Dr. N. Ekrem Düzen: Ayrımcılığa karşı mücadele ilk sırada yer almalı
Nefret diline ilişkin konuşan Dr. Ekrem Düzen, “Demokratik hak mücadelesinin başarılı olması isteniyorsa ayrımcılık ve ötekileştirmeyle mücadele politikaları gündemin birinci maddesi olmalıdır” dedi.
Fotoğraf: Dr. Ekrem Düzen'in kişisel arşivinden
Ramis SAĞLAM
İzmir
Son dönemde nefret dili toplumda gittikçe daha fazla yer bulmaya başladı. Toplumun birçok kesiminde karşımıza çıkan nefret dili kutuplaşmayı körüklemeye devam ediyor. Nefret dili neden bu kadar çok yaygınlaştı, bu yaygınlaşmada siyasi iktidarın etkisi nedir sorularını İzmir Üniversitesinden Barış İmzacısı olduğu için işten çıkarılan, şimdi Bielefeld Üniversitesi, Disiplinlerarası Çatışma ve Şiddet Araştırmaları Enstitüsü’nde çalışmalarını sürdüren Dr. N. Ekrem Düzen ile konuştuk.
“AYRIMCILIK BELİRLEME İRADESİNİ ZORLA ALMA GİRİŞİMİDİR”
Nefret dilinin toplumda karşılık bulup, kullanılmasının nedenlerini sorduğumuz Düzen, ayrımcılığın, birbirlerine benzer-benzemez yönleri bulunan toplulukları, değiştiremeyecekleri veya değiştirmek istemeyecekleri nitelikleri bakımından karşı karşıya getirme işi olduğunu söyledi. Bunların başında aidiyetin geldiğini belirten Düzen, “Çoğu kez insanlar bu aidiyetten bir kimlik de oluşturabilirler ve kimliklerini aidiyet gibi kendi özgün nitelikleri arasında belirleyebilirler. Ayrımcılık, insanın elinden bu belirleme iradesini zorla alma girişimidir” dedi.
Nefretin, bu girişimi hedefine ulaştırabilen bir ilişkilenme biçimi olduğuna dikkat çeken Düzen, “Bugün karşı karşıya olduğumuz durum tam olarak bu. Hiçbir meşruiyeti olmayan bir ilişkilenme biçimi, nefret, tahakküm kurana meşruiyet zemini sağlıyor. Öte yandan, meşruiyet, bir kez kurulunca sonsuza dek çalışan bir mekanizma değil. Sürekli yenilenmesi gerekiyor. Burada gerçekleştirilecek her geri püskürtme, tahakkümün de gevşemesini getirir. Çatışmanın sertliği biraz da mücadelenin bu doğrusallığından ileri geliyor” diye konuştu.
“DIŞLAMAYLA MÜCADELE POLİTİKALARI GÜNDEMİN BİRİNCİ MADDESİ OLMALI”
Kamuoyunu sürükleme-biçimlendirme potansiyeline sahip örgütlenmelerin bazılarının kasten bazılarının ihmalkarlıkla politika geliştirmediğini vurgulayan Düzen, iktidarın gücünü devşirdiği hareket alanlarının başında ayrımcılığa dayalı politikalar geldiğinin altını çizdi. Düzen, bu politikaların toplumdaki karşılıklarının “tanımak, anlamak, açıklamak ve azaltıcı-giderici karşı politikalar geliştirmek” zorunda olduğunu belirtti.
Düzen, “Meselenin yönetici zümre düzeyinde çözülebileceğini sanmak, konuyu hiç anlamamak, belki de anlamak istememek demektir. Ben burada, muhalif kanatlarda, bir öncelik-sonralık, geleneksel tabiriyle takdim-tehir hatası görüyorum. Bizim coğrafyamızda demokratik hak mücadelesinin başarılı olması isteniyorsa ayrımcılık, ötekileştirme ve dışlamayla mücadele politikaları gündemin daima birinci maddesi olmalıdır” dedi.
