30 Mart 2021 12:51

Okurken çalışan YTÜ'lü öğrenci: Daha bu yaşta zihinsel bir yorgunluk hissediyorum

Geçim sıkıntısı yaşadığı için hem okuyan hem çalışmak zorunda kalan Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencileri ile karşılaştıkları sorunları konuştuk.

Fotoğraf: Freepik

Paylaş

Üniversite öğrencileri pandemi öncesi olduğu gibi pandemi döneminde de okurken çalışmak zorunda kaldı. Geçinebilmek, okul masraflarını ve yaşamlarını sürdürebilmek için okurken çalışan öğrenciler hem emek sömürüsüyle hem de erken yaşta çalışma hayatını girdikleri için yıpranmayla karşı karşıya kalıyor. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde farklı bölümlerde okuyan öğrencilerle okurken neden çalışma ihtiyacı hissettiklerini, çalışma hayatının okul yaşamlarını nasıl etkilediğini konuştuk. 

"MASRAFLARIN ALTINDA EZİLECEĞİMİ DÜŞÜNÜYORUM"

İlk olarak Fen Bilgisi Öğretmenliğinden bir öğrenci ile konuşuyoruz. Fen Bilgisi Öğretmenliği öğrencisi hiçbir zaman aklında öğretmenlik olmadığını dile getiriyor ve devam ediyor: “Üniversite tercih dönemi gelince oluşan 'tercihler' arasından YTÜ Fen Bilgisi öğretmenliği çıktı ve ilk zamanlar okula gitmeye motivasyon dahi bulamaz haldeydim. Ancak kendimi bu mesleği yaparken hayal edip, bir şekilde olumladım. Hatta Korece'ye olan ilgimden ötürü hobilerimi yapmak adına özel ders vererek para kazanmayı lise zamanlarımdan beri yaptığımı düşünerek, öğretmeye karşı bir eğilimim olduğunu kendime hatırlattım ve bölümümü okumak adına gerekli motivasyonu buldum diyebilirim. Pandemiden dolayı değil kendi isteğimle çalışmaya başladım desem de arkasında yatan başka başka ihtiyaçları karşılayamama durumu vardı: Hobilerimi devam ettirebilmek, dil eğitimime olanaklar oluşturabilmek veya Erasmus ile yurtdışına gidersem cebimde harçlık olması gibi gibi.

Liseden beri özel ders veriyorum ve şu an sabit bir işim var. Böylelikle hobilerimi ya da diğer harcamalarımı ailemi zora sokmadan yapmanın yollarını yaratıyorum. Türkiye'nin ekonomisi şu anda öyle kötü ki ihtiyaçlarımı karşılayabilmek adına daha da fazla çalışmak zorunda kalacağımı biliyorum. Öğretmenlik maaşlarına ve ülkenin ekonomisine bakınca, ileride nasıl geçinebileceğim konusunda oldukça kaygılanıyorum. Faturaları ödeyebilmek, mutfak giderleri vs düşününce faturaların altında ezileceğimi düşünmemek elde değil. Bu yüzden ileride öğretmenlik maaşımın yanında bir ek kaynak olabilmesi adına yapacağım ek işin -özel ders vermek- olanaklarını şimdiden deneyimliyorum diyebilirim.

"BİZ BÜYÜYELİM SEN YERİNDE SAY"

Siyaset Bölümü son sınıf öğrencisi Burcu da üniversitenin ilk yılından itibaren çalışma hayatında olduğunu ve erken yaşta çalışmanın yıpratıcı etkilerini anlatıyor. Staj adı altında aylarca çalıştırılan gençlerin hakkının verilmediği belirten Burcu, "Biz büyüyelim ama sen yerinde say" denildiğini ifade ediyor: "İlk yıllarda reklam setlerinde asistanlık yapmaya başladım. Sonrasında bir Kültür Sanat Vakfı’nın bünyesinde projede yer aldım. Bunların çoğu ileride yapmak istediğim mesleklerle alakalı değildi fakat harçlık ve yaşamını idame ettirebilmek için çoğu öğrenci gibi ben de çalışmak durumunda kaldım. Çalıştığım hiçbir işte, işte istediğim buydu demedim. Çoğu zaman yaşıtlarımın yaptığı aktivitelerden mahrum kaldım. Fakat bu işlerin çoğu neyse ki birkaç günlük veya dönemsel işlerdi. Erken yaşta çalışmaya başlamak kendime şu anki halime gelecek için büyük bir özgüven sağladı. Ben kendimi çalışarak geliştirdim ama bunun yanı sıra çok daha erkenden zihinsel bir yorgunluk yaşadım. İlerideki çalışma hayatım için pek bir hevesim kalmadı. Zaten bir üniversite öğrencisiyseniz kendi alanınız ya da değil çalıştığınız işlerde hiçbir şekilde hak ettiğiniz karşılığı özellikle maddi olarak alamıyorsunuz. Bu işler size hem fiziksel hem de zihinsel olarak oldukça yoruyorlar genç olduğunuz için ne kadar çalışırsanız çalışın yaşınıza bakarak sizi deneyimsiz görüyorlar. Oysaki çalıştığım işlerde bilgi ve birikim olarak benden daha çok maddi kazanç sağlayan insanlardan daha kendimi geliştirmiş durumdaydım. Tabi çalıştığım yerler öğrenciliğime de değer veren yerlerdi derslerimden geri kaldığını söyleyemem. Fakat daha okul bitmeden çalışma hayatına atılmak, alanın olan veya olmayan özellikle de olmayan işler gelecek için beni daha da kaygılandırdı. Çünkü ileride çalışacağınız iş için kendinizi geliştirmiyor, hak ettiğiniz maddi kazancı sağlayamıyor, ileride de bu böyle mi olacak diye kendinizi negatif bir duygu haline sokuyorsunuz. Şu an düşündüğümde yine aynı tercihleri yapacağıma eminim. Aslında bunlar tercih değil, bir nevi zorunluluktu. Bana yararları da zararları da oldu. Fakat benim yaşımda veya benden daha küçük olan her üniversite öğrencisinin çalışmak zorunda olduğu için çalıştığını farkındayım. Kendi alanınızda yararlı olabilecek ve kendinizi geliştirebileceğiniz işler de sizleri köle olarak görüyor, staj adı altında aylarca deneme yolu seçiyorlar. Böyle bir çok şirketle görüşme yaşadım, halbuki yapmış olduğum stajım vardı ama her yer bir de biz deneyelim diyerek öğrencilere staj adı altında bedava çalıştırmak istiyordu. Sonuçta böyle çalışacak genç tükenmez. Çalıştığım yerlerde de bu anlayışı çok gördüm. İnsanların CV’lerinde deneyime ihtiyaçları oldukları için onların bu zaafından, onları sömürerek yararlanıyorlar. Nasılsa bir öğrenci gider bir öğrenci gelir mantığıyla. Bu ne özel bir şirkette ne çok ünlü öğrenci dostu kültür sanat vakıflarında ne de tanınmış yine öğrenci dostu ünlü iş insanlarında fark etmiyor. Hepsinde sen olmazsan başkası olur neden daha da kazanç sağlayıp kendi cebimi doldurmayayım mantığı var. Çok çalışıp çok büyüyelim diyorlar ama staj adı altında çalıştırdıkları öğrencilere hak ettikleri paraya yakın hiçbir şey vermiyorlar. Biz büyüyelim ama sen yerinde say. Başında söylediğim gibi şu an son sınıf öğrencisiyim beni çıkmaz bir negatifliğe sürükleyen düşünce ise bunun mezun olduktan sonra da böyle devam edeceğidir."

ÖZEL DERSLERDEN, TEZGAHTARLIĞA...

Çevre Mühendisliği 2. sınıf öğrencisi de 18 yaşından beri çalıştığını dile getirerek başlıyor anlatmaya: “Özel derslerden, tezgahtarlığa önüme çıkan her iş fırsatını değerlendirmeye çalışıyorum. Tüm bunlara ek olarak kendimi kariyer anlamında da geliştirmek için çeşitli kulüplerde ve derneklerde gönüllü olarak da çalışıyorum. Part time çalışmak zorundayım çünkü İstanbul gibi bir şehirde sadece KYK kredisi ile bir öğrencinin geçinebilmesi imkansız. Ailemin de bana yardımcı olabilecek durumu olmadığından en azından temel ihtiyaç ve isteklerimi karşılayacak kadar çalışmak zorundayım. Ailem ilk zamanlar çalışmamı pek desteklemiyorlardı. Fakat devlet üniversitesinde dahi okumanın aslında bedava olmadığını, aldığım kitapların, ulaşım ve yemek ihtiyacımın fiyatlarını fark ettiğinde engel olmadılar. Bazen hafta içi günde 3 özel derse gittiğim, hafta sonu tezgahtarlık yaptığım çok zor zamanlar da oldu. Bu durum tabi ki derslerimi etkileyecekti. O yüzden çoğu zaman uykumdan feragat edip en azından temel yaşam haklarıma sahip olabilmek için çalışmaya devam ettim. Bu durumda derslerimden ziyade sosyal ortamım çok etkilendi. Üniversite ortamında ders çıkışı arkadaşlarımla oturup sohbet etmek yerine ders çıkışı koşarak işe gitmek zorundaydım çoğu zaman. Bu sebeple pek fazla arkadaş edinemedim. Açıkçası çalıştıkça kazandıkça kendimi biraz daha 'özgür' hissettiğim ve hayallerim için para biriktirmeye çalıştığım için bu durumdan hiç gocunmuyorum ama 18 yaşımdan beri bu koşullarda resmen hayatla savaşırcasına, mücadeleyi hiç bırakmadan çalışmak beni oldukça yıprattı." (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Karanlık Menzil

SONRAKİ HABER

Karadeniz’e çay için gelecek olan 100 bin üretici ve işçi için 10 gün izole şartı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa