04 Nisan 2021 00:23

Avrupa'nın Gündemi | İşçinin korona önlemi: Grev!

Salgına karşı önlemler alınıyor ancak fabrikalar kapanmıyor. Alman Spiegel Online'da yayımlanan bir yazıda işçilere grev çağrısı yapıldı: Aşılanmamış kolumuz istediğinde tüm çarkları durdurabiliriz!

Almanya’nın Stuttgart kentinde eylem yapan metal işçileri | Fotoğraf: Ali Çarman/Evrensel (Arşiv) | Kolaj: Evrensel

Paylaş

Almanya’da korona tedbirleri, test ve aşı konusunda tutarsızlıklar halkın hükümete güvenini azaltmaya devam ediyor. Hâlâ kişisel önlemlerle pandeminin yenilebileceği ileri sürülüyor ama aşı konusundaki yetersizliğin yanı sıra fabrikalar ve işyerleri üretime, çalışmaya devam ediyor. Toplu taşıma araçları çalışanlarla tıkl ım tıklım dolu. Birkaç haftalık sıkı kapanma talebi yetkililerce dikkate alınmıyor. Spiegel Online’daki yorumda çalışanlara kendi “kapanmaları”nı uygulamaya geçirmeye, greve çağrılıyor.

Fransa’da Cumhurbaşkanı Macron, çarşamba günü pandeminin başından bu yana 7. defa Ulusa Sesleniş konuşması yaptı ve artan günlük vakalar ile acil servislerin tıka basa dolması karşısında bugüne kadar almayı reddettiği kimi kararları almak zorunda kaldı. Bilim Konseyinin ocak ayında önerdiği önlemleri reddederek ve kararları tek başına alarak pandeminin bu hale gelmesinin esas sorumlusunun doğrudan Macron olduğu artık herkesin tartıştığı bir konu haline geldi. Liberation gazetesinin başyazısında Macron’un verdiği kararların olarak kendisine pahalıya mal olabileceği vurgulandı.

İngiltere’de Başbakan Johnson’un pandemi ve ırkçılık incelemesi sonuçlarını açıkladı. Açıklanan raporun kendisi “ırkçılık”la suçlanıyor. İncelemede toplumdaki eşitsizliğin ve azınlıkların yaşadığı zorluk ve haksızlıkların sebebini ırkçılık olarak görenlerin hayal dünyasında yaşadığı ileri sürülüyor. Irkçılık sorununa çözüm önerileri sunması gereken raporun, ırkçılığı daha da derinleştirerek toplumlar arası gerilimi artıracağı öngörülüyor.


KORONA GREVİNE ÇAĞRI

Margarete STOKOWSKİ
Spiegel Online

Bilim insanları ve tıp uzmanları uzun zamandır artan korona vakalarına karşı hızlı ve sert bir kapanma çağrısında bulunuyor. Belli ki politikacılar bunu beceremiyor, o zaman neden kendimiz yapmıyoruz?

Siyasetle uğraşan ve hükümetin salgınla mücadeledeki felaket stratejisini açıklamak isteyen herkes genellikle her şeyin ne kadar karmaşık olduğunu vurguluyor: Federal hükümet, eyalet hükümetleri, kişisel sorumluluk, mutantlar… Gerçekten bunların birbiriyle uyumlu sürdürülmesi çok zor. Daha da önemlisi demokrasiye uymak, demokratik kararlar almak oldukça zor. Ancak bazen her şey çok basit olabilir, sadece 1 ve 1’i toplamanız gerekir: Birincisi, salgının üçüncü dalgasının daha sert önlemler alınmadıkça yıkıcı olacağını biliyorsunuz, ikincisi, federal hükümet ve eyalet hükümetleri mevcut pozisyonları ve argümanları ile bunun farkında değiller. Bu durumda tepedekiler gerekli önlemleri almıyorlarsa sert kapanmayı taban uygulamaya sokmak zorunda.

Sert kapanma şu anlama gelir: Özel yaşamdaki bağlantıları azaltmak için bilinen tüm önlemler ve ek olarak iş yaşamında gerçekten temasın azaltılması. Kısacası; hâlâ gereksiz temasların olduğu yerlerde grev!

