31 Mart 2021 09:00

BİR OLAY: TCMB’de neler oluyor?, BİR KAVRAM: Döviz kuru

Faizler ile dövizi ve enflasyonu baskılama çabasının yüksek maliyetleri olan bir politika tercihi olduğunu söylemek mümkün.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

BİR OLAY: TCMB’de neler oluyor?

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alınmasından sonra Merkez Bankası’nda neler olduğu, bu kararın sebebinin ne olduğu ve bundan sonra ne olacağı gündeme geldi. Sonrasında Ağbal'ın yerine Yeni Şafak Gazetesi ekonomi sayfasında köşe yazarlığı da Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu atandı. Ağbal, Erdoğan'ın görevden aldığı üçüncü Merkez Bankası Başkanı oldu. 

AĞBAL GÖREVDEN ALINMADAN ÖNCE NE OLMUŞTU?

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu 18 Mart’ta %17 düzeyindeki politika faizini beklentilerin üzerinde artırdı. Politika faizi 200 baz puan artışla “yüzde 19” düzeyine yükseltti. Böylece kriz içindeki Türkiye, enflasyon ve döviz kurlarını baskılamak için uyguladığı faiz artırımları ile dünyada en yüksek faizin uygulandığı 7. ülke konumuna yükselmiş oldu. Faiz aracını kullanan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının Sabah ve Yeni Şafak gibi hükümete yakın gazetelerde hedef alınması, Merkez Bankası’nın ekonomide bir işlevinin olup olmadığı veyahut bağımsız kararlar alıp alamadığını sorgulatır nitelikteydi.

Faizler ile dövizi ve enflasyonu baskılama çabasının yüksek maliyetleri olan bir politika tercihi olduğunu söylemek mümkün. Dış ve iç politikada yaşanan olumsuz gelişmeler, birbiri ardına gelen ancak altı doldurulamayan “reform” vaatleri kuru ve enflasyonu baskılamak için Merkez Bankası’nın faiz silahına sıkı sıkıya sarılmasını zorunlu kılıyor. 

AĞBAL GÖREVDEN ALININCA NE OLDU?

Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alınmasının ardından Türk lirası dolar karşısında yüzde 9,5, avro karşısında yüzde 9,6 değer kaybetti. Borsa İstanbul’da değer kaybı yüzde 9 ile 2020 yılı şubat ayından bu yana en yüksek değer kaybını yaşadı. Erdoğan’ın damadı ve Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın istifasının ardından Merkez Bankası Başkanlığına Naci Ağbal’ın atamasıyla 4,5 ayda faiz oranı yüzde 10,25’ten yüzde 19 seviyesine kadar yükseldi. Kasım 2020’de enflasyon oranı yüzde 14 iken, dolar kuru 7,60 seviyelerindeydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir gece kararıyla Merkez Bankası Başkanını görevden alması piyasayı sarstı. Pazarı pazartesiye bağlayan gece Asya piyasalarının açılmasıyla beraber dolar/TL kuru 8,50 seviyelerine kadar yükseldi. Sabah saatlerinde Türkiye ve Avrupa piyasalarının açılmasıyla dolar/TL kuru 8 lira seviyesine çekildi.

Bu durumun yansımalarını ilerleyen vakitlerde daha çok göreceğiz. Fakat şimdiden bir inceleme yapmak gerekirse ekonominin bu durumunun halka yansımasının ağır olacağını söylemek mümkün. Türkiye ekonomisinin bağımlı kapitalist bir ekonomi olduğu göz önünde bulundurulduğunda çoğu ekonomik aktivitenin dış ticarete ve döviz kuruna bağlı olduğunu söyleyebiliriz. Bugün günlük hayatta kullandığımız pekçok ürünün fiyatının doğrudan artacağı, enflasyonun daha çok artacağı, halka bir nevi dolaylı vergi olarak yansıyacağı şimdiden öngörülebilir durumlar. Özellikle asgari ücretliler açısından belirlenen asgari ücretin enflasyona yenik düşeceği ve geçim sıkıntısının giderek artacağı da oldukça açık. Pandemi döneminde çoğu yöntemle çalışanları işten çıkaran kapitalistlerin bu dönemde bu silaha daha çok sarılacağı ve Türkiye ekonomisinin “yüksek işsizlik-yüksek enflasyon” tablosuyla karşı karşıya kalacağı da görülebiliyor.

 

BİR KAVRAM: Döviz kuru

Döviz yabancı ülkeler tarafından kullanılan para birimidir. Döviz kuru ise bir birim ülke parasının diğer bir ülke parası cinsinden fiyatına, değerine denir. Bu kavram iki taraflı bir ilişkiyi içerir, bu yüzden iki taraflı (nominal) döviz kuru olarak da adlandırılır. Ülkelerin ekonomilerine bağlı olarak kullandıkları paraların değerleri değişir. Siyasi ve ekonomik istikrar paranın değerini yükseltirken siyasi zayıflıklar, ekonomik kriz gibi faktörler değer kaybına yol açar. İşte para birimlerinin değerlerindeki bu iniş çıkış döviz kurunu oluşturur. Döviz kuru kendi içinde iki farklı şekilde işler. Alış kuru ve satış kuru. Döviz kuru yükselir ise ülkenin parası değer kaybeder ve diğer ülkelerin para birimlerinin değeri artar, döviz kuru düşer ise ülkenin para birimi değerlenir ve diğer para birimleri değer kaybeder.

Döviz kurunun en iyi bilinen ekonomik etkisi, dış ticaret üzerindeki etkisidir. Teorik olarak döviz kurundaki bir artış ihracatı artırıp ithalatı kısar ve dış dengenin sağlanmasına katkıda bulunur. Döviz kurundaki düşüş ise ihracatı kısıp ithalatı cazip hale getirerek dış dengeyi olumsuz etkiler. Kurdaki bir artış ihraç ürünlerinin döviz cinsinden fiyatının ucuzlaması, ithal ürünlerin ise TL cinsinden fiyatının pahalanması demektir. Kurdaki düşüş ise ihraç ürünlerinin döviz cinsinden fiyatını artırırken, ithal ürünlerin TL cinsinden fiyatını ucuzlatır. Bu fiyat değişimleri de talebi ve dolayısıyla ihracat ve ithalat miktarlarını etkiler.

Döviz kuru değişimleri enflasyon üzerinde de önemli etkilerde bulunur. İthal tüketim ürünlerinin fiyatlarındaki değişim enflasyonu doğrudan etkiler. İthal hammadde ve ara mallarının fiyatlarının değişmesi ise işletmelerin maliyetlerini etkileyerek enflasyona dolaylı bir şekilde yansır. Döviz kuru değişimleri yatırımcıların tercihlerini etkileyerek borsa endeksi ve faiz üzerinde de etkide bulunur. Para piyasalarında günlük olarak gerçekleşen bu etkiler daha çok ilgi çeker. Bu etkiler geçici kaldığı müddetçe, ekonomi açısından, dış denge ve enflasyon üzerindeki etkiler kadar önemli bir sonuç doğurmaz. Fakat özellikle faizlerde kalıcı bir değişim gerçekleştiği takdirde elbette ekonomi de bundan etkilenir.

 

ÖNCEKİ HABER

Eğitim Sen, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına karşı dava açtı

SONRAKİ HABER

Erciyes Üniversitesi öğrencileri: Sınavlar kamerasız yapılsın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa