Meslek liselilerin eti de kemiği de sermayenin olmayacak!
Her bir sohbetteki yaşanmışlıklar, sermaye-mesleki eğitim iş birliğinin “Meslek liselilerin eti de kemiği de sizin” demek olduğunu kanıtlar nitelikte.

Fotoğraf: Pixabay
Helin ÇAKIR
Ankara
1940’larda teknik işçi yetiştirme şiarıyla açılan meslek liseleri, 80 yılı aşkın süredir sermaye devletinin göz bebeği. “Meslek lisesi memleket meselesi” söylemlerinden bugüne kapitalizmin ihtiyaçları doğrultusunda mesleki eğitimde atılan adımlar ise hız kesmiyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2023 Eğitim Vizyonu ile “eğitimde sermaye ile iş birliği” açıklamasının bir somut adımı olarak, geçtiğimiz aylarda kendisi de bir patron olan Bakan Selçuk, meslek lisesindeki beceri eğitimi ile sektörün ihtiyaçlarının örtüşmesini amaçladıklarını söyledi. Sermayedarlara ise şöyle seslendi: “İş dünyasına diyoruz ki; bir fabrikada 6-7 oda bulun, burayı meslek merkezi yapalım. Öğretmen bizden, siz öğretmen ücreti de vermeyeceksiniz, sadece ustabaşılarınız bize yardımcı olacaklar. Orası işyeri, öğrenci orada üretime katılıyor, her gün üretimi görüyor ve çalışıyor.” Bakan’ın açıklamalarında gördüğümüz amaç net: meslek liselileri sömürü çarkına tam zamanlı katmak.
Sermayenin dönemsel ve stratejik hedeflerinin mesleki eğitimi şekillendirmesinin sebep ve sonuçlarını dergimizin önceki sayılarında detaylıca inceleme fırsatımız oldu. Bu yazımızda ise sermaye-mesleki eğitim iş birliğinin hayata geçtiği meslek liselerinden arkadaşlarımız ile sohbetlerimizi aktarmak istedik.
“İŞÇİ OLMAK ALTIN BİLEZİK Mİ?”
Meslek liseli arkadaşlarımız, lise hayatı boyunca fabrikada eğitim görüp çalışıyor. Yani fabrika dört yıl boyunca hem liselilerin ucuz iş gücünü kullanıyor hem kendisine işçi yetiştiriyor. Büyük ve görece iyi çalışma koşullarına sahip olan bir fabrikada olduklarından tüm bu süreç ise bir lütufmuşçasına sunuluyor. Genç arkadaşımız bu durumu özetliyor: “Dört yıl çalışıyorsun, diğer meslek liselilerin aldığı ücretten fazlasını almanla göz boyuyorlar. Akıllı olursanız dört yılın sonunda altın bilezik bir işiniz olacak diyorlar. İşçi olmak altın bilezik mi?”
“FABRİKADA 40 YAŞINDAKİ İŞÇİDEN TEK FARKIMIZ: EVDE ÇOCUĞUN BEKLEMEMESİ”
Lisenin ardından istihdam edilirlerse çalışacakları fabrikanın dünyada bir marka olduğu ve görece daha iyi çalışma koşullarında çalışacakları gerçekliği ise elbette liselilerin en büyük “şükür” kaynağı. Fakat bu “şükür” olarak sunulan cafcaflı tablonun ardında neler yaşandığını sohbetin ilerlemesi ile görüyoruz. Birçoğu aldığı paradan ve yaşam standartlarından memnun olsa da bir liseli alışkanlıkları değil işçi yaşamı sürdürdükleri konusunda hemfikirler. Bir sohbetimizde ise bu durumu oldukça net anlatıyor arkadaşımız: “Liseli denince akılda canlananlar gibi olmadık biz. Çalışma temposu yoğun, kendimize ayıracak vaktimiz kısıtlı. Fabrikada 40 yaşındaki işçiden tek farkımız evde çocuğumuzun beklememesi.”
Özellikle çalıştıkları fabrikada duymaya aşina oldukları kendilerini diğer işçilerle kıyaslama alışkanlığı; öğrencilerde ise kendisini staj yeri dahi bulamayan, insanlık dışı çalışma koşullarında staja mahkûm edilen diğer meslek liseliler ile kıyaslamasını karşımıza çıkarıyor. Bu durum öğrencilerin gözünde uğradıkları sömürüyü gölgelese de daha lise sıralarında öğrenciyi sermayenin ellerine bırakmak, akademik dersleri neredeyse tamamen ortadan kaldırmak, kapitalistlerin ihtiyaçları doğrultusunda “ara elemanlar” yetiştirmek amacı hayatlarından örneklerle netleşiyor. Bir diğer arkadaşımız önceden üniversite hayalleri olduğundan bahsediyor, fakat akademik eğitimi neredeyse alamadıklarını ki çalışma temposundan zaten ders çalışmaya bile vakit kalmadığını söylüyor. Yarınları düşündüklerini iddia edenlere karşı ise bir sorusu var: “Bizim aile işçi. İşçinin çocuğu işçi olur derler. Ben o çok denen paranın yarısından fazlasını aileme veriyorum. Bir de reklam yapmışlar, bize diyorlar ki üniversite okusun diye burs verdiklerimiz var. Sen yüz küsur kişiden birine yapıyorsun bunu. Peki ya diğerlerinin hayatından çaldıkların?”
SERMAYEYİ İHYA ETME ÇABALARI
Her ne kadar “iş garantisi ve uygulamalı eğitim” söylemlerinin ana bir eğilim olarak öğrenciler üzerinde etkili olduğunu görsek de yürüttüğümüz tartışmalar, atılan adımların sermayeyi ihya etmek için makyajlanarak önümüze konulduğunu gösteriyor. Her bir sohbetteki yaşanmışlıklar, sermaye-mesleki eğitim iş birliğinin “meslek liselilerin eti de kemiği de sizin” demek olduğunu kanıtlar nitelikte.
Evrensel'i Takip Et