28 Mart 2021 00:34
/
Güncelleme: 08:24

İkinci büyük kongreden yedincisine hayali cemaatin evrimi

"Lider konuşmasının uzunluğu, kürsüde sergilenen 'ben', 'biz' tercihleri, sahne ve oturma düzeni içindeki lider ve eşinin yeri uzman gözler için konuşkan detaylarla yüklüdür."

İkinci büyük kongreden yedincisine hayali cemaatin evrimi

Fotoğraf: AA

Yücel DEMİRER*

2005 yılında yazdığı zihin açıcı bir kitapla antropolojik yaklaşım ve yöntemleri siyasal parti kongrelerine uygulayan Florence Faucher-King, Britanya’nın önde gelen siyasal partilerindeki değişimi, bu partilerin kongre yapma biçimlerinin evrimi üzerinden incelemişti. Parti kongrelerinin parti üyelerinin zihnindeki “hayali cemaat” algısını yansıttığını ileri süren yazar, kongrelerin içerdiği her türden detayın partilerin dönüşümünü nasıl yansıttığını bu çalışmada başarıyla tartışmıştı.

Büyük kongreler lider ile parti üyeleri arasındaki ilişkinin dönüşümünü, bütünlüğü temsil eden liderin gücünü, birliğin sağlanma biçim ve araçlarını, işleyişe yön veren ilke ve işlemleri en duru haliyle yansıtırlar. Bu geniş ölçekli toplantılar partiler arası karşılaştırmalar yapmakta olduğu kadar, bir siyasal partinin evrimini izlemek açısından da işlevlidirler.

Bir büyük kongrede, mekanının kurgulanma biçimi, divanın yapısı, kürsüde söz verilenlerin kimliği, kongrenin uzunluğu ve entelektüel içeriği, parti yönetimi hizasında kümelenmemiş üyelerin kongreye müdahale olanakları, duyguya yönelik törenselliğin detayları gibi noktalar bir yandan siyasal partinin sınır çizgilerini ve ufuk çizgisine yerleştirdiği hedefini belirginleştirirken, diğer yandan amaca ulaşmak için atılacak adımların dinamiklerini ve mekanizmalarını da işaret edecektir.

Parti kongrelerinde en az bunlar kadar önemli olan bir başka boyut liderin yaptığı konuşmalar olarak öne çıkmaktadır. Lider konuşmasının uzunluğu, kürsüde sergilenen “ben”, “biz” tercihleri, sahne ve oturma düzeni içindeki lider ve eşinin yeri uzman gözler için konuşkan detaylarla yüklüdür.

Birden fazla yazarı olduğu kadar, çoklu bir hedef kitlesi de olan liderin kongre konuşmaları yalnızca siyasal partinin ideolojik pozisyonunun bildirilmesi ve yaygınlaştırılmak üzere iletilmesinin değil, aynı zamanda parti etrafında bir kimlik oluşturmanın da en temel araçlarından biridir. Bu bağlamda parti liderlerinin kongre konuşmaları bir siyasal yol haritasını, duygu yüklü bir kolektif bağın güçlü bir kaynağını ve geleceğin kodlarını aynı anda içermek durumundadır.

Çok katmanlı bir hedef kitleyi aynı anda doyuracak bir konuşma yapmakla yükümlü olan lider, her “biz” dediğinde salonda oturan ayrı ayrı “ben”lere farklı araç ve yöntemlerle dokunmayı amaçlar. Hazırlanması bazen haftaları bulan konuşmasıyla bir mesaj demetini mümkün olan en geniş kesime benimsetmeye ve dinleyeni harekete geçirmeye gayret eder. Ancak denge öncelikli söyleminin soğuk ve itici bulunması tehlikesine karşı atik de olmalıdır. “Biz” derken uzaklaştığı herhangi bir parti üyesi kategorisine, hemen ardından sunacağı kapsayıcı bir “ben” kullanımı ile elini uzatmak zorundadır. “Biz”in belirsizliği ve hatta kuruluğu, “ben”in vurgulanmasıyla sınırlanır ve terbiye edilir. Böylece lider kolektif duruşun ve yol arkadaşlığının kefili olur.

Erving Goffman konuşmacı ile dinleyen arasındaki ilişkiyi kavramsallaştırdığı önemli bir çalışmasında, söz söyleyen ile dinleyici arasındaki iletişimin tek boyutlu olmadığını vurgulamıştı. Söylenen sözün dinleyene ulaşmasında sadece linguistik değişikliklerin değil, tonlama ve vücut dili gibi faktörlerin de etkili olduğunun altını çizerken, hiç şüphesiz bunlara bitişik ve belirleyici toplumsal dinamiklerin öneminin altını çizmekteydi. Goffman’ın siyasal parti kongrelerini inceleyen uzmanlarca da başvurulan “katılım çerçevesi” kavramı, konuşan ve onu dinleyen arasındaki iletişimi tek boyutlu bir darlığının ötesine çıkarıp, tüm sosyal ve siyasal dinamiklerin etkili olduğu bu ilişkilenme biçiminin anlaşılmasına önemli katkı yapmıştı.

. . .

Adalet ve Kalkınma Partisinin yedinci büyük kongresini çarşamba günü bu düşünceler aklımda dolaşırken izledim. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kongre mekanı dışında kar altında bekleyenlere yaptığı kısa konuşmadan başlayarak verdiği mesajları, gün boyunca söylenen ve altı çizilerek söylenmeyen sözleri anlamaya çalıştım. Bunu yaparken Tayyip Erdoğan’ın 11 Kasım 2006 günü ikinci büyük parti kongresinde yaptığı ve aşağıya birkaç cümlesini alacağım konuşması sık sık geldi aklıma.

Gerilimden beslenenler, “Küçük olsun benim olsun” diyenler, siyaseti dar bir alana hapsettiler.

Türkiye’nin tamamına hitap edemedikleri için ya kabile siyaseti ya hizip siyaseti ya da bölge siyasetinden medet umdular.  (s.4)

Batık banka skandallarının, çetelerin, ihale mafyalarının sonu bu dönemde gelmemiş midir? Türkiye, şeffaf bir yönetime Ak Parti iktidarıyla kavuşmamış mıdır?

Bugün Türkiye’nin yasaklar konusunda daha geri bir ülke olduğunu kim söyleyebilir?

Özgürlükler en çok bizim dönemimizde genişlememiş midir? (s. 5)

Büyük bir sıçramanın eşiğindeyiz. (s. 6)

Bu yola çıkarken dedik ki, hukuk devletinde karanlık odalar olmayacaktır. (s.7)

Ak Parti muhafazakarlığı, her türlü köktenciliği, aşırılığı, radikalizmi, toplum mühendisliğini reddeder, orta yol, uzlaşma ve itidali esas alır. (s.11)

Kamu yönetiminde belirlediğimiz üç ayak olan demokratikleşme, sivilleşme ve yerelleşmenin önemli bir ayağını siz oluşturuyorsunuz. (s.12)

Başkaları ihtilaf alanlarında var olmaya, arızi sorunlardan kendilerine rol çıkarmaya çalışırken, Ak Partililer 73 milyonu kucaklayan bir anlayışla Türkiye’nin gelecek ufkuna bakmaktadır. (s.13)

Enflasyondan neler çektiğimizi hatırlayınız.

Cebimizdeki para durduğu yerde eriyordu.

Soframızdaki ekmek durduğu yerde küçülüyordu. (s.14)

Şuna özellikle dikkatinizi çekiyorum: Eğitimin bütçeden aldığı payı, tarihimizde ilk defa, 2004 ve sonrasında ilk sıraya yükselttik. (s.18)

Cumhuriyet tarihimiz boyunca 4 bin 326 kilometre bölünmüş yol yapılmışken, bugün itibariyle 12 bin 500 kilometre yola ulaştık.

TOKİ yoluyla 2005 sonu itibariyle 155 bin konut ürettik. (s.20)

Hâlâ gölgelerle konuşuyorlar,

Arşivden siyaset devşirmekle artık gün kurtarılamayacak. (s.21)

. . .

Türkiye’nin yüzünü faşizme dönmüş siyasal ortamında, çarşamba günü sergilenen “manifesto”yu izlerken özellikle Faucher-King’in her siyasal parti kongresinin bir “hayali cemaat” inşa süreci olduğu anımsatmasını aklımda tutarak Adalet ve Kalkınma Partisinin Yedinci Olağan Kongresinin toplum ve gelecek tahayyülünün ne olduğunu düşünürken buldum kendimi. Simgesel dozajı azami düzeyde tutulmuş bir çıkış arayışı olarak şekillenen bu kongrenin anlamı üzerine yapılacak analizlerde, Goffman’ın bizleri sözü söyleyenin yalnızca kelimelerine değil, tutumuna da dikkat etmeye yönelik çağrısının önemini hissettim.

*Siyaset Bilimci, Doç. Dr., KODA (Kocaeli Dayanışma Akademisi) kurucularından

-Faucher-King, Florence. 2005. Changing Parties: An Anthropology of British Political Party Conferences. New York: Palgrave Macmillan.

Goffman, Erving. 1981. Forms of Talk. Pennsylvania: University of Pennsylvania Press.

-Adalet ve Kalkınma Partisi 2. Olağan Büyük Kongre Genel Başkan Konuşma Metni. 11 Kasım 2006. Ak Parti Genel Merkez Yayını.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor

Antep’te polis, mahkeme kararını tanımadı, ekmek mücadelesi veren işçilere müdahale etti. İşçi, siyasetçi, öğrenci, muhalif belediye, basın… Herkes mengenede! Cezaevinde olanların sayısı cezaevi kapasitesini 90 bin aştı. Buna rağmen hükümet daha çok insanı daha uzun süre cezaevinde tutacak yargı paketi hazırladı. Yine de tepki cezalandırılarak durdurulamıyor!

90 bin fazla: 301 bin 397 kapasiteli cezaevinde 392 bin 456 kişi kalıyor.

32 adet: 11 cezaevi yapımı sürüyor, 21 yeni cezaevi projesi hazır.

Yüzde 700: 2002’de 49 bin 512 olan mahpus sayısı yüzde 700 arttı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et