EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz: İşçi sınıfı Kod 29’u tarihin çöplüğüne atmalı
Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, gündemdeki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, "Türkiye karanlık bir tünele sokuldu. Bu ülke çok geç kalmadan bu düzenden kurtulmalı" dedi.
EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz (Fotoğraf: Evrensel)
Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz gündemdeki gelişmelere ilişkin açıklamalarda bulundu. “Anayasa ve reform tartışmalarının ne olduğunu bu hafta gördük” diyen Akdeniz, “Reformdan anladıkları tekellerin çıkarları uğruna hukuk alanını yeniden dizayn etmek, sivil anayasadan anladıkları tek parti, tek adam rejimini tahkim etmekti. İnsan Hakları Eylem Planı’ndan anladıklarını da sokaklarda hak mücadelesi veren insanlara ve Gergerlioğlu’na muamelelerden anlamış olduk" ifadelerini kullandı.
"FAŞİZMİN İNŞASINDA YENİ ADIMLAR ATILDI"
Cuma gecesi AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla yayımlanan kararlar hakkında da yorum yapan Akdeniz “Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi yani kadına yönelik şiddetin önü yeniden açıldı. Bu şaşırtıcı mı? Elbette şaşırtıcı değil. Çünkü ‘Kadın ve erkek bir değil.’ diyen bir zihniyetle karşı karşıyayız. Ayrıca Merkez Bankası Başkanı yeni değişmiş olan Naci Ağbal görevden alındı. Son olarak da yandaş firmalara uluslararası arenada kaynak bulma yönünde destekler, garantiler verilmiş oldu. Cuma gecesi kararları dışında milyonlarca insanın oradaki ağaçların kesilmemesi ve çevre düzeninin müteahhitlerin tarafından değiştirilmemesi mücadelesiyle ayakta kalmış olan Gezi Parkı vakıflar fonuna devredildi. Bütün bunlar bize anayasanın üzerinde bir rejim inşa edilmeye çalışıldığını gösteriyor” dedi.
“Tüm bunlar Büyük Millet Meclisi’nin iradesine rağmen kararnamelerle yönetilen bir ülke sistemine geçtiğimizi gösteriyor.” diyen Akdeniz “Aynı zamanda tüm bunlar halk iradesine rağmen ülkenin yönetilmesinin istendiğini gösteriyor. Dolayısıyla tüm bunların sonunda bir gecede alınan kararlar bizim için şaşırtıcı olmayacak. Tüm işçi ve emekçiler bunu böyle görmeliler. Böyle bir ülke mi istiyoruz? Bir gece ansızın grevlerin yasaklandığı, sendikalara kilit vurulan bir Türkiye mi istiyoruz? Bir gece ansızın toplu iş sözleşmesi hakkının kalktığı bir Türkiye mi görmek istiyoruz? Bir gece ansızın il sınırlarının, ilçe sınırlarının, tek adam rejimi için coğrafi düzenin değiştiği bir Türkiye mi görmek istiyoruz? işte Türkiye'nin içine sokulduğu karanlık tünel böyle bir tüneldir. Bu ülke çok geç kalmadan bu düzenden kurtulmalıdır” ifadelerini kullandı.
"HALK BASKILARA RAĞMEN ALANLARI DOLDURDU"
Emek Partisi olarak hafta sonu boyunca ülke çapındaki Newroz kutlamalarına katıldıklarını söyleyen Akdeniz “Ben de İstanbul ve Diyarbakır’daki kutlamalara katıldım. İstanbul’da işçi sınıfının ve emekçilerin sesini Diyarbakır’da Kürt halkının, barış isteyenlerin sesiyle buluşturduk. Newroz’da pandemi koşullarına ve baskı iklimine rağmen sokaklar yüzbinlerle doldu. İnsanlar “Kardeşlik istiyoruz, barış istiyoruz, demokrasi istiyoruz” dediler. Ne parti kapatmalar ne milletvekillerine getirilen fezleke yağmurları ne de 687 insana konan siyaset yasağı halkı sokaklara inmekten alıkoyamadı. Bu süreç bütün emek, demokrasi ve halk güçlerinin ancak özellikle İstanbul Sözleşmesi’nin feshine karşı direnen kadınların, üniversitelerde öğrencilerin, üretici köylülerin, yoksul insanların ve işçilerin birleşerek bu ülkeyi değiştirebilecek iradelerinin olduğunun köşe taşlarından bir tanesiydi. 8 Mart’ta ve Newroz alanlarında verilen mesaj birlik mesajıdır ve bu mesajın 1 Mayıs alanlarında güçlenerek, kuvvetlenerek devam etmesi gerekir.” dedi.
"ASIL AHLAKSIZLIK KOD 29’U UYGULAMAK"
Bu hafta Antep’te de işyerlerini, işçi direnişlerini ziyaret ettiklerini ifade eden Akdeniz “Yüzlerce işçinin çalıştığı Başpınar Organize Sanayi Bölgesi’nde tamamen sendikasız olan, işçilerin sendikaya hasret kaldığı bir bölge var. Sendika olmadığı için işçiler köle gibi, hiçbir hakkı olmayarak çalıştırılıyorlar. Pandemide çarklar dönsün diye bu insanları fabrikalara sürenler, dip dibe çalıştıranlar en küçük bir itiraz olduğunda, en küçük bir hak talebi istendiğinde işçileri kapının önüne koydular. Özellikle Yasin Kaplan’da ve Güven Boya’da DİSK Tekstil İşçileri Sendikası’nda örgütlendikleri için kapı önüne konan işçilerle konuştum. işçilere patronlarından “Kod-29 uygulamasıyla bundan sonra çalışmayacaksınız” denilmiş. Kod 29 nedir? Tazminatsız işten atma. Peki neden? Çünkü ahlaksızlık yapmakla suçlanıyor işçiler. İşçiyi hatalarından dolayı kendini kanıtlamak hükmünde bıraktığı için ve işverenlerin rahatlıkla suçlamalarına maruz bıraktığı için Kod-29 uygulamasının kendisi ve bunu uygulayan patronlar asıl ahlaksız bir uygulama içerisindedir.” dedi. Kısa Çalışma Ödeneğinin sona ermesiyle birlikte yüzbinler halinde işçilerin işten atılmasının gündemde olduğunu da sözlerine ekleyen Akdeniz “KÇÖ’nün uzatılmaması durumunda 4 milyon insan işe geri dönecek ve 1 milyon insanın Kod-29 ile işten atılması söz konusu. İş Kanununda 25/2 olarak ifade edilen antidemokratik bir kanunla işçiler kapı dışarı edilecek. Açlığa ve yokluğa terk edilecekler. Bu Demokles’in kılıcı gibi tüm işçilerin üzerinde bir tehdit unsuru olarak sallanıyor. Antep işçileri ise bir ilki başardılar ve itiraz ettiler, çocukları ve aileleriyle beraber mücadele ettiler ve başardılar. Tazminatsız işten atılamayacaklarını gösterdiler ve tazminat hakkı edindiler. Bu bütün Türkiye işçi sınıfı için bir emsal olmalıdır.” ifadelerini kullandı.
"SENDİKALARIN KAMPANYASI YAYGINLAŞMALI"
Sendikaların Kod-29 uygulamasının ve bu kapsamdaki iş kanununun kaldırılması için bir kampanya başlattığını hatırlatan Akdeniz “Bu imza kampanyası ülke çapına, tüm sendika şubelerine ve işyeri temsilciliklerine yayılmalıdır. Sendikalı olmayan işçiler de bu kampanyaya katılabilmeli ve güçlendirmeli ve buralarda oluşacak yerel platformlarla birlikte 1 Mayıs’a uzanan bu süreçte Kod 29’u gerektiği yere yani tarihin çöplüğüne hep birlikte atma şansımız olacaktır.” dedi. (İstanbul/EVRENSEL)