İşkenceyi haberleştirdiği için tutuklanan 4 gazeteci hakkında tahliye kararı verildi
Van'da iki yurttaşın helikopterden atılmasını haberleştirmeleri sonrası tutuklanan 4 gazeteci, davanın ilk duruşmasında tahliye edildi.
Fotoğraflar & Kolaj: MA
Van'da 2 yurttaşın helikopterden atılarak işkenceye maruz bırakılmasını haberleştirmeleri sonrası 9 Ekim 2020 tarihinde tutuklanan Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Adnan Bilen ve Cemil Uğur, Jinnews muhabiri Şehriban Abi ve gazeteci Nazan Sala ile tutuksuz yargılanan MA muhabiri Zeynep Durgut hakkında açılan davanın ilk duruşması başladı. Tutuklu yargılanan 4 gazeteci, davanın ilk duruşmasında tahliye edildi. Dava 2 Temmuz'a ertelendi.
Van 5'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya, gazeteciler tutuklu bulundukları cezaevlerinden, tutuksuz yargılanan Zeynep Durgut ise Şırnak'ın Cizre ilçesinden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Avukatlar da duruşmada hazır bulundu.
MESLEK ÖRGÜTLERİ ALINMADI
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eş Başkanları Serdar Altan ve Dicle Müftüoğlu, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MGKP) Sözcüsü Ayşe Güney, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, TGS Diyarbakır Temsilcisi Mahmut Oral, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş Direktörü Veysel Ok, çok sayıda gazeteci ve tutuklu gazetecilerin yakınları duruşmaya katılmak için sabahın erken saatlerinde adliyeye geldi.
Mahkeme, koronavirüs salgını gerekçesiyle sadece 4 gazetecinin duruşmayı izlemesine izin verdi. Meslek örgütü temsilcileri ve aileler ise duruşmaya alınmadı.
Duruşma salonuna alınan gazetecilerin telefonları ise kapatıldı.
BİLEN: GAZETECİLİK YARGILANIYOR
Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada ilk olarak Adnan Bilen söz aldı. Davanın gazetecilik yargılaması olduğunu vurgulayan Bilen, "Burada yapılan yargılama, tüm muhalif gazetecilerin yargılanmasıdır. Bu yargılama tarihe not düşülecektir" dedi. Bu sırada mahkeme başkanı Bilen'in savunmasına, "Kendinle ilgili kısımları anlat, herkes biliyor" sözleriyle müdahale etti.
20 yıldır gazeteci olduğunu ve böylesi bir durumla karşı karşıya kalmadığını dile getiren Bilen, iddianameye değindi. Daha önce çektiği fotoğraflardan kaynaklı yargılandığını ifade eden Bilen, "Basın kartı sahibi olmadığımız yazıyor iddianamede. Basın kartı akredite kartıdır. İletişim Başkanlığı 4 ayda 680 kişinin basın kartını iptal etti. Türkiye’deki yabancı basının yüzde 90’ı ülkeyi terk etti. Türkiye'de sarı basın kartı olmayan on binlerce gazeteci var. Van Gölü Gazeteciler Cemiyeti'nin 100 küsur üyesinin 12'si sarı basın kartı sahibidir. İletişim Başkanlığı, basın kartı yönetmeliği iptal davasında kartın tanımlayıcı değil kolaylaştırıcı nitelikte olduğunu söylemiştir" diye belirtti.
"ÖZGÜRLÜĞÜMÜZDEN UZAK BIRAKILDIK"
Muhabirlerin, çalıştığı ajansların yayın politikasını belirleyemeyeceğine dikkat çeken Bilen, "Ben ve burada bulunan 5 arkadaşımız yaptıklarımızdan sorumlu tutulabiliriz. Bizler muhabiriz. Ajansın yaptıklarından bizim sorumluluğumuz olamaz. İstanbul'da merkezi var, yayın kurulu var" diye konuştu. Tutukluluğa son verilmesini isteyen Bilen, "6 aydır cezaevindeyiz. Aylarca neyle suçlandığımızı bile bilmedik. Bu pandemi sürecinde biz özgürlüğümüzden, işimizden ve evimizden uzak bırakıldık. Bu haksızlığın giderilmesi gerekiyor" dedi.
Mahkeme Başkanı'nın sık sık Bilen'in savunmasına müdahale etmesi dikkat çekti.
KAPIYA KİLİT
Bilen'in savunması sırasında Van Baro Başkanı Zülküf Uçar da salona girdi. Bu sırada mahkemenin kapısının kilitli olduğu anlaşıldı. Mahkeme Başkanı, salonda daha az avukat bulundurulmasını istedi. Bunun üzerine avukatlar ile heyet arasında gerginlik yaşandı. Mahkeme başkanı salonu kısa süreliğine terk etti.
GAZETECİ SALA'DAN MAHKEME BAŞKANINA: BİZ ÖZGÜR DEĞİLSEK SİZ DE OLAMAZSINIZ
Duruşma tutuklu gazeteci Nazan Sala’nın savunmasıyla devam etti. Savunmasında gazetecik faaliyetlerinin yargılandığını dile getiren Sala, 15 yıldır gazetecilik olmasına rağmen hazırlanan iddianamede sarı basın kartı bulunmadığı gerekçesiyle gazeteci olarak görülmemelerine tepki gösterdi.
2010- 2017 yılları arasında sahip olduğu sarı basın kartının çalıştığım gazetenin 2017’de Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılmasıyla iptal edildiğini söyleyen Sala, gazeteci olup olmadığının bugün bu kart üzerinden değerlendirilmesine “sarı basın kartının dikkate alınacak bir kart olmadığını” söyleyerek tepki gösterdi.
2019 yerel seçimleri sonrasında Van Büyükşehir Belediyesi basın biriminde belediyeye kayyum atanıncaya kadar müdürlük yaptığını anlatan Salan, “İşime son verilince mahkemeye başvurdum. Bu süreçte serbest gazetecilik yapmaya çalıştım. Yasal olan, bir sürü yerde temsilciliği ve muhabiri olan bir ajansta çalıştım. Davamı kazandım ve işe iade edildim. Sonrasında da tutuklandım. Benim iş yerime baskın yapılacaksa, belediyeye baskın yapılmalıydı" dedi.
GAZETE ARŞİVİ SUÇLAMASI
Sala, pandemi dahil birçok farklı konuda haberlere imza atmasına rağmen kimi haberlerinin cımbızlanarak iddianameye eklenmesini de eleştirdi. Evine yapılan baskında el konulan gazete arşivine değinen Sala, "2010 ile 2016 tarihleri arasında çıkan 10 gazeteden ibaret bir arşivim var. Bunlar iddianamede suç unsuru olarak çıkıyor. Gazeteler için toplatma kararı da yok. Bir gazetecinin arşivinde gazete bulunması kadar normal bir durum var mıdır?” diye sordu.
Yine Twitter hesabından bugüne dek 300’e yakın paylaşımda bulunduğunu ve çocuk istismarından iş cinayetlerine kadar birçok konuda tweet atığını dile getiren Sala, ancak iddia makamı maksatlı bir şekilde bu paylaşımlarının arasından yalnızca birkaçını seçip iddianameye suç delili olarak koyduğunu kaydetti.
Mahkeme Başkanı’nın “Suç unsuru olacak şeylere girme” diyerek sözünü kesmeye çalıştığı Sala, savunmasına şöyle devam etti: “Ciddi bir inceleme yapılmış olsaydı benim paylaşımım olmadığı, etiketlendiğim için sayfamda görünen şeyler olduğu anlaşılırdı. Bunlardan suç isnat edilmektedir. Altı aydır cezaevindeyiz. Geçirmiş olduğum ameliyatlar nedeniyle ilaç almam gerekiyor. Üçüncü aydan sonra alafranga aparat aldırabildim. Ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya kaldım. Cezaevine geldiğimde karantinada kaldım. Günlerce, hatta aylarca kalan da var. Ben hayatımı koğuş arkadaşlarım vasıtasıyla sürdürebildim. Biz gazetecilere, özellikle Kürt gazetecilere uygulanan bir müdahale söz konusu. Bir ülkede basın özgür olmazsa kimse özgür olmaz, siz de olmazsınız. Tahliyemi ve beraatimi istiyorum."