Nefret dili, nefretin bir politika oluşuna karşılık geldiğini söyleyen Düzen, “Bir an için nefret dilini denklemden çıkaracak olursak gelmiş geçmiş ve bugünkü siyasilerin çoğunun elinde işleyecek iş, ağzında söyleyecek söz kalmaz. Nefret diline kuvvetli bir karşı çıkış göremeyişimiz, siyaset arenasının hangi koordinatında olursa olsun bu tarihle yüzleşmeyi göze alamayan siyasi lider, kanaat önderi ve takipçilerin çoğunlukta oluşuyla bağlantılı” diye konuştu.
“NEFRET DİLİNE DÜŞMANLAŞTIRMA POLİTİKASI OLARAK BAKMALI”
Nefret dilinin yaygınlaşmasında siyasal erkin etkisini de değerlendiren Düzen, giderek yaygınlaşan, yaygınlaştıkça derinleşen nefret dilini basitçe bir taktik-üslup meselesi olarak görülemeyeceğini söyledi.
Konunun kutuplaşma konusu olmaktan çıkalı çok olduğunu belirten Düzen, “Kutuplaşma, aynı pazarlık masası etrafındaki insanların uzlaşma mesafesini anlatan bir terim. Karşımızda cereyan eden hal ise pazarlık masasını ortadan kaldırma girişimi. Bunun adını düşmanlaştırma politikası olarak belirlemezsek nefret diline bir taktik-üslup meselesiymiş gibi bakmaya ve yaymaya devam ederiz. Kendi muhayyile dünyasının mutlak hakimiyeti peşindeki bu politika, vesveselerine itibar etmeyen kişileri illegalleştiriyor. Tekçiliğe karşı kendi özgünlüğünü öne süren her düşünce, eylem ve yaşama biçimini illegalleştiriyor. Doğrudan hak mücadelesini illegalleştiriyor” dedi.
“DÜŞMANLAŞTIRICI POLİTİKAYLA AYNI DİL KULLANILARAK MÜCADELE EDİLEMEZ”
Siyasi erkin kullandığı dil, sadece takipçilerinin değil muhaliflerin de dağarcığına sızdığını söyleyen Düzen, “Bugün kendiliğinden ağzınızdan çıkan bazı kelimeleri bundan beş, on, yirmi yıl önce hiç kullanmadığınızı farketmezsiniz. Muktedirin dilinden örneklenmiş o kelimeler muhalefet kastıyla söylense bile muktedire ve o kelimelerin ortaya konuş maksadına hizmet eder. Siyasi erkin ayrıştırıcı ve düşmanlaştırıcı politikalarıyla, aynı dil ve üslup kullanılarak mücadele edilemez. Muktedirin düşmanlaştırıcı dilini boşa düşüren etkili bir dil, nefretin yıkıcı üslubunu aşan onarıcı bir üslup arayışı sürekli bir çabadır ve ayrımcılıkla mücadelenin olmazsa olmaz unsurudur” diye konuştu.
Dr. N. Ekrem Düzen’in "Herkes için Kolay ve Pratik Ayrımcılık, Ötekileştirme, Dışlama Rehberi" kitabına, dolu gösterilen bir boşluğun başına dikkat tabelası koyma ihtiyacından doğdu. Ayrımcılık, güçlü grubun zayıf grubu ezmeye devam etmesini sağlayan politik bir araç. Kaba güçten başka hammaddesi yok. Bilimle, akılla, mantıkla ilişkilendirme çabaları kaba güce dayanmaksızın ve kaba güçten nemalanmaksızın sürdürülemez. Ayrımcılıkla ilgili konularda önemli akademik çalışmalar bulunuyor. Bu kitap ise, akademik zemine temellenmekle birlikte, daha geniş bir alana seslenmek amacıyla yazıldı. Kendisinin ayrımcı olup olmadığını aklına getirmemiş, getirdiyse de yaptığının ayrımcılık olduğuna ihtimal vermemiş kişileri hedef alıyor.