Temasın azaltılması ve adaletin sağlanması nedeniyle, ama elbette hükümetlere bir mesaj olarak da grev doğrudur. Sadece çağrısı bile kısmen yardımcı olabilir, çünkü grev işten kaçmak değildir ve işinizi riske atmamak için yasal grev yapacaksanız greve başlamadan önce örgütlenmek ve müzakere etmek zorunludur. Daha iyi çalışma koşulları hakkındaki müzakereler (hem sağlık hem de para açısından) başarılı olabilir. Tabi ki bunun dışında yasadışı grev de yapılabilir.

Şu anda, işverenlerin gönüllüğüne bırakılmış önlemler nedeniyle pek çok emekçi, işverenlerinin kârlarını korumak için kendi sağlığını ve diğer insanların sağlığını riske atıyor. Fabrikalarda, şantiyelerde, iş toplantılarında, mezbahalarda, tersanelerde, lojistik merkezlerde ve büyük bürolarda yaşananlar, insanların ihtiyaç duyduğu toplu taşıma araçlarında olanlar, işverenler ve yöneticiler koruyucu önlemler almaya zorunlu tutulmadığı sürece yeterince kontrol edilemez.

Çalışılan yerlerde kişi sayısının azaldığı durumlarda bile, öğle yemeği molasında bazen çok fazla insan maskesiz buluşuyor. Bu konuda gereğinden fazla haber var. Yarı dolu çok kişili bir büroda bile, maskesiz R değeri hâlâ 8, bu da enfekte bir kişinin sekiz kişiyi daha enfekte ettiği anlamına geliyor. Bu tür bürolarda ülke çapında maske zorunluluğu yok. Politikacılar bilimi yeterince dinlemiyor, iş dünyası ise ikisini de yeterince dinlemiyor ve bu durum kendi kendine değişecek gibi görünmüyor.

Büyük çaplı grevlere karşı ana argümanlar şunlar:

1) Herkes grev yapamaz, örneğin ihtiyaç duyulduğu için doktorlar ve izin verilmediğinden memurlar grev yapamaz.

Doğru ama herkes greve gitmek zorunda değil yine de greve katılanların sayısının artması iyi olur.

2) Aklına gelen grev yapamaz, çünkü gerçekten de Almanya’da bir grev hakkı hukuku vardır, bu bir grevin yalnızca yasal olduğu, düzenlenebilir hedefleri olduğu, TİS kapsamında ve müzakerelerden sonra gerçekleştiği ve grev bir sendika içinde örgütlendiğinde grevcilerin işten çıkarılmaya karşı korunacağı anlamına gelir.

3) Herkes greve giderse, hayat durur ve bu ekonomiye zarar verir.

İkinci ve üçüncü maddeler aslında karşı argümanlar değil. Çünkü -madde 2- sendika, talepler ve müzakereler, bunların hepsi uygulanabilir. Korona, zengini zenginleştiriyor ve asgari ücret hâlâ bir şaka, bu üçüncü dalga için de geçerli. Yani greve çıkılması için yeterli mali neden var, sağlık nedenleri büyük bir aciliyetle bunun üstüne geliyor. Ve –madde 3- tabii ki o zaman her şey durur, durması da gerekir, çünkü amaç budur!

Gastronomi ve kültür gibi büyük sermayenin toplanmadığı ekonomi, mevcut durumda zaten son derece zarar görüyor, büyük sermayenin bulunduğu ekonomi iki veya üç haftalık bir grevden sonra hiç de yok olmaz. Evet, birkaç kısa vadeli kesinti olacaktır. Ancak fabrikalardaki kapanma ile sermaye yıkılmaz ama daha az insan hastalanır ve ölür.

Şu anda, Almanların yalnızca yüzde 38’i salgını kontrol altına alacak önlemlerin uygun olduğunu düşünüyor. Daha fazla insan, daha fazla serleştirme istiyor. Hükümete karşı memnuniyetsizlik artıyor. Bilim adamlarından, yoğun bakım hekimlerinden, politik girişimlerden, bireysel politikacılardan yükselen iki ila üç haftalık sıkı bir tecrit talebi var, iki gün içinde 55.000’den fazla oy alan çevrimiçi bir imza kampanyası var.

Uygulanan politikaya karşı yorgunluk, öfke ve dehşet çoğunluğun duygusunu yansıtıyor. Geçen yıl sorumluluğun bireylere yüklendiği önlemler şimdilerde dalga geçer gibi geliyor. Artık hepimiz ekmek pişirmeyi, mum yapmayı ve evde spor yapmayı öğrenebileceğimizi gördük. Şimdi de kendi kapanmamızı yapabileceğimizi görebiliriz: Aşılanmamış kolumuz istediğinde tüm çarkları durdurabiliriz. 

(Çeviren: Semra Çelik)


KISTIRILMAK

Alexandra SCHWARTZBROD
Liberation/Başyazı

Dayanmak. (Pandeminin başından bu yana) 7. Ulusa Sesleniş konuşmasının başından sonuna kadar Emmanuel Macron bu kelimeyi sihirbaz bir kavram olarak kullandı. Dayanmak, zira önümüzdeki üç hafta hastaneler açısından felaket geçecek. Dayanmak, en azından mayıs ortasına kadar, virüs kasırgası geçene kadar ve aşı kampanyasının etkisini göstermesine kadar dayanmak.

Neler olduğunu belirtmeden “hatalar yaptık” diye kabul etti, fakat aynı sırada bir kez daha komşu ülkelere göre daha iyi yapıldığına dair tatminkâr bir tavır sergiledi. “Kapanmadan kapanma” zor denklemini devlet başkanı yılın başından bu yana çözmeye çalışıyor. Tek başına, artık dinlemediği bilim insanları olmadan çözmeye çalışıyor bu denklemi. Ve başarı… elde edemiyor. Günlük vakalardaki hızlı artış ve acil servislerin tıka basa dolması göz önünde bulundurulduğunda bu hafta başka çaresi kalmamıştı. Yeni önlemler ilan etmesi de bir zorunluluk olmuştu. Fakat onun için haftalardır reddettiği karardan da kesinlikle vazgeçilmediğini göstermek gerekiyordu, yani sert bir kapanma kararı vermeme. 

2020 mart ve nisan ayı boyunca Fransa’nın tam kapanarak durmasından travma geçirmiş ve bir daha asla yapmamaya yemin etmişti. Ekonomik yıkılmadan korkmaktan, insanların delirmesi ve öğrencilerin okul ve derslerden kopmasından tedirginleşerek bir daha tam kapanma kararı vermemeyi kararlaştırmıştı. Okulları kapatma kararı onun için verilmesi gereken en son karardı. Ve sonuçta artık o seviyeye ulaşıldı. Öğrenci ebeveynlerinin, öğretmenlerin ve farklı siyasi çevrelerden seçilmişlerin baskısı çok yoğunlaşmıştı. Dolayısıyla kendisini reddetmeden taviz vermek de gerekiyordu. İşte bundan dolayı Paskalya tatillerinin tarihleri değiştirildi ve bir hafta önce bir hafta da sonra uzaktan ders yapılma kararı verildi.

Sonuç itibariyle nisan ayu boyunca öğrencilerin çok az dersleri olacak ve bu süre içinde aşı kampanyası hızlanacak… Tabii gerçekten hızlanırsa. Ve Emmanuel Macron’un… ve aslında de tüm Fransızların tek selameti de bu hızlanmadadır…

Sonuç itibarıyla bir perspektif ve takvim sunuldu. Ve Cumhurbaşkanının artık hata yapma şansı kalmadı.

(Çevirmen: Deniz Uztopal)


CİDDİ OLAMAZSINIZ

The Guardian
Başyazı

Boris Johnson’ın ırkçılığa dair başlattığı incelemenin sonuçları çarşamba günü bildirildi, ancak sonuçların uzun zaman önce yazıldığını düşünenler haksız değil. Geçen yaz komisyonu kuran başbakan, görevini “anlatıyı değiştirmek, böylece mağduriyet ve ayrımcılık duygusunu durdurmak” olarak tanımladı. Politika Birimi Başkanı Munira Mirza, “ırkçılık karşıtı lobi ve… onun şikayet kültürü” olarak adlandırdığı şeye saldırdı. Komisyon personeli buna göre atanmış görünüyor. Daha tek bir delil toplanmadan önce karar verilmişti. Bu süreçte, 10 Downing Street (Başbakanlık) ırkçılığın gerçeklerini araştırmadı, ancak bir kültür savaşını körüklemek için onları sömürdü. Geçerli siyasi endişeleri, onları dile getiren insanlara karşı çevirdi. (…)

Raporun bazı ifadeleri cahil, diğerleri ise düpedüz saldırgan. Hobson-Jobson adlı ünlü bir sözlüğün 1886’da yayınlandığından ve bugün erişilebilir durumda olduğundan habersiz olan rapor “Hint kökenli, tanınmış İngiliz kelimelerinin sözlüğünü veya sözlüğünü” gerekliliğini dile getiriyor. Bir sonraki cümle şöyle devam ediyor: “Karayip deneyimiyle ilgili, köle dönemine yalnızca kâr ve acı çekmekle ilgili değil, aynı zamanda kültürel olarak Afrikalıların kendilerini yeniden modellenmiş bir Afrika/Britanya’ya nasıl dönüştürdüklerini anlatan yeni bir ifade var.”

Tarihçiler, köle ticareti sırasında Jamaika’ya zorla götürülen Afrikalıların, Kuzey ve Orta Amerika kıtasına götürülenlerinden tamamından daha fazla olduğunu kaydediyorlar. Birçoğu, gözetmenlerinin ellerinde hayal bile edilemeyecek şiddete ve aşağılanmaya maruz kaldıktan sonra ölene kadar çalıştırıldı. Bu hikaye gömülmek bir yana, İngiliz okul çocuklarına anlatılmayı gerektiriyor.

Kapsayıcı argüman; bağnazlık örnekleri varken (özellikle çevrimiçi), ırkçılığın yaşam şanslarını ekonomi, coğrafya veya aile geçmişinden çok daha az etkilediğidir. Rapor beyaz işçi sınıfından insanlar için endişeleri ortaya koyuyor, ancak etnik azınlıklardan insanlar da açıkça işçi sınıfı olabilir -bir Bangladeşli mutfak çalışanına veya Somalili bir Uber sürücüsüne sormanız yeterli. Karşılaştıkları engeller ırk ve sınıf arasında düzgün bir şekilde bölünemez, ancak bu faktörlerin ve daha fazlasının karmaşık bir birleşimidir.

Ve siyah bir adamın Metropolitan Police (Londra Polis örgütü) tarafından durdurulma ve aranma olasılığının beyaz arkadaşından 19 kat daha fazla olduğu veya genç siyah bir annenin doğumda ölme olasılığının dört kat daha yüksek olduğu bir toplumda yapısal ırkçılık inkar edilemez. Kovid tarafından öldürülen tüm sağlık çalışanlarının beşte üçü siyah, Asyalı veya diğer bir etnik azınlık olduğunda, bu gruplar personelin beş üyesinden yalnızca birini oluştursa da, bu sınıfa atfedilemez: Irkçılık açıkça iş başında.

Bu raporun arka planında George Floyd’un polis tarafından acımasızca öldürülmesi ve koronavirüsün Birleşik Krallık’taki etnik azınlıklar üzerinde aldığı ağır ölüm ve hastalıklar vardı. Büyük bir halk şoku anıydı ve bugün ırkçılığın gerçekleri hakkında anlamlı bir diyalog için elle tutulur bir açlık var. 1981 Brixton isyanları ve 1993 Stephen Lawrence cinayeti, aynayı tutan ve güçlüleri daha iyisini yapmaya sevk eden Scarman ve Macpherson raporlarına yol açtı. Bu sefer böyle bir şans yok. Bay Johnson ve müttefikleri, bu anı kötü niyetle kullanarak, daha fazla adalet isteyen tüm etnik kökenlerden insanlara karşı bir garezin peşine düştüler. Ne için? Belki de önümüzdeki ay yapılacak seçimlerde belediye encümenlerinde birkaç sandalye daha kazanmak için.

(Çeviren: Haldun Sonkaynar)

ÖNCEKİ HABER

Siirt’te eylem ve etkinlikler pandemi gerekçesiyle 15 gün yasaklandı

SONRAKİ HABER

Norveç'te yoksul çocuk sayısı artıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa