Daha güçlüyüz, daha kararlıyız!
Bugün sözleşmeden çekilme kararı ile haklarımızı ve hayatlarımızı daha fazla tehditle karşı karşıya getirenlere karşı daha sıkı, daha güçlü şekilde yan yana durmamız gerekiyor.
Evrensel
Cemre KAVALA
Kocaeli
20 Mart günü İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi hakkında kararname yayınlandı. O güne daha öfkeli ama daha güçlü, daha kızgın ama daha kararlı uyandık. Yazdan beri sözleşmeden çekilme tartışmalarını gündeme getiren, sözleşmeyi hedef gösteren iktidar bir gece yarısı kararı ile kadınların haklarını ve mücadelelerini yok sayabileceğini sandı. Ancak böyle olmadı. Kadınlar daha fazla, daha güçlü yan yana geldiler, sokaklara çıktılar, İstanbul Sözleşmesi bizimdir, vazgeçmiyoruz dediler, demeye devam ediyorlar. Meydanları, sokakları dolduran, öfkeyle daha gür sesle “İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz!" diyenlerin birçoğunu üniversiteli kadınlar oluşturuyor.
GENÇ KADINLARIN YAN YANA GELEBİLECEKLERİ ALANLARA SALDIRI
Üniversiteli kadınlar açısından İstanbul Sözleşmesi’nin büyük bir önemi var. Çünkü sözleşme 14. maddesinde “eğitimin her kademesinde toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi verilmeli” diyor. Ancak YÖK bu maddeye dayanarak hazırladığı “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi’ni” 2019 yılında “toplumsal değerler ve kabullerle mütenasip olmaması ve toplumda kabul görmemesi” bahanesiyle kaldırdı. Kaldırılan bu belge üniversitelere toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin çalışmalar yapma, toplumsal cinsiyet eşitliği dersleri verme, cinsel tacizle ilgili bilgilendirme yapma ve ulaşılabilir başvuru yerleri yaratma yükümlülüğü getiriyordu. Sözleşmenin uygulanmaması hem YÖK’e tutum belgesinden vazgeçme hakkını verdi hem de üniversitelerde genç kadınları taciz ve şiddetle daha fazla karşı karşıya kalmasına neden oldu.
Eğer sözleşme uygulansaydı ve tutum belgesi kaldırılmasaydı bugün bizler daha güvenli kampüslerde yaşayacaktık. Flört şiddetiyle, tacizle, akademisyenin cinsiyetçi söylemiyle karşılaştığımızda başvurabileceğimiz birimler olsaydı, olan üniversitelerdeki birimler etkin şekilde çalışsaydı bizler daha güvenli kampüslerde bir yaşam sürecektik. Mesele tek başına toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmalarının ve derslerinin olması, Cinsel Tacizi Önleme Birimlerinin etkin şekilde çalışmasında değil. Bugün kadınların yan yana geldikleri toplulukların ve kulüplerin etkinlikleri engelleniyor, bu topluluklar ve kulüpler kapatılıyor. Yani özünde genç kadınların yan yana gelebilecekleri, şiddete veya tacize maruz kaldıklarında başvuracakları tüm alanlar birer birer engellenmeye çalışıyor. Fakat kadınlar vazgeçmiyor, yan yana geliyor.
GENÇ KADINLAR BASKINIZA BOYUN EĞMEYECEK
İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi kararı evde, işte, sokakta, kampüste kadınların yaşamlarının tehdit altında olacağı anlamına gelmektedir. Yazdan beri süregelen bu tartışmalarda bize düşen dün olduğundan daha çok ses çıkarmak. Biliyoruz ki kadınlar ne zaman yan yana geldilerse ne zaman hakları için mücadele ettilerse her zaman kazandılar. 2018 yılında intihar etti denilen Şule’nin arkadaşları yazdıkları mektupla “Şule’nin ölümü intihar değil cinayet” diyerek seslerini duyurdular. O günden sonra kadınlar davanın peşini katillerin hak ettikleri cezayı alana kadar bırakmadılar. ODTÜ Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Atölyesi Şule Çet İçin Adalet diyerek bir imza kampanyası başlattı, “katiller cezalarını bulana kadar, gerçek adalet sağlanana kadar bu davanın takipçisiyiz” denildi. Nitekim öyle de oldu. Kampanyayı 14 üniversiteden onlarca topluluk imzaladı, kadınlar tüm davalarda birliktelerdi. Tüm bu dayanışma ile, kadınların ısrarı ile katiller mahkûmiyet aldılar. 2020’nin yaz aylarında Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yaşanan cinsel saldırı sonrası 34 kulübün yan yana gelmesiyle Cinsel Tacizi Önleme Birimi talep edildi ve kuruldu. Çukurova Üniversitesi’nde ise 2018 yılında yurdun önünden karşı karşıya geçerken bir kadın öğrencinin kaza geçirmesi sonrası yurt önüne üst geçit ve trafik düzenlemesi yapılması için imza toplanmış, dilekçe yazılmış ve bunlar belediyeye verilmişti. Bu süreçten sonra üst geçit yapılana kadar trafik ışıkları yapılmış, tehlike azalmış ancak üst geçidin yapım süreci gittikçe uzamıştı. Kadın Çalışmaları Topluluğu okulun içinde, yurtlarda binlerce imza toplamış ve yeniden belediyeye ulaştırmıştı. Üst geçit yapılana kadar ısrar etmeye devam ettiler ve belediye projeye başlandığı şekline açıklama yaptı.
ISRARCIYIZ, KARARLIYIZ, VAZGEÇMİYORUZ!
Şule Çet için ses çıkaran, katillerin yargılanmasını sağlayan, Cinsel Tacizi Önleme Birimi kurulması için ısrar eden, güvenli ulaşım için üst geçidin yapılmasında ısrar eden kadınlar bugün de İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmak için ısrar ediyorlar. Alanlara çıkarak, alana çıkamadığında videosunu çekerek, talebini yazıp fotoğrafını paylaşarak her yerde her şekilde İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz dediler, diyorlar. Bugün sözleşmeden çekilme kararı ile haklarımızı ve hayatlarımızı daha fazla tehditle karşı karşıya getirenlere karşı daha sıkı, daha güçlü şekilde yan yana durmamız gerekiyor. Çünkü kadınlar ancak yan yana geldiklerinde, birlik olduklarında, örgütlü bir şekilde mücadele ettiklerinde eşit bir yaşam için bir adım daha atabiliyor. Bu yüzden bugün bulunduğumuz her alanda İstanbul Sözleşmesini daha ısrarlı anlatmak, sözleşmeyi savunmak gerekiyor. Sınıflardan, bölümlerden, fakültelerden bir araya gelerek sözleşmenin uygulanması için, Cinsel Tacizi Önleme Birimlerinin kurulması ve daha etkin çalışması için daha sıkı daha güçlü bir mücadele kurmalıyız. Tek başına genç kadınlar olarak değil, üniversitenin tüm bileşenleriyle birlikte kurduğumuz bu mücadele bizi daha eşit, daha güvenli kampüslere, eşit bir yaşama götürecek yola ışık tutacaktır. Şimdi en yakınımızdaki kadınların elini tutup aydınlattığımız bu yolda omuz omuza yürüme zamanı.