05 Nisan 2021 00:12

Seçimlere giderken Filistin

Filistin halkı 22 Mayıs’ta sandık başına gidecek. Mahmud Abbas ve Hamas'ın yanı sıra İsrail’in hapiste tuttuğu Mervan Barguti ile BAE destekli Muhammed Dahlan’ın listeleri öne çıkıyor. Sol ise dağınık

Fotoğraf: Mustafa Hassona/AA

Paylaş

Kays ABBAS

Arap dünyasının unuttuğu Filistin davası, uzun bir aradan sonra yaklaşan genel seçimler nedeniyle yeniden hatırlandı. 22 Mayıs’ta Filistin halkı, 15 yıl aradan sonra yeniden sandık başına gidecek. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, 15 yıl aradan sonra İsrail işgali ve ablukası altındaki Filistin topraklarında seçim yapılmasını öngören kararnameyi 15 Ocak’ta imzalamıştı. Seçime katılacak hareketler ve ittifaklar aday listelerini ise mart ayında sundular.

Seçimlerde ilk göze çarpan unsur iktidardaki el Fetih hareketinin ayrı listelerle seçime girecek olması.

Filistinli Yazar Abdulbari Atwan, el Fetih’teki bölünmenin üç listeyle temsil edildiğini yazdı. Atwan makalesinde bunların, Mahmud Abbas’ın Yardımcısı Mahmud el Alul tarafından yönetilecek olan hareketin resmi merkez komitesinin listesi, Yaser Arafat’ın yeğeni olan ve uzun yıllardır hapiste bulunan Mervan Barguti’nin de içinde olduğu “Özgürlük listesi” ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) açıktan desteklediği ve merkez komiteden ihraç edilmiş olan Muhammed Dahlan’ın “reformist akım” olarak tanımlanan “Gelecek listesi”.

Dahlan son dönemde İsrail’le yaşanan normalleşmenin Filistin’deki mimarı olarak biliniyor. Atwan’a göre, Mervan Barguti de sahip olduğu geniş halk desteği nedeniyle Abbas’ın yönetim tekeline karşı bir tehlike haline gelmiş durumda.

Seçime giderken süreci değerlendiren al Arab gazetesi, BAE’nin desteğini alan Muhammed Dahla’nın Reformist Hareketi’nin yaptığı sosyal yardımlar nedeniyle seçime güçlü girdiği görüşünde. Başta Filistin Halk Kurtuluş Cephesi olmak üzere solun ayrı listelerle seçime girmesinin de “Filistin solunun” dağınıklığının ifadesi olduğu belirtiliyor.

BARAJ SORUNU BÜYÜYOR

Etiyopya’nın Nil Nehri üzerinde inşa ettiği el Nahda Barajının su tutmaya başlamasıyla birlikte bu durumdan birinci derecede etkilenecek olan Mısır ve Sudan’la ilişkileri gittikçe geriliyor.

Etiyopya’nın ABD’nin Sudan’daki Elçisi Donald Booth aracılığıyla temmuz ayında baraj göletinin su ile doldurulmasının ikinci aşamasına geçeceğini bildirmesi, Devlet Teknik ve Profesyonel İş Yaratma Ajansı Genel Müdürü Bashir Abdel Rahim’in ikinci aşama nedeniyle ormansızlaştırmanın başlayacağı gibi açıklamaları ortamın ısınmasına neden oldu.

Al Kuds al Arabi gazetesi Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi’nin yıllarca diplomatik açıklamalar, müzakereler ve görüşmelerden sonra el Nahda Barajı’ndan bahsetme biçiminde gözle görülür bir değişiklik meydana geldiğini yazdı. Gazetenin başyazısında “Kimsenin Mısır’dan bir damla su alamayacağını söylerken tehdidin tonu açıktı” denildi.

“Bölgenin bu anlamda istikrarı, cephede günler önce askeri iş birliği anlaşması imzalayan Mısır ve Sudan’ı da içine alacak bir savaş olasılıklarını içeriyor” yorumuna yer verildi.

 

FİLİSTİN SEÇİMLERİNE DOĞRU SİYASİ MANZARA

Abdulbari ATWAN
Rai al Youm

Başlangıçların sonuçları ortaya çıkardığı teorisi doğruysa, önümüzdeki mayıs ayında yapılacak olan Filistin Yasama Konseyi seçimleri için adaylık kapısının kapanmasının ardından izlenebilecek ön göstergeler, el Fetih için pek de iyiyi işaret etmiyor. Belki Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, aldığı seçim kararı için parmaklarını ısıracak.

