Ölümler mi aile kurumunu koruyacak?
"Kadına şiddet suçları bu denli artmışken İstanbul Sözleşmesi'nin kaldırılmasını saçma buluyorum."
Fotoğraf: Burcu Yıldırım
Selin/Damla
Ankara
Cumhur İttifakı’nın 20 Mart gecesi aniden hayata geçirdiği kararlar silsilesiyle karşılaştık. Bu kararların aniden uygulanmasının hızlıca verilmiş kararlar olduğu anlamına gelmediğini biliyoruz. Kadınlara ve çocuklara şiddetin, istismarın önünün açıldığı, kadınların toplumsal ve sosyal hayatının darlaştırıldığı, gerici ve sistematik bu saldırlar yıllardır sürüyor. Biz de Gazi Anadolu Lisesi öğrencilerine İstanbul Sözleşmesinin feshine dair fikirlerini sorduk.
HALK KENDİNİ KORUMAK ZORUNDA
Aleyna “İstanbul Sözleşmesi çoğunlukla kadınlara hak tanıyor ve şiddeti azaltmak için kullanılıyor. Ayrıca LGBTİ’ler kanun üzerinde eşit tutuyor. Hayatlarımızın güvenliğini sorguluyoruz. Sözleşmeden çıkılması halka kendini korumak zorunluluğunu getiriyor, oysa vatandaşı devlet korumalıdır” şeklinde açıklıyor düşüncesini. Şeyda “Karardan sabah haberimiz oldu ve insanların haberi olmadan gece vakitlerinde kararın ilan edilmesi bizleri oldukça şaşırttı. Cumhurbaşkanı’nın bu kararları alması üzücü” derken Zeynep ise “Bence, Sözleşme kaldırılırken insanların tepki verememesi için kararın ilanı gece oldu” diyor. Berrak ise İstanbul Sözleşmesinin feshedilmemişken tam olarak uygulanmadığını ancak en azından ümidinin olduğunu ve bir gecede bütün uğraşların çöpe atıldığını hissettiğini söylüyor.
SES DUYURMAK HAKKIMIZ
Kadın mücadelesinin haklı bir mücadele olduğunu düşünen İkra, “Kadına şiddet suçları bu denli artmışken kaldırılmasını saçma buluyorum. Sosyal medyada ya da sokaklarda sesimizi duyurmanın yanlış olduğunu düşünmüyorum. Toplum açısından zarar doğurmayan bir şekilde ses duyurmamız hakkımız” diyerek güvenli yaşam hakkının elinden alındığını hissettiğini ekliyor. Zeynep “İnsanların Sözleşmeye sahip çıkan tepkilerini haklı buluyorum, hatta daha fazla olması gerekli. Pandemiden dolayı sesimizi pek duyuramıyoruz” diyor. Aleyna çoğu şeyi sosyal medyadan baskı uygulayarak yaptırabildiğimizi söylerken Şeyda sosyal medyada bazı paylaşımlarla kendisini iyi hissettiğini ancak sözleşmeyi desteklemeyen kişilerin paylaşımlarına oldukça şaşırdığını ve bu kişilerin arkasında durduklarının ise homofobik söylemler olduğunu ifade ediyor. Bu durumdan korktuğunu belirten Aleyna ise şunları söylüyor: “Şu an kadın ve LGBTİ bir birey olarak konuşuyorum, İstanbul Sözleşmesi bana bir güvence veriyordu”. Şeyda'nın ilk hissettiği de korku olmuş, toplu taşımalarda tacize uğradığını ifade ederek artık bir korumanın olmamasının kendisini sinirlendirdiğini açıklıyor. Berrak ise bugüne kadar tacize uğramadığını ancak empati yaparak üzüldüğünü ekliyor. Zeynep de “Zaten sözleşme etkin değildi” diye ekliyor.
“Haklarımız ve hayatlarımız için nasıl bir mücadele hattı çizmeliyiz?” bunu konuşuyoruz arkadaşlarımızla. İkra’nın düşünceleri “Sesimizi duyurabilmeliyiz. Kongre, toplantı, seminerler düzenlenebilir ve haklarımız için dernekler açılabilir. Ancak ne yaparsak yapalım yeterince caydırıcı ceza yok ve bunların değişmesi gerekiyor. Yeterince iyi bir ceza olmazsa önüne geçebileceğimizi düşünmüyorum” şeklinde. Aleyna “Ya sanatta, sosyal medyada kendimizi kabul ettirmeliyiz ya da yapılacak olan Ankara Sözleşmesinin iyi olmasını ummalıyız” diyor. Berrak “Erkeklerin de aktif olması gerekiyor.” derken Zeynep “Bence kendimizi korumanın yollarını öğrenmeliyiz ve yaygınlaştırmalıyız. Tepki göstermekten yılmamalıyız. Mücadeleden kaçınmamalıyız.” diyerek mücadelenin yaygınlaştırılmasına çeviriyor okları.
ÖNLERİNDE DURAN TAŞLARI DA KALDIRDILAR
Arkadaşlarımıza Sözleşmenin kaldırılmasından sonra şiddetin nasıl değişeceğini soruyoruz. İkra, “Şiddeti uygulayanların önündeki o caydırıcı taş kalktı ve şiddete teşvik edici oldu. Artık kimsenin bize zarar vermemesi için yeterli unsur yok” diyor. Aleyna da İkra’dan farklı düşünmüyor ve “Biz bu değişikliği şimdiden hissettik. Ülkemizin bu politikayla hata yaptığını ve gerilediğimizi hissediyorum. Cinayetler artacak ve anlaşmanın feshedilmesi bize bir şey kazandırmayacak” sözlerini söylüyor. Zeynep şiddetin çoktan arttığının altını çiziyor “Ağır cezalar ve sözleşme olmadığı sürece azalmayacak gibi gözüküyor. Ok yaydan çıktı ve pek duracak gibi değil” diyor. Berrak ise “Fesih ile şiddetin artmasının bir alakası olduğunu düşünmüyorum. Şiddet olaylarının açtığı tartışmalar, sosyal medya sayesinde insanların haberdar olmasını sağladı. Eskiden saklanan olaylar artık saklanmıyor ya da sesi çıkmayan kesim de artık sesini çıkarabiliyor. Ancak farklı şeyler olacağını sanmıyorum” diyerek sözlerini noktalıyor.