Salgın ve karşı salgın
Derya Çakır, Ayrıntı Yayınları'ndan çıkan "Karşı Salgın" kitabı üzerine yazdı.
Fotoğraf: Basın görseli
Derya ÇAKIR
Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki hem zamanın içindeyiz hem de dışındayız. Birbirimizden uzağız ama birbirimize bağımlıyız: Kovid-19 pandemisinin hem nedeniyiz hem de çözümü. Kısacası nereye tutunacağımızdan emin değiliz, neyi tutsak elimizde kalıyor. Böyle anlarda yalnızlığın ve tek başınalığın keyfini sürmek pek olası değil. Ancak düşünüp üretmek ve paylaşmak, sorunların ve bungunluğun üstesinden gelmek için bir kapı aralayabilir.
Bu amaçla ve umutla yola çıkıp bir çağrı yapmış (15 Nisan 2020) Ozan Eren, Ekin Metin Sozüpek, Erkan Karakiraz, Ezgi Eren, Nilay Özer ve Seran Demiral. İçinde sorular olan çağrı şöyle: “Salgın hızla yayılmaya devam ederken dünya sisteminin işleyişi bir kez daha sorgulanır hale gelmiştir. İnsanın bencilliğe eğilimi, ekosisteme verilen zararlar, uzaklaşılan temel değerler... Evvelden beri tartışılanlar bugün yine tartışılmakta ama günbegün artan farklı bir dünya özlemi bizi hâlâ bir araya getirebilmektedir... Acaba ne kadar umut kaldı? Bu salgından kurtulsak bile dünyayı daha yaşanılabilir bir yer haline getirmeye gücümüz yetecek mi? Bir taraftan insanın çaresizliği, bir taraftan yeni anlamlar üretme çabası... İşte tam da bu noktada sizi çağırmak ve sormak istedik: Hastalıklara, karanlıklara, kötülüklere, değersizliklere ya da değersizleştirmelere rağmen bir karşı salgın yaratmak ve bu salgını yaymak ne kadar mümkün olabilir? İnanın, biz de bilmiyoruz. Kime dokunacak, nereye ulaşacak bu kitap? Kimleri enfekte edebilecek ya da dünyayı ne kadar değiştirebilecek?” Bu çağrıya verilen yanıtlar ise Karşı Salgın kitabını oluşturmuş.
Pandeminin hızlandığı dönemde yapılan çağrıya birkaç ay içerisinde verilen yanıtlar, bugüne dair yorumlar sunarken satır aralarında yakın geleceğe ilişkin öngörüler barındırıyor. Kitaptaki öyküler, şiirler, denemeler, çizimler, fotoğraflar ve notlar, izolasyonu ve fiziki mesafeyi tek başına ve aslında bir arada yaşayanların, zamanın hem içinde yer alan hem de dışına taşan üretimleri. Yaşanan boşluğu anlama, anlatma ve tanımlama çabası… Yüzdeki maskelerle birer metafor olan maskeleri indirme uğraşı…
Kitaba “Yasağa Çıkma Sokağı” şiiriyle katılan Sevda Zeynep Karadağ’ın Ahmet Hamdi Tanpınar’dan esinlenerek yazdığı son iki dizesi “ne dışarıdayım, ne içeride/ korkarım hep aynı yerdeyim”, salgını ve karşı salgını; aynı anda, zamanın içinde ve dışında olma halini anlatıyor. Can Gürses, kaleme aldığı “Başlar Ayak Olunca”da, ütopyadan distopyaya evirilen bir durumu gündeme getiriyor: “Birkaç yıl sonra tüm dünya kovid-19 salgınına yakalandı. Dünya nüfusunun yarısı yaşamını yitirdi. Geride kalanlarla yeni dünya kuruldu. Salgınlar yeni salgınları doğurdu. Yeryüzünün salgınlarını başlatan bu hikayeyi anlatmak, nesilden nesile aktarmak, o zamanlardan hayatta kalanların çoğunluğunca yasaklanmıştı. Ne var ki evlerde insanların birbirlerine ne anlatacağına, ninelerin torunlarına hangi masalları fısıldayacağına kim karışabilir? Bu hikaye bana, yeryüzünün ilk salgınından hayatta kalan aile büyüklerimden yadigardır. O ilk salgın, yeryüzü halklarının çığlığıdır. Yankısı bugün kovid-19 adlı yeni bir salgın olarak etrafımızı sarmıştır. Ve dünya, tarihini unutmayı şimdi de bu aslında hiç de yeni olmayan salgınla deniyordur.”
Emre Zeytinoğu’nun, tuttuğu notlarda sık sık tekrarladığı “Kaçıncı gün olduğu bilinmiyor”, salgının gerçekliğini ve Karşı Salgın’ın içinde taşıdığı isyanı ifade ediyor. Sahi, salgının kaçıncı günündeyiz? Kaçıncı günde bitecek? Bitecek mi? Bilmiyoruz… Kitaptaki yazılar, çizimler, fotoğraflar ve şiirler bu bilinmezlikten doğan sıkıntının ürünü: Karşı salgının bir umut olduğunu gösteriyor hepsi.
Karşı Salgın, Yayına Hazırlayan: Ozan Eren, Ayrıntı Yayınları, 206 sayfa