Seçim Komisyonunun açıkladığı listelere bakıldığında 36’dan fazla liste var ve şimdiye kadar 13’ü kabul edildi. İktidar partisi el Fetih hareketinin çıkmazını yansıtan 3 liste olduğu söylenebilir ve bunlar Filistin siyasi sürecini yeni temeller üzerinde yeniden şekillendirebilir:

Birincisi: Başkan Abbas Yardımcısı Mahmud el Alul tarafından yönetilecek olan, hareketin resmi merkez komitesinin listesi. Liderlerinden beşinin isimleri yer alıyor.

İkincisi: Mahkum Mervan Barguti ile merkez komite üyesi olan Dr. Nasser Alkidwa arasındaki ittifak sonucunda ortaya çıkan ve “Özgürlük” adını taşıyan liste.

Üçüncüsü: Hareketten ihraç edilen Merkez Komite Üyesi Milletvekili Muhammed Dahlan’ın önderlik ettiği “Reformist akımı” temsil eden “Gelecek” listesi.

Üç listeyle el Fetih’i temsil eden Filistin hareketinin tehlikesi, tarihinde benzersiz ve eşi görülmemiş bir fenomen olmasını değil, iç bütünlüğünün parçalanmasını da yansıtmaktadır.

Hareketin bel kemiğini “yiyip bitiren” bu parçalanmanın ve seçmen tabanının oylarının dağılması, rakip Hamas hareketinin tüm seçmen tabanını saran birleşik bir listeyi ilerlettiği bir zamanda ortaya çıkması dikkat çekicidir.

Halil el Şakaki Merkezi tarafından yapılan son kamuoyu yoklamalarının sonuçları, mahkum Mervan Barguti tarafından desteklenen listenin oyların yaklaşık yüzde 28’ini alabileceğini doğruladı. Devlet Başkanı Abbas’ın listesinin payı ise yüzde 22 civarında.

Hamas’a gelince, payı yüzde 22 olacak. Bu da Barguti ve Hamas listeleri ile diğer bloklar arasında bir ittifakın olacağı anlamına geliyor. Bu beklenen bir durumdur ve yeni Yasama Konseyindeki sandalyelerin çoğunu kontrol etmek ve hükümeti oluşturmak anlamına gelecektir.

Tutuklu Barguti, üyesi olduğu “el Fetih” hareketinin Merkez Komitesinin tüm ayartmalarını ve baskılarını reddetti. Başkan Abbas’a meydan okuyarak meslektaşı Dr. Alkidwa ile ittifak kurmaya karar verdi. Sayın Hüseyin El Şeyh’in parmaklıklar ardında kendisini ziyareti sırasında kendisine getirdiği tüm cezbedici teklifleri reddetti. Tıpkı partneri ve listesinin başı olan Dr. Alkidwa’nın başına geldiği gibi onu hareketten kovma tehditleri de onu korkutmuyor.

Devlet Başkanı Abbas’ın Danışmanı Dr. Nabil Şaas, BBC radyosuyla ortak bir röportajda “el Fetih” hareketinin ciddi anlaşmazlıklar ve bölünmelerle karşı karşıya olduğunu kabul etti. “Barguti listesinin ana hareketinin listesinden çekileceğini” öngördü. Ancak bu kehanetin gerçekleşmesi mümkün gözükmüyor ve sahibinin temennisini yansıtıyor. Tutuklu Barguti, Hüseyin el Şeyh ile ikinci kez görüşmeyi reddetti. Başkan Abbas’ın Elçisi Bay Alul ve Bayan Fadwa Barguti arasındaki görüşmeler gece 3’e kadar devam etti ve onu seçim komitesine “Özgürlük” blokunu sunmama çağrısında başarılı olmadı.

Mahkum Marwan Barguti, halk desteği el Fetih hareketiyle sınırlı olmadığı için, anavatan içinde ve dışında geniş halk desteğine sahip olduğu için Filistin siyasi sürecinin de “hükümdarı” oldu. Bu nedenle, Başkan Abbas ve iktidar üzerindeki tekeli ve onu çevreleyen grup için ilk kez en büyük tehlike haline geldi.

 

LİSTELERİN YAYIMLANMASININ ARDINDAN FİLİSTİN’DE SEÇİMLER

Adli SADIK
al Arab

Batı Şeria ve Gazze’de seçimlere aday olan listelerin yayımlanmasının en önemli yansımaları arasında Filistin Yönetimi ve Devlet Başkanı Mahmud Abbas’a yönelik temposunu artıran beklenti ve hedefe olan güveninin zayıflaması geliyor.

Abbas’ın daha az sandalye alacaklarını hesapladığı listeler Hamas, Reformist Hareket ve Mervan Barguti’nin grubunun katıldığı Naser Alkidwa’nın Ulusal Demokratik Meclisi. Belki de bu derin endişe uyandıran beklentinin temel nedeni hem Hamas’ın hem de Reformist Hareket listelerinin, seçmenlerle iletişim kurmak için sağlam, disiplinli ve iyi planlanmış bir bloku temsil etmeleridir.

Hamas itaate dayalı bir organizasyondur. Sosyal yardım sisteminin aktif çalışmasını destekleyen bu harekete bağlı kuruluşlar ve destekçileri vardır. Aynı şekilde Demokratik Reform Hareketi, dışlananlardan oluşan seçmenleriyle sağlam blok haline geldi. Yönetimin uygulamalarına kızgınlık ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin Filistin seçimleri gündeme gelmeden çok önce sağladığı sosyal yardımlar nedeniyle halkla olumlu bir etkileşim içinde.

Demokratik Reform Hareketi, hareketin faaliyetinin yasaklandığı ve kadrolarının güvenlik güçlerince yakalandığı Batı Şeria ve Kudüs vilayetlerinde oy toplama planını güçlendirmek için listesini oluştururken istisnai bir formül benimsedi. Hareket, bu illerdeki adaylarını özenle seçti; iyi bir geçmişe ve saygıya sahip unsurları seçti.

Hareket, diğer gruplara ait ve onların dışında olan unsurları içine almış olsa bile, daha küçük gruplarla ittifak fikrini dışladı. Halk Cephesi fraksiyonunun bu listeye girmesiyle ilgili olarak yayımlanan ve söylenenler doğru değil. Birçok fraksiyonla mevcut diyaloglar açık kalsa da genel olarak yaklaşım seçimlerden sonra iş birliği olasılığına odaklanıyor.

Halk Cephesi fraksiyonu, “Halkın Nabzı” adlı kendi listesini açıkladı. Listeye Cephe Genel Sekreteri tutsak Ahmed Saadat başkanlık ediyordu. Listede 17’si kadın ve 5’i tutuklu olmak üzere 40 isim bulunuyor. Listeler, Filistin solunun kendi fraksiyonlarının ve partilerinin birleşik bir listesini oluşturamadığını gösterdi.

Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın listesi dışında örgütsel ve bölgesel düzeyde keskin tepkiler meydana gelmedi. Listenin yayımlanması; silahlı saldırılar, geri çekilmeler ve faaliyetlerin dondurulması da dahil olmak üzere hareketin kadrolarında öfkeli tepkilere neden oldu. Bunun nedeni geçmiş deneyimler ışığında adaylık koşullarının yerine getirilmesi sorgulanan yürütme çerçevesinden yetkililere istisnalar tanınmasıydı.

Bu kargaşadan sonra beklenebilecek en az şey, Fetih için seçim sürecinin sonuçlarının mütevazı olacağıdır. Mevcut hareketin liderlerinin Hamas ile hükümet kurma görüşmelerini yenilemelerine neden olan şey budur. Çünkü hareket için en önemli şey, varlığının iktidarda devam etmesidir.

 

MISIR: EL NAHDA BARAJI, KANAL VE BAE’NİN ARA BULUCULUĞU

al Kuds al Arabi
Başyazı

Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi’nin yıllarca diplomatik açıklamalar, müzakereler ve barajla ilgili görüşmelerden sonra “el Nahda Barajı”ndan bahsetme biçiminde gözle görülür bir değişiklik meydana geldi. Kimsenin “Mısır’dan bir damla su alamayacağı”nı söylerken tehdidin tonu açıktı. Konuşmasında, “Bu suya zarar veren her şey ‘kırmızı çizgi’dir. Kimsenin bizim yeteneğimizden uzak olduğunu hayal etmemesi gerekiyor” dediğinde, konuşma Etiyopya ile sınırlı görünüyordu.

Açıklamalar, uluslararası alanda büyük önem taşıyan su yolunu 6 gün süreyle kapatan devasa konteyner gemisinin yüzdürülmesi sonrasında Süveyş Kanalı yönetimine bağlı bir merkezde düzenlenen basın toplantısında geldi (İki trenin çarpışması ve bir konutun çökmesinin yanı sıra yapım aşamasındaki bir köprünün temellerinin de çökmesi gibi diğer felaketlere ek olarak). Ancak Süveyş Kanalı’nda yaşananlar, kanalın güvenliği, Mısır ve dünya üzerindeki etkisi konusunda Mısır yönetimini yeniden uyardı.

Süveyş Kanalı; Mısır’ın 1956’da İsrail, İngiltere ve Fransa ile savaşının sebebiydi. Kanal, (“geçiş savaşı” olarak anılan) 1967 ve 1973 savaşlarında stratejik açıdan etkili bir bölgeydi.

Bölgenin bu anlamda “istikrarı”, cephede günler önce askeri iş birliği anlaşması imzalayan Mısır ve Sudan’ı da içine alacak bir savaş olasılıklarını içeriyor. Diğer tarafı ise Etiyopya (ve muhtemelen Eritre) temsil ediyor. Ancak Süveyş Kanalı’nın ve dolayısıyla üç kıta arasında geçen gemilerin rotasının ve genel olarak dünya ekonomisinin Mısır’ın “suları” ile ilgili herhangi bir askeri çatışmadan etkilenebileceğini de ima ediyor. Nil Nehri ve Süveyş Kanalı güzergahının yanı sıra son yıllarda Akdeniz’de sık sık görülen gaz ve internet bağlantı kabloları ittifaklarını içeriyor.

El Nahda Barajı konusunda oyunun kurallarının bir kısmını değiştiren faktörlerden biri de Tigray bölgesinde binlerce kişinin hayatını kaybettiği ve on binlerce kişinin Sudan’a sığınmasına yol açan Etiyopya’daki iç çatışmadır. Sonrasında Sudan ordusu tartışmalı el Shafa bölgesine girdi ve (Devlet Başkanı) Addis Ababa kendisini kaçınılmaz bir durumla karşı karşıya buldu. Kanlı bir iç çatışma yaşarken Sudan ile askeri cephe açamazdı.

Meselelerin Mısır ve Sudan’ın Etiyopya’ya meydan okuma ve onu daha yumuşak bir duruşa itmeye doğru yönelmesiyle, yüzeyde net olmayan bölgesel bir faktör belirdi. Bu faktör Sisi rejiminin eski ve Sudan rejiminin yeni müttefiki BAE’nin pozisyonuydu. Görünüşe göre Abu Dabi, Mısır ve Sudan’dan Etiyopya’ya doğru yönelen gerginliğin tırmanışını engellemeye çalışıyordu. BAE Dışişleri Bakanlığının dünkü (salı günü) açıklamasında, üç ülke arasında “yapıcı bir diyalog” çağrısı yaparak Mısır ve Sudan’ı desteklemekten çok tarafsızlığa daha yakın bir tutum ortaya çıktı. Alınan tutum, Sisi’nin açıklamalarından kısa bir süre sonra ortaya çıkan Suudi Arabistan, Bahreyn ve Umman’ın Kahire’ye verdiği açık destekten farklı bir tutumdu.

Bu pozisyonun tetikleyicisi, Abu Dabi’nin üç ülkeye yatırım yapması olabilir. Bu durum onu bölgede “Kimsenin hayal etmediği istikrarsızlık” oluşumundan kaçınmaya iten şeydir. Bununla birlikte, bu “ekonomik” analiz aslında BAE’nin “tarafsızlığını” açıklamak için yeterli değildir ve muhtemelen Kahire (ve ayrıca Suudi Arabistan) ile Abu Dabi arasındaki örtülü siyasi anlaşmazlıklar ile ilgilidir. BAE’nin, birçok yerde Kahire ve Riyad’la tezat oluşturan, bölgede ve dünyada kendisi için öngördüğü siyasi ve ekonomik ağırlık ile ilgili olabilir.

ÖNCEKİ HABER

‘Sağlığımız ve sınavlarımız arasında bırakılıyoruz’

SONRAKİ HABER

Mersin'de Değirmençay köyünün dibine maden sahası kurulmak isteniyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa