AKP’nin 7. Kongresi | Dağ fare doğurdu!
Mustafa Yalçıner yazdı | "7. Kongre, AKP’nin önünde tek yol kaldığının örtük açıklandığı platform oldu: Artık ülke gece yarısı operasyonlarıyla güce/zora dayanılarak yönetilecekti."
Tayyip Erdoğan AKP 7. Olağan Kongresinde | Fotoğraf: Murat Çetinmühürdar/TCCB / AA
Mustafa Yalçıner
Dağ var mıydı? Eskilerden kalma bir %51 gölgesi var gibiydi sadece. Ama ne coşkusu ve heyecanı ne de hareket ettiricileri ve dillendirilen talepleriyle bir yenilenme göremedik AKP Kongresi’nde. Erdoğan’ın birkaç kez kullandığı “maziden atiye (geleceğe) köprü” lafzının ötesinde geleceği yakalamaya hazırlanan bir canlılık aramak boşunaydı. Tüm hazır kıta slogan attırıcılar ve zorlamalarına rağmen eskiden beklentiyle çarpan ele geçirilmiş yüreklerden eser yoktu.
Erdoğan peki? O ne alemdeydi? Coşku eksikliği coşturucudaki zayıflıktan ayrılamaz şüphesiz. Erdoğan da ikrah getirmiş gibiydi. Bir kez, o da “tek millet... tek bayrak” içerikli tekçi/tekelci andı içirirken “duyamadım” deyip salonun kendisinin ardı sıra yinelemeye başladığı sloganlarda sesin düşüklüğüne işaret etti. Sonra o da ucunu bıraktı.
Kongreye içeriğini vermek üzere saptanarak duvarlara da yazılan hedef/vizyon ve talepler ne yerli yerine oturuyordu ne de gerçekle ilişkiliydi. Temel vurgusu “Türkiye İçin Güven ve İstikrar” olan Kongre’nin gelin gerçekçiliğini tartışın! Başka ülkeler Türkiye’ye güvenmeseler onca evlatlarını Türkiye’ye eğitim için gönderirler miymiş! Kendi gençlerinin eğitim için Türkiye’den kaçtıklarını örter mi bu ballandırma? Kapanan işyerlerinden daha çoğu açılıyorsa Türkiye’de istikrar olmadığı ileri sürülebilir miymiş! Sanki MB Başkanının görevden alınmasının ardından TL %16 değer kaybedip Türkiye’nin dış borcu 20 milyar dolardan fazla artmamış gibi. Gerçi ona da kulp bulunmaya çalışılmıştı: “Artık tuzakları birer birer yıkıp geçen Türkiye var”! Yok yok… TÜİK rakamları sallar demeyin ve imanınızı sağlam tutun: Türkiye pandemiye rağmen, hangi konuda olduğu önemli değil, “dünya 18’inciliğinden 13’üncülüğüne ilerlemiş”miş! Ve hemen her tarımsal ürünü ithal eden Türkiye’de “Tarımda dışa bağımlılık kesinlikle yok”muş!
Fatiha ve “Bizi doğru yola ilet, elimizi boş çevirme Allahım” yakarışıyla konuşmasına başlayan Erdoğan, yine de Kongrede yüceltilen tek “şey”di. Bununla, başka pazarlanacak malı kalmamış müflis tüccar görüntüsü vermekteydi. Duvarda büyük harflerle “İnandığın yolda yürü”, “Bu millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik” yazıyordu. Yolu tek başına belirlemesi istenen Erdoğan bin küsur odalı hiçbir masraftan kaçınılmayan Sarayda yaşasa da “hizmetkar”dı. Şarkı söyledi bindirilmiş kıtalar: “Sen ruhumun vazgeçilmez güneşisin”! Nasıl vazgeçsin AKP Erdoğan’dan, başka neyi kaldı ki? Tekçilik, lider tapıncı Kongreyi tanımlayan temel unsurdu.
Erdoğan’ın çıkınında pek bir şey kalmamıştı ama. Bari selam yollayayım deyip konuşmasına mısralarla süslediği yarım saatten fazla süren övgülü kent takdimiyle başladı, çaresiz. Ve AKP delegelerinin şahsında üç kuruşa mahkum edip grevlerini yasakladığı “alın teri” döken “işçi ve çiftçileri” de katarak 84 milyonu selamladı. Anketler %30’ları göstermiyormuş gibi, AKP tüm nüfusu temsil ediyormuş, öyle söyledi!
Her zamanki gibi, Deli Dumrul misali geçenden de geçmeyenden de haraç alınan Yavuz Selim ve Osman Gazi Köprülerinden başlayarak “eserlerini” saydı Erdoğan. Milli Eğitim bütçesini örneğin 7,5 milyardan 147 milyar TL’ye, üniversite öğrencisi sayısını da 1,5 milyondan 8 küsur milyona çıkarmış. Mezunların yarıya yakını işsiz, ama olsun, çıkarmış ya! Bir de dünyada eşi olmayan büyüklükte bir Yargıtay binası yapılıyormuş. Artık “merdiven altı adalet dağıtımı olmayacak”mış! Müthiş adiliz yani!
Mesajlar peki? Birkaç tane önemlisi vardı. Biri, “Cumhur İttifakının sadece 2023 değil, hatta 2053 vizyonu için” olduğuydu. El ele gönül gönüle olunan Bahçeli’ye teşekkür edildi. İkincisi, Suriye ve Libya halkının yanında olmaya devam edilecekti. Ama buna rağmen şuydu: “Ne Batıya ne Doğuya sırtımızı dönme lüksümüz yok” politikasının sürdürüleceği temel bir mesaj olarak verildi. Yani? Büyük emperyalist devletler ve stratejileri arasında yuvarlanmaya devam! Erdoğan’ın halktan önemli bir talebiyse, “Ellerinde döviz ve altın tutan vatandaşlar, bunları finans şirketlerine yatırsınlar” şeklindeydi. İşadamlarına (tekelci patronlara yani) çağrı da, “Varlık barışından yararlanıp dışarıdaki varlıklarını ülkeye getirmeleri” oldu.
Özetle eski tas eski hamam, her şeye aynıyla devamdı. Ama bunun olanaksız olduğu ve sündürülemeyeceği aşikar. İstismar edilecek talebi bile bulunup savunulamayan sömürülen kitlelerin yedeklenmesinin sonuna gelindiği için, 7. Kongre, AKP’nin önünde tek yol kaldığının örtük açıklandığı platform oldu: Artık ülke gece yarısı operasyonlarıyla güce/zora dayanılarak yönetilecekti.