Naza'nın savunması sırasında Bağımsız Milletvekili Ahmet Şık da duruşmaya katıldı.
ŞEHRİBAN ABİ: HABER YAPMAK SUÇ MU?
Duruşma tutuklu gazeteci Şehriban Abi'nin savunmasıyla devam edildi. Tutuklu gazeteci Şehriban Abi, çalıştığı JinNews'in resmi bir haber ajansı olduğunu belirterek, "Tutukluluğumuzun 5'inci ayında iddianame hazırlandı. İddianame denilse de… 2020 yılının ilk dört ayında teknik takip yapılmış. Ben kadın ve çocuk istismarı haberleri yaptım. Bu haberleri yapmak suç mudur?" diye sordu. Abi, hakkındaki "terör örgütü üyesi olmak" iddiasına dair bir delilin olmadığını vurguladı.
Abi, Mahkeme Başkanı'nın “Dosyanda not defteri var, ona dair ne diyorsun?” sorusunu, "Ben gazeteciyim, telefonumun kaybolması ya da kırılması durumunda rehberimdeki numaraları buraya geçiriyorum" şeklinde yanıtladı. Abi, “Kim örgüt üyesidir, kim değildir ben bilmiyorum, bilemem" dedi.
UĞUR: HELİKOPTER HABERİNDEN TUTUKLANDIM
Tutuklu Gazeteci Cemil Uğur, “Ben gazeteciyim ve burada gazetecilik yargılaması yapılıyor" diyerek savunmasına başladı. “İddianamede sadece toplumsal haberler yapıldığı, doğa olayları, spor ve magazin haberleri yapılmadığı iddia ediliyor" sözleriyle iddianameye değinen Uğur, "Oysa biz Van Başkale depreminden Türkiye'nin hafızasında kazınan kareleri de çektik" diye konuştu. Mezopotamya Ajansı'nın yasal bir ajans olduğunu vurgulayan Uğur, "Bana sorulan telefon görüşmesi, haber kaynağımla yaptığım görüşmedir. İki yurttaşın helikopterden atıldığına dair haberi yaptığım için tutuklandım. Bu suç değildir. Haberimizin kaynakları, hastane raporları ve görgü tanıklarının beyanlarıdır. Bu tarz işkence haberleri yüksek kamu yararı taşır" diye savunma yaptı.
Gazetecilikte sarı basın kartı şartının olmadığını söyleyen Uğur, şöyle devam etti: "Telefonda bulunan görüntüleri görmedim ve sosyal medyada paylaşmadım. Gazetecilik görevimi yerine getirdiğim için yapılan suçlamayı kabul etmiyorum çünkü gazetecilik suç değildir.”
Bu yıl 24’üncüsü düzenlenen Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri’nde Van’da iki yurttaşın helikopterden atılmasını kamuoyuna duyuran ve tutuklanan MA Muhabiri Cemil Uğur, Jüri Özel Ödülüne layık görülmüştü.
DURGUT: HUKUKSUZLUKTUR
Ardından tutuksuz yargılanan gazeteci Zeynep Durgut, Şırnak'ın Cizre ilçesinden SEGBİS ile duruşmaya bağlandı. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla TV'ye yaptığı haber paylaşımının suç sayıldığını aktaran Durgut, "Canlı bağlandığım TV programı beni alakadar etmiyor. Ben gazeteciyim. Her gün yüzlerce kadının öldürüldüğü bu ülkede 8 Mart’ı aktarmanın nesi suç olabilir? Bunun hukuksuz olduğunu düşünüyorum. Yaptığım haberler kadın ve çocuk haberleridir, doğa haberleridir. Beraatimi talep ediyorum" ifadelerini kullandı.
