IstanPol'dan vergi raporu: Asgari ücret vergiden muaf olmalı
IstanPol "Türkiye’de Vergilerin Gelir Dağılımı Üzerine Etkileri” başlıklı araştırma raporunu yayımladı.
İstanpol'un "Türkiye'de Vergilerin Gelir Dağılımı Üzerine Etkileri" araştırma raporu kapağı
Türkiye’nin vergi sistemine ve vergilendirmenin gelir dağılımına etkisi üzerine kapsamlı bir inceleme yapan Doç. Dr. Ayşe Aylin Bayar, Prof. Dr. Haluk Levent ve Prof. Dr. Öner Günçavdı, IstanPol tarafından yayımlanan raporlarında asgari ücretten vergi alınmamasının mevcut gelir dağılımına olumlu etki edeceğini ve gelir dağılımını iyileştirebileceğini ortaya koydu.
IstanPol, “Türkiye’de Vergilerin Gelir Dağılımı Üzerine Etkileri” başlıklı araştırma raporunu yayımladı.
"DÜŞÜK GELİRLİLER ÜZERİNDE YÜK OLUŞTURUYOR"
Rapora göre Türkiye, uluslararası standartlara göre Türkiye çok fazla vergi geliri toplayamayan ülkeler arasında. OECD verilerine göre 2018 yılında toplam vergi gelirlerinin GSYİH’ye oranı Türkiye’de sadece yüzde 24 civarında. Rapora göre, vergi gelirlerinin düşüklüğünün yanı sıra nasıl toplandığının da önemi büyük. “Zira ağırlıklı olarak gelir ve servet üzerinden ve göreli olarak daha zenginden daha fazla oranda alınacak vergiler ekonomide daha adil bir gelir dağılımının ön koşuludur” denilen raporda şu ifadeler yer aldı:
“Türkiye’de olduğu gibi gelir ve servet üzerinden vergi toplamakta zorlanan hükümetlerin başvuracakları gelir toplama şekli, çoğunlukla dolaylı yoldan, tüketim üzerinden alınan vergilerdir. Bireylerin gelir düzeylerini dikkate almayan bu tarz vergiler, göreli olarak düşük gelirli hanehalklarının üzerinde çok daha fazla yük oluşturmakta ve ekonomideki gelir eşitsizliklerini desteklemektedir.
Bu çalışmadaki incelemelerimizde de görüldüğü gibi, ülkemizdeki vergi gelirleri ağırlıklı olarak tüketim üzerinden alınan vergilere dayanmaktadır. OECD verilerine göre 2018 yılında tüketim üzerinden alınan vergilerin GSYİH’ya oranı yüzde 9,9 iken, gelir vergilerinin oranı yüzde 5,9’dur. Ücret gelirleri hanehalklarının en önemli gelir kaynaklarından biridir ve 2018 yılı itibariyle net eşdeğer ücret gelirleri toplam gelirler içinde yüzde 40’ı aşan bir paya sahiptir. Bu gelirlerden elde edilen gelir vergileri kaynağında kesintiye uğraması nedeniyle ülkemizdeki en önemli ve istikrarlı vergi gelir kaynaklarından biridir. Ancak bu durum farklı gelir grupları üzerinde farklı derecelerde yük yaratmakta ve gelir dağılımını olumsuz yönde etkilemektedir. Toplam gelir vergisinin toplam brüt gelir içindeki payına bakarak en fazla gelir vergi yüküne maruz kalan gelir gruplarının iki uçta yer alan, en zengin ve en fakir gelir grupları olduğu anlaşılmaktadır. Dahası brüt ücret gelirinden göreli olarak en fazla gelir vergisine maruz kalan gelir grubunun da en fakir yüzde 20’lik gelir diliminde yer alan haneler olduğu görülmüştür. Bu bulgular ülkemizdeki vergi sisteminin gelirin yeniden dağıtımı yoluyla gelir dağılımı üzerinde etkili olduğuna işaret etmektedir.”
"GELİR DAĞILIMININ EKONOMİYE ETKİSİ BÜYÜK"
TÜİK’in “Hanehalkı Bütçe Anketlerine” dayanarak elde edilen eşdeğer hane gelirleri üzerinden yapılan incelemeye göre, gelir vergisi ve transfer ödemelerinin eşdeğer hane gelirleri arasındaki eşitsizliği ciddi oranda azalttığı görüldü. Ancak, harcamalardan alınan vergilerin ise gelir dağılımı üzerinde bozucu etkisine rastlandı. Bu da farklı gelir dilimlerinde yer alan hanehalklarının farklı vergi yüklerine maruz kalmaları şeklinde yorumlandı. Raporda şu ifadeler kullanıldı: “Gelir dilimleri bakımından yaptığımız incelemede ise, gelir vergilerinin en zengin gelir grubun üzerinde en yüksek etkiye sahip olduğu, en fakir gelir grubundaki etkisinin ise daha düşük olduğu görülmüştür. Bu sonuç, en düşük yüzde 20’lik gelir dilimindeki hanehalklarının eşdeğer gelir düzeyi bakımından daha homojen bir gelir dağılımına sahip olmasının bir sonucudur. Öte yandan transfer gelirlerinin ise, en fakir gelir grubunun içindeki gelir dağılımına etkisi çok daha fazladır.”
Kamuoyunda sıklıkla tartışılan asgari ücretin vergiden muaf tutulmasına yönelik yapılan simülasyon, bu gelirden alınan vergilerin ciddi bir eşitsizlik kaynağı olduğunu gösterdi. Asgari ücretin vergiden muaf tutulması durumunda, bunun Türkiye’deki mevcut gelir dağılımına olumlu yönde etki edeceği, gelir dağılımını iyileştirebileceği sonucuna varıldı.
"KRİZDEN ÇIKMAK İÇİN PARA POLİTİKASI YAPISAL SORUNLAR YARATIYOR"
Raporda, “Ekonomilerin içine düştükleri krizlerden çıkabilmek için başvurulan para politikaları” da ele alındı. Söz konusu politikaların ekonomilerde yapısal sorunlar yarattığı belirtilen raporda şu noktaya dikkat çekildi:
“Özellikle doğru maliye politikaları tarafından desteklenmeden uygulanan para politikalarının, ekonomide yapısal bir karakter gösteren problemlerin çözülmesinde çok da faydalı olmadıkları bilinmektedir. Örneğin bugünkü gibi iç talepte yaşanan düşüşleri gidermeye yönelik düşük faiz politikalarının, bu talebi canlandıracak kesimlerin borçlanmalarına olanak sağlayamadan, krediye daha kolay ve hızlı erişebilen kesimler lehine avantajlara neden olduğu günümüzün bilinen gerçeklerindendir. Bu itibarla, bugün maruz kaldığımız ekonomik yavaşlama ve düşük büyüme problemleriyle baş edebilmek için uygulanan para politikalarının mutlaka uygun bir maliye politika karmasıyla desteklenmesine ihtiyaç vardır. Ancak o zaman bu para politikalarının gelir dağılımında yaratacağı bozulmaların önüne geçilebilecektir.”
Akademisyenlerin ampirik sonuçlara dayanarak yaptığı politika önerilerinden biri vergi kurumuna yönelik güvenin ve algının toplumumuzda güçlendirilmesi ve vergisel gelirde adaleti sağlamak oldu. Raporda şu ifadeler kullanıldı: "Son yıllarda iktidar koalisyonunda yer alan kesimlere avantajlar sağlayacak şekillerde vergi sistemimize yapılan müdahaleler, vergilerin tarafsızlığı ilkesini zedeleyici bir nitelik kazanmıştır. Bu durum farklı kesimler arasındaki nispi fiyatları etkileyerek ülkemizde var olan eşitsizlikleri daha da bozucu etkilere yol açmaktadır. Yapılan bu müdahalelerin kurumsallıktan, şeffaflıktan uzak bir şekilde, salt iktidara yakınlık kriterine göre yapılması kamuoyundaki vergi ahlakının gelişimine olumsuz etkide bulunmaktadır.”
AKADEMİSYENLERİN ÖNERİLERİ
Doç. Dr. Ayşe Aylin Bayar, Prof. Dr. Haluk Levent ve Prof. Dr. Öner Günçavdı tüm bu olumsuz gelişmeleri de dikkate alarak, önerilerini şu şekilde sıraladı:
- Kamu harcamalarında şeffaflığın ve hesap verilebilirliğin sağlanması, toplum nezdinde ödenen vergilerin gerekliliğine yönelik algının güçlenmesine ve vatandaşın vergiye tabi gelirlerini beyan etmesine teşvik edecektir.
- Ülkemizde vergide adaleti ortadan kaldıran ve gelir dağılımı bakımından da olumsuz etkiler oluşturan vergi aflarına son verilmesi toplumun vergiye yönelik bakışını değiştirecektir. Özellikle son yıllarda sürekli başvurulan bu yöntem, vergilerini kaynağında ödemek zorunda kalan, ödemekten kaçınamayan kesimler bakımından haksızlığa, daha da kötüsü gelir dağılımında kötüleşmeye yol açmaktadır.
- Ülkemizde düşük gelirli hanehalkları üzerinde göreli olarak daha fazla yük oluşturan ve gelir dağılımının bozulmasına yol açan tüketim üzerinden alınan vergilerin toplam vergiler içindeki payının azaltılması gerekmektedir. Dahası göreli olarak bu gelir gruplarının lehine sonuçlar verecek bir şekilde, düşük gelirli hanehalklarının tüketimleriyle maruz kaldıkları dolaylı vergilerin oran olarak azaltılması, içinde bulunduğumuz gibi güçlü bir kriz ortamında ithalata yol açmadan, iç talebe ciddi kaynak yaratılmasına olanak sağlayacaktır. Önümüzdeki birkaç yıl boyunca büyümeye kaynak olması bakımından Türkiye ekonomisi için çok önemli olacak iç talebin, borçlanmaya başvurmadan, sadece hanelerin gelirlerine yapılacak desteklerle arttırılabilmesi gerekmektedir. Dahası bu destekler oluşturulurken, mal taleplerinin ithalata en az düzeyde yönelmesi mümkün olan, düşük gelirli hanehalklarının gelirlerinin hedeflenmesi yerinde olacaktır.
- Gelir ve servet vergilerine ağırlık verilerek tüketim vergilerinin azaltılması için imkân yaratılmalıdır. Yaptığımız ampirik incelemeler gelir vergisinin; ‘gelirin yeniden dağıtım etkisinin’ daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Dahası bu şekilde ülkemizdeki gelir dağılımının düzelmesi yönünde de önemli bir katkı yaratılabilecektir. Çok daha önemlisi, vergi yükünün daha adil dağıtımı ve göreli olarak daha adil bir gelir dağılımı için orta gelir gruplarındaki vergi yükünün de makul ölçülerde arttırılmasına gerek vardır.
- Yine bir politika önermesi olarak asgari ücretin vergiden muaf tutulması hem bozuk olan gelir dağılımını iyileştirmek, hem de büyümek için gerekli talep eksikliğini yurtiçi taleple giderecek düşük gelirli kesimlere gelir desteği verebilmek için önem arz etmektedir.
- Enflasyon bir ülkedeki nispi fiyat yapısını bozan en önemli iktisadi dengesizlik problemidir. Uzun süreli yüksek enflasyon dönemlerinde farklı gelir gruplarının vergiye tabi oldukları gelirlerin üst eşik değerler enflasyondan aynı derecede etkilendiklerinden kesimler arası nispi fiyatlarda bir değişimin işareti görülmez. Ancak bu çalışmada görüldüğü gibi, ülkemizdeki enflasyonun üst gelir gruplarının tabi oldukları eşit gelir seviyelerini göreli olarak çok daha fazla etkilediği anlaşılmıştır. Böyle bir durum gelirler dilimleri belirlenirken, özellikle üst gelir diliminin tabi oldukları eşit değerlerin yeterince fazla arttırılmadığı ve bu sebeple bir üst gelir vergisi oranıyla vergi vermesi gereken sayısının olması gerekenden düşük tespit edildiği anlamına gelmektedir. Bu amaçla öncelikle makro iktisadi istikrarın temini gerekmektedir. Bu yapılana kadar, ekonomideki gelir dengelerini tutturmak bakımından gelir vergisi eşiklerinin enflasyona karşı eşit derecede direnç gösterecek düzeyde tespit edilmesinde yarar vardır. (EKONOMİ SERVİSİ)