Ekmek askıda, yoksulluk her yerde
Yoksulluk ve pandeminin etkilerini konuştuğumuz İzmir İkiçeşmelik’teki esnaf, “Önce yoksulluk sonra korona bizi vurdu” dedi.
Fotoğraf: Ramis Sağlam/Evrensel
Ramis SAĞLAM
İzmir
Ekonomik krizin ardından pandemi kısıtlamalarının başlamasıyla yoksulluğun daha çok hissedildiği İzmir İkiçeşmelik’te, esnafla son dönem yaşadıklarını konuştuk.
İlk olarak ekmek fırınının işletmecisi Tekin Yavuz ile konuşuyoruz. Fırının dış duvarındaki “Askıda Ekmek Projesi” yazan tabela caddeden geçen herkesin dikkatini çekecek büyüklükte. Ekmek fırının sahibi Yavuz ile pandemi koşullarını ve askıda ekmek projesini konuştuk. Yavuz, 43 senedir ekmek fırını çalıştırıyor.
Babadan fırıncı olan Yavuz’a “Askıda ekmek Projesini” sorduğumuzda, uzun süredir devam ettirdikleri projeye son altı aydır ilginin hem alan hem de astıranlar yönünden yoğunluk yaşandığını söyledi. Bölgede yaşayan insanların, daha çok yardımlarla ayakta durduğunu belirten Yavuz, “Askıda ekmek projesine bazı hayırseverler nakit para da bağışlıyor. Bu paraya biz de ekleyerek ihtiyaç sahiplerine destek olmaya çalışıyoruz” dedi.
“ASKIDA ORTALAMA 100 EKMEK ASIYORUZ”
Pandemide en çok etkilenen fırıncılardan birisinin kendisinin olduğunu dile getiren Yavuz, Kemeraltı çevresindeki lokanta ve gıda işi yapan esnafa hitap ettiklerini, bu durum kısıtlama döneminde işlerini direkt etkilediğini söyledi. Yavuz, işlerinin düşüşünü, “Örnek veriyorum. 15 çuval ekmek yaparken 3 çuvala düştük. Yüzde seksen işimiz düştü” diyerek açıkladı.
Bu dönemde çarşıya gidenin olmadığı için askıya ekmek asanın da olmadığını belirten Yavuz, “Askıya ortalama 100 ekmek asıyoruz. 150 ekmek assak 150 ekmek gider. Düzenli ekmek almak için telefon bile açıp almaya gelenler var. Ekmeğin her hali burada değerlendiriliyor. Bir gün önceden tüketilmeyen ekmek burada tekrar 75 kuruştan satışa çıkarılıyor. Günde 20-30 ekmek alanlar var” diye konuştu.
“ASKIDA EKMEK YOKSULLUĞUN GÖSTERGESİ”
Yavuz, “Ekmeğin maliyeti çok yüksek. Daha önce 105-110 liraya aldığımız un bugün 150 liraya, 70 liraya aldığımız maya bugün 120 liraya fırladı. İşçiliğini söylemiyorum bile. Geçen yıl 1700 lira gelen elektrik faturası bugün 2700-2800 liraya, su faturaları ise 800 liradan 1500'ya liraya yükseldi. Yoksullaşmanın bu kadar arttığı bir dönemde ekmeğin sübvanse edilmesi kaçınılmaz ve devletin asli görevlerinden biri budur. Maliyetin düşürülmesi için girdilerin düşürülmesi gerekir. Bunu da Hükümet yapar. Fakat biz bu konuda hiçbir destek göremiyoruz” dedi.
“Askıda ekmek” uygulamasının ülkedeki yoksulluğu gösterdiğini söyleyen Yavuz, “Ekmeği satanla, ekmeği alan arasında bir mesele değil. Sorun buğday üretiminde. Birçok yerde buğday üretimi yapılacakken yapılmıyor. Girdisinin serbest olup da çıktısının hükümet tarafından kontrol edilen tek ürün ekmek” diye konuştu.
“ÖNCE YOKSULLUK SONRA KORONA BİZİ VURDU”
İkici durağımız, bölgedeki bir manav. “Siyasi bir şey konuşmayacağız değil mi aman” diyerek sohbete başlayan 1985 yılından bu yana manavlık yapan Nizami Vural, dede mesleği olduğunu söyledi.
Tezgahındaki meyvelerin nizamiliği ve fiyatları dikkat çeken “Nizami Manav” da bir yıllık pandemi sürecindeki satışların durumunu sorduğumuzda, işlerinin önemli oranda azaldığını, yüzde 10’lara düştüğünü belirten Vural, bölgedeki müşteri ağırlığının mülteciler olduğunu ekledi. Vural, “Otellerde, pansiyonlarda kalan Ganalılar, Somaliler, Suriyeliler, Iraklılar, İranlılar, her milliyetten insanlar var. Bu bölgede eskisi gibi aile profili kalmadığı için müşterilerimiz genelde mülteciler” dedi.
Sattığı ürünlerde yüzde yüze varan artışlar olduğunu söyleyen Vural, “İthal ürünler yeterince gelmediği için fiyatları da olumsuz etkiledi. Önce yoksulluk sonra korona bizi vurdu” diye konuştu. Yoksulluğun kol gezdiği sokaklarda temel tüketim maddesi satan fırıncı da neredeyse lüks sınıfına giren manav da ekonomiden dertli.