TUTUKLU GAZETECİLERİN AVUKATLARI: SAVCI PENGUEN BELGESELİ Mİ BEKLİYOR?
Duruşma avukat savunmalarıyla devam etti. Avukatlardan Ekin Yeter, duruşmada iki tanığın dinlenmesini talep etti. Mahkeme başkanı, talebe "Ne gerek var, çok heyecanlısınız" diyerek reddetti.
AV. TİMUR: VAN'DA PENGUEN YOK
Daha sonra gazeteci Adnan Bilen'in avukatı Murat Timur savunma yaptı. Müvekkillerine müdahale eden mahkeme başkanından sözünün kesilmemesini isteyen Avukat Timur, savcılığın kendi bakış açısıyla iddianame hazırladığını belirtti. İddianame için "politik bir belge" diyen Timur, "Neden magazin, spor haberleri yok' demiş. Kendi değerlendirmeleri üzerinden penguen belgeseli bekliyor sanırım. Ancak Van'da penguen yok. Van kedisi haberi mi bekliyor?" diye sordu.
Müvekkillerinin sarı basın kartları olmadığı için gazeteci olarak görülmemesini eleştiren Timur, sarı basın kartının gazetecilik için zorunlu olmadığını hatırlattı. Timur, "Dün de Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nu basın kartı yönetmeliğinin çeşitli hükümlerinin keyfi olduğu gerekçesiyle yürütmeyi durdurma kararı verdi. Kamuoyunda bu dosya gazetecilik dosyası olduğu biliniyor" dedi. Timur, gazetecilerin tahliye ve beraatını istedi.
TEKNİK MALZEME TALEBİNE RET
Timur'un ardından Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş Direktörü Avukat Veysel Ok savunma yaptı. Duruşmayı izleyen gazetecilerin bilgisayar ve telefonlarına el konulmasına tepki gösteren Ok, "Bu duruşmada 'gazetecilerin alet edevatları aranamaz el konulamaz' şeklinde bir Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararı sunacaktım ki duruşmayı izleyen gazetecilerin telefon ve bilgisayarlarına el koydunuz ve bunu tutanağa geçirmediniz. Siz bu konuda kararınızı verin ben sonra savunmaya geçeceğim. İade edilmesini ve haberlerini yazması için kolaylık sağlanmasını istiyorum” talebinde bulundu.
İddia makamı, gazetecilerin teknik malzemelerine el konulmadığını, ses ve görüntüye karşı 'tedbir' olduğunu belirterek, talebin reddini istedi. Mahkeme heyeti, el koyma kararı olmadığını ileri sürerek, talebi reddetti.
"YARGILANAN İŞKENCE HABERLERİDİR"
Ardından savunmasına devam eden Ok, “Bu davanın özü iddianamede gizlenmiş vaziyette. Asıl vaka, asıl olay iddianameye konulmamış. İşkence olayı haberleştiriliyor, bütün Türkiye bu haberi duyuyor. Savcı bu motivasyon ile gazeteci arkadaşların işyerlerinde arama yaparak, delil aradığını görüyoruz. İddianamenin kendisi davanın hukuki olmadığının delilidir. Eğer bu işkence haberleri olmasaydı bu haberden Türkiye haberdar olmayacaktı. Burada yargılanan işkence haberleridir. Hepimiz bu gazetecilerin 6 aydır tutuklu olma nedeninin bu olduğunu biliyoruz. Savcı sürekli olarak spor, magazin, doğa haberleri yapmadıklarından, çalıştıkları ajansın erişime engellendiğini belirtiyor. Savcı hangi yetkiyle gazetecinin spor ve magazin haberi yapmamasını 'örgüt üyeliğine' delil gösteriyor. Van'da gazeteci ne yapsın? Van'da sürekli hak ihlali var. Gazeteci onu haber yapıyor” diye konuştu.
ÇANTANIN FİYATINI MI HABERLEŞTİRSEYDİLER?
Tutuklu gazeteci Nazan Sala'nın avukatı Ekin Yeter ise, gözaltı aşamasında kimi hukuksuzluklarla karşı karşıya kaldıklarını ifade etti. İddianamede, gazetecilik faaliyetleri dışında herhangi bir delilin olmadığını kaydeden Yeter, müvekkili Sala'ya yöneltilen suçlamaların tutuksuz yargılanan Zeynep Durgut'a da yöneltildiğine işaret etti. "Hapishanede yaşanan bir hak ihlalinin haberleştirilmesi neden devlet düşmanlığı olsun" diye soran Yeter, "Yurttaşlara işkence yapanların haberlerini yapmak iktidarı rahatsız eder doğrudur. Ama basının denetim görevidir. Ülkenin hali ortadayken, Van’da her gün yeni hak ihlalleri ve olumsuzluklarla karşılaşırken Demet Akalın’ın çantasını kaç paraya aldığını mı haberleştirseydiler gazeteciler?” ifadelerini kullandı. Müvekkili Sala'nın 15 yıldır gazetecilik yaptığını ve tutuklandığında Van Büyükşehir Belediyesi'nde çalıştığına değine Yeter, "Dosyayı şişirmek ve çeşitlendirmek için çok sayıda gazeteciyi dosyaya boca etmişler" dedi.
Duruşma tutuklu gazeteci Nazan Sala'nın diğer avukatı Veysi Altay'ın savunmasıyla devam etti. Altay, “Uluslararası kurumların raporlarına göre dünyada hapiste tutulan gazetecilerin 3'te biri Türkiye’dedir. Tutuklanmayıp, adli kontrol kararı verilenler ya da yargı tacizine maruz kalanları da eklersek veriler artacaktır" dedi. Avukat Altay, tahliye istedi.
İKİNCİ OTURUMDA GAZETECİLER BİLGİSAYARLARINA SALONA ALABİLDİ
Duruşmanın ikinci oturumunda, duruşmayı izleyen gazetecilerin bilgisayar ve telefonlarını içeriye sokmalarına izin verildi.
Savunma yapan Cemil Uğur'un avukatı Naim Çali, kitap, gazete ve bir telefon görüşmesinin iddianamede suç delili olarak yer aldığına dikkat çekti. Gazeteciler hakkındaki dosyanın asıl nedeninin iki köylünün helikopterden atılması olduğunu vurgulayan Çali, "Müvekkilim bu haberi yapan kişilerden biridir. Doktor raporuna dayanılarak haber yapılmıştır. Bu haber hastane belgesine dayandırılmış bir haberdir. Helikopterden atılma sonrası arşiv arama tutanağı isteniyor. Suçtan tanığa gitme yok, önce şüpheliyi belirleme sonra delil toplama var. Tüm bilgi ve belgeler gözaltı sonrası oluşmuştur. Hazırlanan araştırma tutanağında müvekkille ilişkin hiçbir suç kaydı olmadığı ortaya çıkmıştır" dedi.
SARI BASIN KARTI KOZU
Uğur'un sarı basın kartının olmamasının da iddianamede yer aldığını ifade eden Çali, "Sarı basın kartı bir kozdur. 'Tutuklu gazeteci yoktur' demek için kullanılan bir kozdur. Düşünce ve ifade özgürlüğü nasıl ki muhaliflere hakaret konusunda kullanılıyorsa, bu kart da o şekilde muhalif gazetecilere yönelik kullanılıyor" diye belirtti. Müvekkilinin çalıştığı Mezopotamya Ajansı'nın (MA) ülkenin her bölgesinde faaliyet yürüttüğünü kaydeden Çali, "MA'da çalışmak suç olarak kabul edilemez. Bu suçlamalar yapılamaz. Olayın asıl kaynağı Osman Şiban ve Servet Turgut olayıdır. Müvekkilimiz ödül dahi almıştır" diye konuştu.
