla. Avustralya gibi diğer iyi uygulama örnekleri ile karşılaştırmalar da benzer tablolar ortaya koyuyor. Bu durumun jeolojik yapı haricinde mekanizasyon, havza madenciliği, etkili mevzuat değişiklikleri, denetim mekanizması, iş sağlığı ve güvenliği alanındaki teknoloji kullanımı gibi konulardaki farklılıklardan kaynaklandığı söylenebilir. Türkiye, Avustralya, ABD, Polonya ve Ukrayna’da 2010-2019 yılları arasında hayatını kaybeden madenci sayıları karşılaştırıldığında Soma ve Ermenek facialarının yaşandığı 2014 yılı haricinde de ölümlü kazalarla ilgili olarak yukarıda özetlenen yaklaşımlar ile birlikte değerlendirildiğinde ülkemizin iş kazası sonucu ölümleri önlemekte başarısız olduğu görülüyor. Ölüm oranının dünyada en iyi konumda olan Avustralya’ya kıyasla 10 kattan fazla olduğu, madencilik faaliyetlerinin yoğun olarak yapıldığı Avrupa Birliği üyesi ülkelerinden Polonya’ya kıyasla ise 4 kattan fazla olduğu görülüyor.

YERALTI MADEN OCAKLARINDA YAŞANAN İŞ KAZALARININ BAŞLICA TEKNİK NEDENLERİ:

1. Uygun ve yeterli tahkimatın yapılmaması.

• Madenciliğe başlamadan önce hazırlık safhasında pek çok sahanın zemin etüdü/kaya mekaniği analizi raporları hazırlanmamakta, hazırlansa dahi bu raporlarda yer alan teknik bilgiler ve öneriler ışığında tahkimat tasarımı ve uygulaması yapılmamaktadır.

• Özellikle üretim bacalarında ve kılavuz arınlarında gereğinden fazla açıklık bırakılmakta, akıcı arınlarda kapak tutulmamakta, akıcı tavanlarda sürme kama tekniği veya bir başka önleyici teknik tam olarak uygulanmamaktadır.

• Ayaklarda ‘ilerleme kadar göçertme/dolgu yapılması’ kuralı uygulanmamaktadır.

• Göçertmeli ayaklarda ayak göçük hattının projesine uygun oluşturulamaması, domuzdamlarının yük almaması gibi sebeplerle arın patlaması, göçük, tavan ve yanlardan malzeme düşmeleri meydana gelmektedir.

2. Uygun ve yeterli havalandırma sisteminin bulunmamasına bağlı olarak baca ve kılavuz arınlarındaki metan geliri deşarj edilememektedir.

• Tali havalandırma yanlış uygulanmaktadır (çok uzun hatlarda engellenemeyen kaçaklar, kısa devreye yol açan ek tali vantilatörler, gücü çok az ya da gereğinden fazla tali vantilatörlerin kullanılması).

• Havalandırma mühendisliği kapsamında detaylı ölçümler yapılmamakta, optimize edilmiş hava akış hızı belirlenmemekte ve anlık takip sistemleri kurulmamaktadır.

• Bağımsız havalandırma ilkesinden verilen ödünler özellikle çok sayıda iş yeri ve işçinin etkilendiği metan yanması ve grizu patlamaları gibi büyük kazalara neden olabilmektedir.

3. Tehlikeli gazlar için bazı büyük işletmelerde ‘sürekli gaz izleme sistemi’ kurulu olup, erken uyarı sistemi bulunmamaktadır. Bu sebeple, tehlikeli gazların sürekli takibi yapılamamakta, gerekli tedbirler zamanında alınamamakta ve tehlikeli durumlarda ocağın acil tahliyesi sağlanamamaktadır.

4. Ocakta uygun vasıfta gaz ölçüm cihazının bulunmaması, her vardiyada muntazam aralıklarla gaz ölçümlerinin yapılmaması, oksijenli ferdi maskelerin bulunmaması ve/veya kullanılamaması, çalışanların CH4 (metan), CO (karbon monoksit), CO2 (karbondioksit), H2S (hidrojen sülfür) ve diğer tehlikeli ve zararlı gazlardan etkilenmesine neden olmaktadır.

5. Grizulu ocaklarda kullanılması zorunlu olan ex-proof ekipmanın ve devre kesici donanımların zamanla ve tamir-bakım gördükçe bu özelliğini yitirmesinin önüne geçilememektedir.

6. Patlayıcı maddelerin grizulu ocaklarda kullanılabilecek özellikte olmaması, yetkisiz ve ehliyetsiz kişilerce ateşlenmesi, kurallara eksiksiz olarak uyulmaması, ateşlemelerde gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmaması ciddi kayıplarla sonuçlanan kazalara sebep olmaktadır.

7. Kömürün kendiliğinden yanmasının erken tespit edilmesi ve mücadele yöntemi ile ilgili prosedürler oluşturulmamakta veya uygulanmamaktadır.

Diğer yandan malzeme ve ekipmanın neden olduğu yangınlara (bant,vantüp,hortum,motor yağı, vd.) karşı uygun malzemeden yapılmayan ve görece daha ucuz olan ekipmanların tercih edilmesi yangından dolayı emekçilerin ölüme varan etkilenmelerine neden olmaktadır.

8. Hidrojeolojik etütlerin yapılmamış olması, yeraltı sularının tahliye edilmemesi ve üretim alanları ile eski imalatlar arasında yeterli topuk bırakılmaması su baskını riski oluşturmaktadır.

9. Çalışanların ocak içi eğimli yollarda malzeme taşınan vagonlara veya uygun olmayan bant konveyörlere binmeleri, vagon kaçmalarına karşı tedbirlerin alınmaması, yol genişliklerinin yeterli olmaması, nakliyatla ilgili ölümlü ve uzuv kayıplı iş kazalarını meydana getirmektedir.

10. Üretim iş yerlerinde nefeslik ve kaçamak yolu olarak kullanılmak üzere yer üstü bağlantısını sağlayan ikinci bir yol iş güvenliği gereklilikleri doğrultusunda oluşturulmamaktadır. Bu sebeple kaza durumunda kurtarma çalışmaları güçleşmekte ve bazen olanaksız olmaktadır. İşçiler ocaktan acil ve güvenli bir şekilde tahliye edilememektedir.

11. Yangın ve patlamadan sağ olarak kurtulanlar, yeterli eğitim ve tatbikatların yapılmaması nedeniyle oluşan panik sonucu oksijenli ferdi kurtarıcılarını (OFK) kullanamamakta ve güvenli kaçış yollarını bulamamaktadır. Bu durum ölümleri arttırmaktadır.

12. İlkyardım ve tahlisiye istasyonlarının kurulmaması, mevcutların ise uygun nitelikte olmaması nedeniyle kaza sonucu kurtarma ve ilk yardım önlemleri zamanında yapılamamaktadır.

13. Özellikle patlatmalı üretim yapılan yer altı ocaklarında kavlak ve çatlak kontrolü ya yapılmamakta ya da yeterince titizlikle yapılmamaktadır.

14. Gaz ve su geliri olabilecek yerlerde (eski imalatlar vs.) kontrol sondajları yapılmamaktadır.

YERÜSTÜ MADEN OCAKLARINDA İŞ KAZALARININ BAŞLICA NEDENLERİ:

1. Kademe oluşturulmadan çalışılması, kademe yüksekliklerinin kazıcı yükleyici bom seviyesinin çok üstünde oluşturulması,

2. Basamak ve genel şev açıları için yeterli ve detaylı mühendislik çalışmalarının yapılmaması,

3. Basamak ve genel şev açılarının uygun olmaması veya proje uygun çalışma yapılmaması, proje sınırlarına yaklaşıldıkça şev açılarının dikleşmesi, kademe yüksekliklerinin fazla olması ve basamak genişliklerinin yeterli olmaması,

4. Aynalarda çalışma başlamadan önce kavlak ve çatlak kontrolü yapılmaması,

5. Jeolojik-Hidrojeolojik araştırmalar ve meteorolojik veriler dikkate alınarak yeterli su drenajının yapılmaması,

6. Açık ocaklarda şev duraylılığının uygun yöntemlerle izlenmemesi,

7. Ocak içi yolların uygun genişlikte ve eğimde olmaması ve uygun ocak içi trafik düzenlemesinin yapılmaması, ocak içi taşıma sistemlerinde gerekli önlemlerin alınmaması,

8. Döküm harmanlarının uygun yere yapılmaması ve plansız döküm yapılması,

9. Kullanılan ekipmanların periyodik bakımlarının zamanında yapılmaması,

10. Uyarı işaret ve levhalarının yetersiz olması,

11. Patlatmalarda yasal olmayan patlayıcıların kullanılması,

12. Yükleme ve boşaltma alanlarında işaretçi kullanılmaması,

13. Havai elektrik hatlarına önlem almadan yaklaşılması veya hatların sehimlerinin uygun olmaması, seyyar elektrik panolarının kullanımında gerekli tedbirlerin alınmaması

YAPILMASI GEREKENLER

Raporun hazırlanması boyunca Maden Mühendisleri Odası tarafından farklı kişi ve kuruluşlarca bu konuda yapılmış olan pek çok çalışma da incelenmiş sektörün sorunlarına ilişkin tespit ve çözüm önerileri değerlendiriyor:

• Çevresel etkilere karşı doğayla barışık madencilik,

• İş kazaları/Meslek hastalıklarına karşı bilimsel yaklaşımı ve insanın yaşam hakkını kar hırsının önünde tutma,

• Yeraltı kaynaklarının halkın yararı gözetilerek ve bilimsel temelli yapılacak uzun vadeli planlamalarla işletilmesi.

ÖNCEKİ HABER

Migros depo işçileri TÜSİAD önünde eylem yaptı

SONRAKİ HABER

Petrokimya işçisi: Kovid-19'a yakalanmak suçmuş gibi...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa