Tarih boyunca din ve bilim çatışması
Dinin ve bilimin de bir bakıma derdi “dünyayı bilme ve yorumlama” biçimidir, bu sebeple de insanlık tarihi boyunca bu çatışmayı sıklıkla görürüz.
Görsel: Pixabay
Sıla
Avcılar Evrim Atölyesi
Avcılar Evrim Atölyesi olarak geçtiğimiz hafta yazar Aydın Çubukçu ile “Tarih Boyunca Din ve Bilim Çatışması” başlıklı etkinlik gerçekleştirdik. Etkinlikte esas olarak tarih boyunca din ve bilim ilişkisini, inancın ve dinin insanlık tarihindeki yerini ve bilim-din arasındaki çatışmanın kaynakları üzerine konuştuk. Dinin ve bilimin de bir bakıma derdi “dünyayı bilme ve yorumlama” biçimidir, bu sebeple de insanlık tarihi boyunca bu çatışmayı sıklıkla görüyoruz. Aydın Çubukçu 'nun yayında verdiği örneklerden birkaçını paylaşmak isterim. Antik Yunan filozoflarından Demokritos “evrenin atomlardan oluşması” teorisiyle değişen ve kendiliğinden oluşan evreni bize anlatır. Mitolojinin vadettiği dünya anlayışı karşısında atomlardan oluşan bir evren tasarımı ortaya koymuştur. Demokritos'un bu fikrine muhalif olarak Platon'un fikirlerini tartışabiliriz. Platon ise Demokritos'un değişen ve kendiliğinden oluşan evren görüşüne tamamen zıt olarak, mükemmel dünyadan yanadır. Bu dünyanın kurulu olduğunu, bizden önce de var olduğunu ve var olarak süreceği fikrini savunmuştur.
MİTOLOJİ VE DİNİN GETİRMEYE ÇALIŞTIĞI AÇIKLAMALAR
Antik çağda baskın olan mitoloji, yine benzer sorulara cevap aramaktadır. Mitolojinin devamında ise tek tanrılı dinler oluşmuştur. Dinler, sorulara cevap vermeye çalışır. Benzer şekilde bilim de sorulara cevap vermeye çalışır. Ancak cevapların amaçları bakımından farklılıklar görürüz. Bilim, dünya üzerinde etkin olma yolları arar. Din ise insanın bir inanışa bağımlı olmasını sağlar. Din kelimesinin eski dillerde “yasa” anlamına gelmesi ve Arapçada, “yasa” ve “yargı” anlamına gelmesi de bunu gösterir. Bundan doğru da din, insanların nasıl yaşayacağına dair hükümler bütünüdür diyebiliriz. Dinde her şey verilmiş, nasıl yaşanacağına dair bilinmesi gerekilen şeyler bilinmiş, bildirilmiştir. Ancak bilimde, yeni şeyler keşfetmek, öğrenmek, dünyayı değiştirmek, bağımsız hayat kurmak anlayışı vardır. Bu anlayışlar dini anlayışlara göre yanlıştır.
DİN-BİLİM ÇATIŞMASININ KAYNAĞI
Baktığımız zaman Aydın Çubukçu’nun dediği gibi din-devlet ilişkisi, din-bilim çatışmasının kaynağıdır. Din ve bilim çatışmasındaki etken yöneten ve yönetilen arasındaki ilişkidir. Yöneten dine muhtaçtır. Çünkü din olmadan insanı hiyerarşik bir bağlantı içerisinde tutmak oldukça zordur. Dinle çatışan bilime jeolojiyi örnek veren Aydın Çubukçu devamında, kutsal kitaplarda dünyanın 6 günde oluştuğunu, jeolojiye göre ise milyonlarca yıl sürdüğünü söylemiştir.
Doğu Roma yönetiminde olan Justinianus, devletin dinini Hristiyan dini ilan etmiştir. Putperest olan halk artık Hristiyanlık dinine bağlanmaya zorlanmış, İncil farklı şekillerde yorumlanıp farklı basımlar yapılmıştır. Justinianus 'un emri ile bütün inciller günümüzdeki İznik ilinde toplanmış, bunların arasından devletin lehine olan biçimde yazılan dört İncil seçilmiştir: Matta, Yuhanna, Markos, Luka.
Sonraları insan vücudu incelenmeye başlanıp, hastalıklara çözüm aranmıştır. Bu durum din anlayışına terstir hasta olan ritüeller ile iyileşir ya da ölür. Bu dönemde halk Farabi ve İbni Sina’yı düşüncelerinden ötürü kafir ilan etmiştir. Avrupa'da ise Aristo'nun düşünceleri önemsenmiştir. Daha sonraları Kopernik’in yarattığı devrim ile Orta Çağ düşüncesi yıkılmaya başlamıştır.
ETKİNLİKLER DEVAM EDECEK
Kafamdaki soruların birçoğuna bu etkinlikte cevaplar aradım ve buldum. Aslında başlık olarak gördüğümüz olayın din-bilim çatışması değil de yöneten ve yönetici çatışması olduğunu gördüm. Din ve bilimin ayrı ayrı amaçlarının olduğunu öğrendim. Hepimiz sürekli düşünüyoruz ve kafamızda hep sorular olacak. Avcılar Evrim Atölyesi’nde de bu aklımızdaki sorulara cevap aramayı yapacağımız etkinliklerle cevap arayacağız.