AB’nin Çin’e yaptırım planı tutar mı?
AB’nin 30 yıl sonra Çin’e yaptırım hamlesine Çin de yaptırımla yanıt verdi. Ancak iki taraf arasındaki imzası dahi kurumayan anlaşmalar ekonomik ilişkilerin kolay kopmayacağına işaret.
Fotoğraflar: Unsplash, Kolaj: Evrensel
Yücel ÖZDEMİR
Köln
Avrupa Birliği’nin geçen hafta Uygurlara yapılan baskıları gerekçe göstererek Çin’e yönelik aldığı yaptırım kararlarına Pekin’in tepkisi sert oldu. Tepkiyle de yetinmeyen Çin, ABD’nin hedefe koyduğu İran ile 25 yıl geçerli olacak tarihi bir anlaşmanın altına imza attı. Gelişmeler, Çin’in yükselişini sürdürmek için cepheyi genişleteceğini gösteriyor.
30 YIL SONRA İLK DEFA
Avrupa Birliği’nin (AB) 30 yıl aradan sonra geçen hafta Çin’e karşı uygulamaya koyduğu yaptırımların gelecekte hangi sonuçlara yol açacağı ya da AB’nin yaptırımlarının arkasında ne kadar duracağı en çok merak edilen konuların başında geliyor.
AB Dışişleri Bakanları toplantısında, Çin’in Sincan eyaletinde Müslüman azınlık Uygurların temel haklarına yönelik saldırılar gerekçe gösterilerek eyaletin Çin Komünist Partisi üyesi dört yöneticisine AB’ye giriş yasağı getirilmişti. Avrupa ve ABD basınında iki yıldır Uygurların Çin rejimi tarafından zorla “toplama” ya da “eğitim kamplarına” konduğuna dair raporlar yayımlanıyor. Çin’deki insan hakları ihlallerine yönelik eleştiriler Hong Kong’daki gelişmelerle birlikte dile getiriliyor.
ÇİN TEPKİ GÖSTERMEKTE GECİKMEDİ
AB’nin Uygurları gerekçe göstererek aldığı yaptırım kararına Çin’in tepkisi ise gecikmedi. Üstelik, beklenenden de sert oldu. Çin yönetimi, Uygurlara destek veren AB’li bazı siyasetçilere ve kurumlara ülkeye giriş yasağı koydu. AB’nin baskıları karşısında sessiz kalmayacağının mesajını da açık olarak vermiş oldu.
Bu karşılıklı iki hamle üzerine AB-Çin ilişkileri yeniden gerilmeye başlandı. Halbuki, kısa bir süre önce taraflar dijital ortamda bir araya gelerek büyük bir yatırım anlaşmasının altına imza atmıştı. AB’nin isteği üzerine Çin, özel şirketlerdeki yabancı ortaklığı konusunda esnemeye gitmişti. Bu nedenle AB ülkelerinin, Uygurlar üzerinden Çin’deki ekonomik çıkarlarından vazgeçmeyeceği tahmin ediliyor. Ayrıca Çin konusundaki politikanın sertleşmesi durumunda AB ülkeleri arasında tartışmaların başlayabileceği ifade ediliyor.
Çin ile yoğun ticari ilişkilere sahip Almanya’nın gerilimi artırmadan yana olmadığı ifade ediliyor. Keza Çin ile “Yeni İpek Yolu Anlaşması” imzalayan İtalya’nın da itiraz edebileceği tahmin ediliyor.
HAMLE, BASINCI ALMAYA YÖNELİK
Konuyla ilgili olarak bu hafta “Daha iyi reçete” başlığıyla bir yorum kaleme alan Der Spiegel dergisinin Çin Temsilcisi Bernhard Zand, “Yaptırım kararları sadece Çin’e değil İslam dünyasına da mesaj içeriyor. İslam ülkeleri bugüne kadar Uygurlar konusunda tamamen geri durdu. AB’nin tek sesle konuşması etkili oldu. Birçok kez tek tek AB ülkeleri, Pekin ile ilişkileri bozmamak için Çin’i eleştiren açıklamalar konusunda geri adım atmışlardı” diye yazdı.
AB’nin bu adımının ABD tarafından desteklendiği de biliniyor. Zira, başkanın hangi partiden olduğundan bağımsız olarak ABD yönetimleri sürekli AB ile birlikte Çin’e karşı bir blok oluşturmanın gayreti içinde.
AB içinden de çeşitli parti ve hareketler Çin’e karşı bir şeyler yapılması konusunda çağrılar yapıyordu. Bu nedenle Sincan eyaletinden dört yöneticiye getirilen giriş yasağını şimdilik yükselen basıncı almaya yönelik bir adım olarak değerlendirmek mümkün.
ÇİN ETKİ ALANINI GENİŞLETİYOR
AB’nin Çin’e yaptırım kararlarından hemen sonra Pekin’in cephe ve etki alanını genişletmek için attığı adımlar ise dikkate değer.
AB’nin yaptırım kararlarından kısa bir süre sonra Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Pekin’e giderek mevkidaşı Vang Yi ile bir görüşme yaptı. Çıkan ortak sonuç, “Batının yaptırımlarına karşı birlikte yanıt vermek” oldu. Gelişmeler, ABD ve AB’nin yaptırımları ve baskıları karşısında Çin ve Rusya’nın gelecekte daha fazla yakınlaşacağını gösteriyor. ABD’nin planı da bu yakınlaşmayı sağlayarak, “Soğuk Savaş” yıllarında olduğu gibi kendi liderliğinde bir karşı cephe oluşturmak. Her iki tarafla yoğun ekonomik ve askeri ilişkilere sahip Almanya ise bu plana temkinli yaklaşıyor.
ABD’nin karşı hamlelerinin farkında olan Çin, genel olarak Asya, Afrika ve Ortadoğu’da etki alanını genişletmenin derdinde. Batılı ülkelerin korona aşısı üretmekte zorlandığı bu dönemde Çin pek çok ülkeye aşı vererek destek aldı. Genel olarak, Çin Asya ülkelerinin çoğunda en büyük yabancı yatırımcı durumunda. Birçok ülkede Çin tekeli Huawei’nin 5G teknolojisi kullanılırken, bölge ülkelerinde Çin sermayesiyle limanlar, demir yolları ve havaalanları yapıldı. Bir süre önce bölgede dünyanın en büyük serbest ticaret bölgesi (RCEP) kurulmuştu.
ABD’YE RAĞMEN İRAN İLE TARİHİ ANLAŞMA
Bütün bunlarla yetinmeyen Çin, ABD’nin hedefe koyduğu İran ile önceki gün “tarihi” sayılabilecek bir anlaşmanın altına da imza koydu.
Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi’nin Tahran ziyareti sırasında imzalanan ve 25 yıl boyunca geçerli olacak “Stratejik Ortaklık Anlaşması” çerçevesinde Çin İran’a 400 milyar dolarlık yatırım yapacak. Karşılığında İran petrolünü ucuza satın alacak. Anlaşmada ayrıca askeri alanda ortak çalışmanın yanı sıra batının yaptırımlarından kurtulmak için İran-Çin Bankasının kurulması karara bağlandı.
Bir haftalık Ortadoğu turuna çıkan Yi’nin uğradığı ülkeler arasında Türkiye de vardı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu paylaştığı açıklamada Çin ile diplomatik ilişkilerin 50. yıl dönümünde ekonomik iş birliği potansiyelinin ele alındığını belirterek görüşmeyi şu başlıklarla özetledi: “Salgınla mücadele ve aşı konusunda iş birliğini ilerleteceğiz. Uygur Türklerine ilişkin hassasiyetimizi ve düşüncelerimizi ilettik.”
Bu da Türkiye yönetiminin, Çin politikasını Uygurlar nedeniyle değiştirmeyeceğine işaret ediyor.