İddianamede, Uğur'un hasta tutuklu haberi için bir kişiyle yaptığı telefon görüşmesine yer verildiğini belirten Çali, şöyle devam etti: "Bu telefon görülmesinin içeriği olmadan, görüşme örgütsel olduğu şeklinde bir değerlendirme yapılmıştır. Gazetecilerin şu an salonda bulunan bazı avukatlarla yaptığı mesleki faaliyetleriyle ilgili konuşmalar dahi örgütsel ilişki delili diye dosyaya konmuş."
Çali, son olarak Uğur'u telefonunda yer alan ve suçlama konusu yapılan fotoğraf ve şarkılara değindi. Telefonda, avukatların söylediği şarkılardan suç yaratıldığına hatırlatan Çali, fotoğrafta yer alan ve duruşmada bulunan avukatları mahkeme heyetine gösterdi.
AV. TAMUR: ÇARPITMA VAR
Çali'nin ardından avukat Resul Tamur savunma yaptı. Gazetecilerin çalıştığı ajans ve gazetelerin iddianamede "örgütle bağlantılı" olarak gösterildiğini belirten Tamur, söz konusu ajans ve gazetelerin yasal olduğunu anlattı. Ajans ve gazetelerin sitelerine getirilen erişim engellemelerinin "sitelerin kapatılmış" olarak lanse edildiğine işaret eden Tamur, "MA, Jinnews ve Yeni Yaşam gazetesine dönük bir kapatma ve engelleme kararı yok. Burada çarpıtma var" diye belirtti.
"SAVCI SİPARİŞ TALEBİNDE BULUNAMAZ"
Tamur, iddianamedeki "magazin ve spor haberleri yok" gerekçesine de, "Savcı magazin, spor haberi okumak istiyorsa açıp bir siteden okuyabilir, ancak kimseden sipariş talebinde bulunamaz. Bunun kararını gazeteciler verir" diyerek gazeteciliğin sınırlarını çizdi. MA'nın vergi levhası ve evraklarını mahkemeye sunan Tamur, ayrıca gazetecilere sarı basın karı zorunluluğunun getirilemeyeceğine vurgu yaptı. Tamur, gazetecilerin teknik malzemelerine de el konulamayacağına işaret ederek, malzemelerin iadesini istedi.
İddianamede suç delili olarak gösterilen kitap ve gazetelerin suç olmadığını ifade eden Tamur, şunları dile getirdi: "Yazının ya da eserin sahibine gitmek zorundasınız. Gazete dağıtımcıları da gözaltına alındı ama suç bulunmadığından kovuşturmaya yer yok kararı verildi. Bir tartışma yürütülecekse bunların merkezi ve yetkisi Van değildir. Bu ajansların doğrudan yaptığı bir haberden bahsedilmiyor. Sadece erişim engeli getiriliyor."
AV. OFLAS: DÜĞÜNDEKİ GÖRÜNTÜ DOSYADA
Duruşma Cemil Uğur ve Şehriban Abi'nin bir diğer avukatı Barış Oflas'ın savunmasıyla devam etti. 2 yurttaşın helikopterden atılmasına dair yürütülen soruşturma savcısı ile gazetecilerin soruşturmasını yürüten savcının aynı kişi olduğunu hatırlatan Av. Oflas, helikopter olayının örtülmeye çalışıldığına vurgu yaptı. Müvekkilleri hakkında somut bir delilin bulunmadığını yineleyen Oflas, "Tüm deliller müvekkilimin yakalanmasına ilişkin evinde, ofiste ve telefonunda yer alan görüntülerdir" dedi. Söz konusu delillerle örgüt bağlantısı kurulmaya çalışıldığını belirten Oflas, "Muhalif haber nedeniyle gazetecilerin yargılanması Türkiye ve hukuk açısından utanç kaynağıdır" diye kaydetti.
Müvekkili Abi'nin evinde çıkan sarı, kırmızı ve yeşil renkteki çocuk elbisesinin de suçlama konusu yapıldığını söyleyen Oflas, "Dosya çok karışık. Müvekkilime ait olmayan haber notları delil olarak dosyasına konulmuş. Delil bulunmadığından Cemil'in benim düğünümde çektiği video suç olarak gösteriliyor. Cemil, meslektaşlarımız ve düğün sahipleri suç olarak gösteriliyor. Bunların dosyaya delil olmayacağını onlar da biliyorlar" diye konuştu.
"Hak haberciliği yapmak suç değil" diyen Oflas, gazetecilerin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasını istedi.
BARO BAŞKANI: SAVCI BASKI ALTINDA
Van Baro Başkanı Zülküf Uçar da duruşmada savunma yaptı. "Olayın aslı 2 kişinin helikopterden atılmasıdır" diye söze başlayan Uçar, savcılıkla ilk görüşmelerini anlattı. Uçar, "Bizim net gördüğümüz tablo şuydu; Bu soruşturmayı takip eden savcı bey üzerinde büyük baskı olduğunu anladım. Gazeteci arkadaşlar bu olayı hastaneden almış olduğu evrakta yazanlarla görüyorlar ve alıp haberleştiriyorlar. İlk etapta helikopterden atılma nasıl oldu belirsiz ama arkadaşlar bunu haberleştirdi. 100-150 askerin linç ettiği ve birinin öldüğü ağır bir olay. 2 yıl önce 3 çocuk için işkence olayıyla ilgili rapor yazıp kamuoyuyla paylaştık. Emniyet Genel Müdürlüğü bizi Van Barosu 'terörist' diye hedef gösterdi. Ama o yaptığımız rapor kaç ay önce mahkeme tarafından bizden isteniyor. Biz de böyle olaylarla karşılaşmak istemeyiz" diye konuştu.
BERAAT TALEBİ
Gazetecilerin faaliyetlerinden dolayı tutuklandıklarına dikkati çeken Uçar, "Gazeteciler magazin haberi yapmadıkları için suçlanıyor. Biz de isterdik işkenceyle öldürülen insanlar olmasaydı da sürekli magazinsel haberler okuyalım. Ama acaba bugün hangi ihlal yaşanacak diye her gün uyanıyoruz. Bu nedenle hakkaniyet ve yasalara uymada siz mahkeme üyelerine büyük görevler düşüyor. Bugün gazeteciler, gazetecilik yaptıkları için yargılanıyorlar. Tamamen gazetecilik faaliyeti. Henüz hakkında erişim engeli olan bir haber sitesini nasıl örgüt kapsamında düşünüyoruz ve suç isnat ediliyor. Burada yargılanan 4 ya da 5 kişi değil, gazeteciliktir. Gazeteci arkadaşlarımızın tutuksuz yargılanarak, beraat etmelerini istiyoruz" talebinde bulundu.
Cemil Uğur'un avukatlığını üstlenen Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) avukatlarından Ülkü Şahin, iddianamede gazetecilerin sarı basın kartlarının olmamasının suç olarak gösterilmesine değindi. Danıştay'ın bu yöndeki "ihlal" kararına değinen Şahin, "İletişim Başkanlığı gazeteci olmak için basın kartına ihtiyaç olmadığını, basın kartının kolaylaştırıcı olduğunu belirtiyor" dedi. Şahin, gazetecilerin tahliyesini istedi.
Daha sonra Av. Zelal Pelin Doğan, İstanbul Bağımsız Milletvekili Ahmet Şık’ın olaya ilişkin hazırladığı raporu mahkemeye sundu.
Savcılık, 4 gazetecinin tutukluluğunun devamını istedi. Mahkeme heyeti, duruşmaya karar verilmek üzere ara verildi.
TAHLİYE KARARI
Mahkeme, Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Adnan Bilen ve Cemil Uğur, Jinnews muhabiri Şehriban Abi ve gazeteci Nazan Sala'nın tahliye edilmesine karar verdi. Gazeteciler hakkında ayda bir imza verme ve yurt dışına çıkış yasağı adli kontrol tedbirleri kararı verildi. Bir sonraki duruşma 2 Temmuz 2021'de görülecek. (Van/MA)