Biden’ın dış politikasına "demokrasi" kılıfı
Biden yönetimi hakkında dış politikada biçimsel değişiklikler olacağı öz olarak ise büyük değişiklik olmayacağına dair beklentiler bu süreçte bir nebze doğrulanmış oldu.
Fotoğraf: Oliver Contreras/Epa/AA
Ekim KILIÇ
ABD’de 20 Ocak’ta görev başı yapan Joe Biden yönetiminin dış politikasının daha müdahaleci ancak öte yandan daha kurumsal da olması bekleniyordu. İktidarının ilk iki ayında, özellikle Afganistan’dan askerlerin çekilmesi gündemi öne çıktı. Obama ve Trump dönemi başkanlık vaatleri arasında olan Afganistan’dan çekilme gündemi, Biden yönetimi için de bir sınav. Bunun yanı sıra Çin ile olan ve sürecek olan ticaret savaşları, Biden yönetiminin Asya’ya yaptığı ziyaret, Türkiye ile iletişime geçme biçimi, ABD-Meksika sınırı ve göç meselesi gibi konular ABD basınında dış politikaya ilişkin yer alan ilk gündemler oldu. Trump’ın “Önce Amerika” olarak adlandırdığı dış politikasından, müttefiklerini ABD çıkarlarını merkeze alarak yeniden toparlama çabası içerisinde olan Biden yönetimi, bu bakımdan eski yönetimden çok ayrılmıyor.
DEMOKRATLAR İÇİ TARTIŞMALAR
Politico’dan Nahal Toosi’nin haberine göre Demokrat Parti içindeki İlericiler kanadı, Biden’ın dış politikasını “yavaş” buluyor ve bu yavaşlık nedeniyle gergin.
25 Mart’ta çıkan haberde Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) yetkililerine önceki Başkan Donald Trump tarafından getirilen yaptırımların (yazı yazıldığı sırada) kaldırılmaması, Mısır’da Sisi ile yapılan 200 milyon dolarlık silah anlaşması, Pentagon’un bütçesinin kesilmemesi ve askıdaki İran nükleer anlaşmasına değinen Toosi; Biden ile Demokrat Partinin sol kanadı arasındaki ‘balayı’nın bitmeye yaklaştığını iddia ediyor.
Yönetim, birkaç hakiki İlerici’yi dış ilişkilerde görevlendirmişti. Biden, ABD’nin Yemen savaşındaki rolünü azalttı, Dünya Sağlık Örgütüne tekrar katıldı ve Paris İklim Anlaşması’na geri döndü.
Öte yandan UCM yaptırımları önceki gün kaldırıldı. Ancak Dışişleri Bakanı Blinken, ABD’nin UCM’nin açtığı bazı davalara karşı çıktığını, bu endişelerin diplomasi yoluyla çözülmesini beklediklerini belirtti. UCM’nin açtığı ve ABD’nin karşı çıktığı dava, İsrail’in Filistin’deki insanlık suçlarına dairdi.
Biden yönetimi hakkında dış politikada biçimsel değişiklikler olacağı öz olarak ise büyük değişiklik olmayacağına dair beklentiler bu süreçte bir nebze doğrulanmış oldu.
BIDEN’IN "GÜVENLİK KILAVUZU"
Demokrasilerin Savunulması Kuruluşunda Araştırma Direktörü olan Foreign Policy Dergisi Yazarı David Adesnik, Biden’ın dış politika stratejisi hakkında bir yazı kaleme aldı ve “Daha nazik bir başkomutan olacağı izlenimi” verdiğini yazdı. “Müttefiklere hakaret etmeyi” bırakarak “Paris Anlaşması ve İran nükleer anlaşması gibi çok taraflı anlaşmalara yeniden katılacağını” vurguladı. Adesnik, Biden’ın Soğuk Savaş’ın ön gününde ilan edilen Truman Doktrini’ni takip ettiğine değindi. 29 Mart’ta yayımlanan yazıda, Biden yönetiminin 3 Mart’ta yayımladığı ‘Geçici Ulusal Güvenlik Stratejik Kılavuzu’nda “Pekin’in tehdidi” etrafındaki müttefiklerin destekleneceği, Rusya hakkında net duruşun olduğu, NATO’yu güçlendirmeye ve Hint-Pasifik Dörtlüsü’nü yükseltmeye odaklanacağına işaret edildiği belirtildi.
Hint-Pasifik Dörtlüsü içinde yer alan diğer ülkeler Avusturalya, Hindistan ve Japonya. Bu arada bölgedeki ittifakları besleme amacıyla Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Savunma Bakanı Lloyd Austin, Güney Kore ve Japonya’yı ziyaret etti.
Biden, 3 Mart’ta yayımlanan Kılavuz’un ön sözünde “Batılı demokrasi”yi kuşatma altında görerek “Dünyamızın gelecekteki yönü hakkında tarihi ve temel bir tartışmanın ortasında olduğumuza inanıyorum. Karşılaştığımız tüm zorluklar göz önüne alındığında, otokrasinin ilerlemenin en iyi yolu olduğunu savunanlar var. Ve değişen dünyamızın tüm zorluklarının üstesinden gelmek için demokrasinin gerekli olduğunu anlayanlar var” ifadelerini kullandı.
Biden, yaptığı ilk basın toplantısında Çin’e yönelik dış politikalarını değerlendirirken, “Çin ile çetin bir karşılaşma değil, bir rekabet peşindeyiz” dedi. ABD Ticaret Temsilcisi Katherine Tai’ye göre (Wall Street Journal/28 Mart) ABD, Çin ithalatına yönelik gümrük tarifelerini yakın gelecekte kaldırmaya hazır değil. Blinken ise yazılı bir açıklama yaparak, Çin’in insan hakları ve temel özgürlükleri savunanları sindirme ve susturma girişiminde bulunduğunu söyledi.
MEKSİKA İLE GÖRÜŞME VE GÖÇ
Öte yandan AP News’ın haberine göre Biden, Meksika Başkanı Andres Manuel Lopez Obrador ile mart başında internet üzerinden yaptığı toplantıda önceki hükümetin sert bir çizgiye çektiği ilişkileri yenileme niyetinde olduğunu belirtti. İki tarafın da memnun kaldığı toplantıda göç, koronavirüs ve iklim sorunları gündemleri vardı. Biden “Birbirimize mükemmel komşu olamadık” derken, Lopez Obrador, Biden’a, “Kuzey Amerika’daki halkımızın iyiliği için iyi ilişkiler sürdürmeye istekli” olduğu için minnettar olduğunu söyledi. BBC’de çıkan habere göre ise Demokratlar, göçmen çocukların aileleriyle yeniden birleşmesi emrini verip sınır duvarının yapımına son verdi.
Biden da selefi tarafından sonlandırılan yasal göç programlarının gözden geçirilmesi çağrısında bulundu. Bu çağrı, ABD’nin güney sınırına akın edilmesine neden oldu ki aralarında yüzlerce refakatsiz çocuk da vardı.
"BIDEN TÜRKİYE’YE SESSİZ MUAMELE YAPIYOR"
Biden'ın Erdoğan yönetimi ile politikası da seçim öncesinden beri konuşulan konular arasında. Bu konuyla ilgili çeşitli yorumlar yapılıyor. Örneğin Foreign Policy’de Robbie Gramer, Katie Livingstone ve Jack Detsch imzalı makalede, Biden’ın ilk aylarında birçok ülke liderleriyle görüşmesine rağmen Türkiye ile iletişime geçmediğine dikkat çekiliyor: “Bir düzineden fazla yetkili, milletvekili ve diğer uzmanlarla yapılan röportajlar, ABD Başkanının sessizliğinin Türkiye’ye karşı daha sert bir Amerikan üslubunun göstergesi olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Ankara, eylemini hızlı bir şekilde temizlemedikçe (Biden) soğukkanlılığını koruyacak.”
Yazıda görüşüne yer verilen Meclis Dışişleri Komitesinde görev yapan Demokrat Partili Abigail Spanberger “İlişkiler çok zor durumda ve Türkiye’ye diğer NATO müttefiklerine güvendiğimiz gibi güvenebileceğimiz bir konumda değiliz” dedi.
Yazı Türkiye’nin dış politikaya yönelik agresif bir yaklaşımı olduğuna işaret ederek Biden yönetimini bekleyen potansiyel bir kriz olduğunu ekliyor: “Erdoğan, Türkiye’nin 2.5 milyar dolarlık S-400 hava savunma sistemini satın almasının ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in pençelerinde kaldı. ABD’nin Akdeniz, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki dış politikasıyla çelişiyor. Eski ABD’li yetkililer ve uzmanlar, cezaların Türk ekonomisine zarar vermek için tasarlanmadığını söylese de, Türkiye, Rus savunma teçhizatı alıcılarına karşı ABD yaptırımları altında kalmaya devam ediyor.
Öte yandan Türkiye’nin Biden yönetimi ile iletişime geçmek için lobi şirketlerini kullandığına dair birçok haber de geçtiğimiz aylarda Türkiye basınında da gündem olmuştu.