Dünya Orman Günü: "Ya doğayı koruyacağız ya da hep birlikte yok olacağız"
Dünya Orman Günü'ne dair yapılan ortak açıklamada "Doğaya yapılan her müdahale, sadece doğayı değil insanlığın geleceğini de yok edecektir" uyarısında bulunuldu.
Fotoğraf: Evrensel
21 Mart Dünya Orman Günü'ne dair Türkiye Ormancılar Derneği, TMMOB Orman Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, Tarım Orkam-Sen, Tarım Orman-İş ve Orman Teknikerleri Derneği tarafından yapılan ortak açıklamada ormanlık alanların hızla yok edildiğine dikkat çekildi.
Açıklamada, "Doğaya yapılan her müdahale, sadece doğayı değil insanlığın geleceğini de yok edecektir" uyarısında bulunuldu.
PANDEMİ ORMANLARIN DEĞERİNİ BİR KEZ DAHA ORTAYA KOYDU
Kovid-19 pandemisinin ne zaman biteceği konusunda bilim insanlarının henüz net bir öngörüsünün bulunmadığına dikkat çekilen ortak açıklamada, "Bu salgın; toprağın, temiz hava ve suyun, sağlıklı gıda ve yaşanılabilir bir çevrenin, bir başka ifade ile yaşamın teminatı olan ormanların değerini bir kez daha ortaya koymuş ve insanlığı bir karar noktasına getirmiştir. Salgın, küresel boyutta olanca hızıyla sürerken, orman ekosistemleri, meralar ve korunan alanlar, maden, enerji, turizm vb. ormancılık dışı amaçlarla yapılan alan kullanımları ve hayvancılık, soya yağı ve palmiye yağı üretimi vb. tarımsal ürünlere yer açmak için yok edilmektedir. Bu şekilde dünyada yok edilen orman alanı miktarı yılda ortalama 4,7 milyon hektarı bulmaktadır" denildi.
ORMAN ALANLARI HEM AZALDI HEM DE BOZULDU
Ülkemizde ki durumun çok farklı olmadığının aktarıldığı yazılı açıklamada, şu görüşlere yer verildi:
"Her ne kadar ülkemiz orman alanlarını artıran ender ülkelerden biri olarak görülse de (Resmi verilere göre 1973 yılında 20,2 milyon ha günümüzde 22,9 milyon ha), özellikle ormancılık dışı amaçlarla yapılan tahsisler nedeniyle ormanlarımızın hem alansal olarak azaldığı hem de bozulduğu yönünde ciddi bulgular vardır. Ayrıca bu artışın yapılan ağaçlandırmalardan çok ormanların doğal yollarla yaygınlaşmasıyla ve yapılan yeni kadastro çalışmalarıyla bu yerlerin orman alanlarına dahil edilmesiyle arttığı bilinmektedir."
ORMANLAR PARÇA PARÇA YOKEDİLİYOR
İlk çıkarıldığı 1956 yılından bu yana toplam 44 kez değiştirilen orman yasasının her seferinde ormanların aleyhine işletildiğinin altının çizildiği açıklamada, "739 bin hektar büyüklüğündeki orman alanları ormancılık dışı amaçlarla kullanılmak üzere madencilik, enerji, turizm vb. etkinliklere tahsis edilmiştir. Buna büyük bir bölümü orman ekosistemi oluşturmaktan oldukça uzak olan 135 bin hektar civarındaki özel ağaçlandırma tahsisleri dahil değildir. Bu tür tahsisler sonucu ormanlarımızdaki fragmentasyon (parçalanma) miktarı hızla artmıştır. Bu veriler büyük orman alanlarının, hızla parçalanarak küçük alanlara dönüştüğünün kanıtıdır" ifadelerine yer verildi.
ODUN ÜRETİMİNDEKİ ARTIŞ ORMANLARIN GELECEĞİNİ TEHDİT EDİYOR
Son yıllarda ormanların; ekonomik kriz bahane edilerek, piyasa ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olarak yoğun bir üretim baskısı altına alındığının aktarıldığı açıklamada, 2005 yılında 13 milyon metreküp olan odun üretiminin 2017 yılında 18,5 milyon metreküp, 2020 yılında ise 28,5 milyon metrekübe çıkarıldığı belirtildi.
Son dört yılda (2017-2020) odun üretimindeki artış oranının yüzde 53’ü bulduğu ifade edilen açıklamada, "Odun üretimindeki aşırı artış ormanlarımızın geleceğini tehdit etmektedir. Bunun yanında milli parkların da odun üretimine açılmasını sağlayacak hazırlıkların yapılıyor olması meslek kamuoyunda yoğun bir kaygı uyandırmaktadır" denildi.
PERSONEL POLİTİKASI YANLIŞ
Son yıllarda yangınla mücadelede araç, teçhizat ve donanım bakımından teknolojik olanakların gelişmiş olmasına rağmen, liyakate dayalı personel politikası terk edildiği için yangınla mücadelede yetersiz kalındığının ileri sürüldüğü açıklamada, yanan alanlar hakkındaki bilgilerin kamuoyuyla paylaşılması konusunda şeffaf davranılmamasının kamuoyunda çeşitli şüpheler doğurduğu vurgulandı.
Açıklamada, 2020 yılında OGM bünyesinde çalıştırılmak üzere orman mühendisi ve muhafaza memurlarının, sözleşmeli personel olarak 4b kapsamında işe alınmalarının kamu hizmetinin yürütülmesinde ciddi sıkıntılar yaratacağı uyarısında bulunuldu.
Açıklamada, bu konuya dair şu görüşlere yer verildi: "Güvenceden yoksun sözleşmeli çalışanlar için ‘söyleneni yap, yoksa işine son veririz baskısı’ Demokles’in Kılıcı gibi tepelerinde duracaktır. Asıl tehlike önümüzdeki süreçte, sözleşmeli olarak çalıştırma düzeninin, ana çalışma düzeni haline dönüştürülmesi meselesidir. Bu durumda yaratılan güvensizlik ve güvencesizlik ortamı, ormanlarımızda kamu görevinin yapılmasını ciddi anlamda engelleyecektir."
ORMAN ALANI DIŞINA ÇIKARMA KOLAYLAŞTIRILDI
28 Nisan 2018 tarihinde orman kanununa eklenen Ek 16. madde ile ülkede yaşanmakta olan ormansızlaşma konusunda yeni bir aşamaya geçildiğinin iddia edildiği açıklamada, "Bu değişiklikle orman alanı dışına çıkarma işlemleri daha da kolaylaştırılmıştır. Açıkça anayasaya aykırı olan bu değişiklik, yargı denetiminin evrensel hukuk normlarına göre yapılmaması nedeniyle yürürlüğe girmiş ve ormanlar üzerinde yasal koruyuculuğu sağlayan anlayış büyük bir darbe almıştır. Bu tür orman dışına çıkarma işlemleri İzmir Bayraklı’da olduğu gibi her ne kadar depremde zarar görmüş vatandaşların yerleşimleri için alan açmak için yapıldığı söylense de bu alanın 1995 yılında meydana gelen sel felaketinde 58 yurttaşımızın sel nedeniyle yaşamını yitirdiği Laka Deresi Havzasında olduğu gözden kaçırılmamalıdır" denildi.
RANT PROJELERİNDEN VAZGEÇİLSİN!
İstanbul’da Kanal İstanbul, İzmir’de de Çeşme Turizm Projesi vb. bilimsel dayanaktan yoksun, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve yürürlükteki mevzuata aykırı projelerle doğa ve orman varlıkları üzerindeki yıkımların şiddetinin hızla artacağı uyarısında bulunulan açıklamada, ranta yönelik bu tür projelerden bir an önce vazgeçilmesi çağrısında bulunuldu.
19 Mart 2021 tarihinde Sulak Alanlar Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle eklenen ifadelerin korunan alanların piyasaya açılmasının ve sermayeye peşkeş çekilmesinin son örneği olduğunun altının çizildiği açıklamada, "Doğanın kolayca alınıp satılabilir bir meta olması, bugün yaşadığımız Kovid-19 pandemisinden daha vahim durumlarla karşılaşabileceğimizin habercisidir. Doğaya yapılan her müdahale, sadece doğayı değil, insanlığın geleceğini de yok edecektir. Ya insanlığın ve yaşamın teminatı olan ormanlarımızı ve doğal varlıklarımızı bütüncül bir koruma anlayışı ile sonuna kadar taviz vermeden koruyacağız, ya da bu varlıklarımızın küresel sermayeye ve ranta kurban edilmesine seyirci kalarak hep birlikte yok olacağız" ifadelerine yer verildi. (HABER MERKEZİ)