Esenyalı Mahallesinde bir emekçi ailesi: Buna yaşamak denir mi bilmiyorum…
Pendik’e bağlı işçi mahallesi Esenyalı'da bir tersane işçisinin evine konuk olduk. Emekçi aile, "Her gelen iktidar kendi politikasını yürütüyor ve kendi yandaşlarını daha iyi işlere koyuyor" diyor.
Fotoğraf: DHA
Yüksel YILDIZ
İstanbul
Pendik’e bağlı Esenyalı Mahallesi, ekonomik kriz, salgın ve derinleşen yoksullukla birlikte ayakta kalmaya çalışan ağırlıklı olarak tersane ve sanayi işçilerinin yaşadığı bir mahalle. Ağır çalışma koşulları ve iş kazaları ile yıllarca gündemde kalan tersaneler, pandemi döneminde de salgının merkezleri arasında yer aldı.
Eşi tersanede gündelikçi olarak çalışan Hasret’e konuk olduk. Hasret, güler yüzüyle bizi kapıda karşıladı. 30 yaşında iki çocuk annesi genç bir kadın, Hasret. Eşi 15 seneye yakın bir süredir tersanede kaynakçı olarak çalışıyor. “Bu mahalle bizim gibi dar gelirlilerle dolu” diyor, “Yıllardır insanların ekonomisi aynı. Ya gündelikçi ya tersane işçisi… Ya da Aydınlı sanayide asgari ücretle yaşamaya çalışan aileler.”
"Tersanede kaç günlükse o işi yapıyoruz. İş bittiğinde de de günlük yevmiyelerimizi alıp çıkıyoruz” diyor Hasret’in eşi. Pandemi ile birlikte işler azalmazken, ücret yerinde saymış. “Geçen yıldan bu yana faturalar daha yüksek geliyor” diyor, “Her şey zamlandı fiyatlar da ödediğimiz vergiler de arttı. Ama bizim yevmiye aynı kaldı. Bu da bizi kötü etkiledi” diyor.
Hasret geçen yıl doğal gaza 250 lira öderken bu yıl 400 liranın altında ödemediklerini söylüyor. “Kiramıza 200 lira zam geldi, çocuk 1 iken 2 oldu tabii masraflarımız da ikiye katlandı. Yaşıyor muyuz? Buna yaşamak denir mi bilmiyorum. Sadece evde çocuklarla birlikte vakit geçirmeye çalışıyoruz ailece bir yere gezmeye gidemiyoruz” diyor.
Pandemi sürecinde bir ay boyunca eşi çalışamamış. Bu sürede Hasret’in ağabeyi ve annesi destek olmuş, “Onlar da olmasaydı durumumuz daha da kötü olurdu. Ara sıra maddi olarak zorlandığımızda ailemiz bize destek oluyor” diyor.
TERSANEDE "GÜVENCESİZ" ÇALIŞMAK
Hasret’in eşi güvencesiz, taşeron çalışmayı anlatıyor: “Hastalanırsan ya da kaza geçirip çalışamazsan aç kalırsın. Ne kiranı, ne faturanı ödeyebilir ne de çocuklarını doyurabilirsin. O gün iş bitene kadar sigortalısındır. İşsiz kaldığında işsizlik maaşı da alamazsın. Kıdem ve ihbar tazminatı hakkınız olmaz.”
Tüm bunları anlatan Hasret, “Anlayacağınız tamamen güvencesiz bir şekilde yaşamaya çalışıyoruz” diyor.
“Hiçbir güvencen olmadan nasıl bir gelecek düşünüyorsun?” diye sorduğumuzda, “Üç aşağı beş yukarı hayatlarımız hep aynı. Değişir mi? Bilmiyorum. Ama şu var ki; her gelen iktidar kendi politikasını yürütüyor ve kendi yandaşlarını daha iyi işlere koyuyor. Sen onlardan değilsen bu şekilde yevmiyeye gidiyorsun. Burada kadro işi çok zor. Kadroya girsek iyi kötü bir güvencen oluyor işten ayrıldığında en kötüsü işsizlik maaşı bağlanıyor. Bir süre yaşaman için tazminatın oluyor ama çok zor kadro diyor. Bizim gibi insanlara kadro vermezler biz de bu şekilde çalışmak zorundayız” diyor.