08 Nisan 2021 00:13

Tüm Bel-Sen Genel Kurulu ve sınıf sendikacılığının artan olanakları

Yerel yönetim emekçisi Satı Burunucu, Tüm Bel-Sen 11. Genel Kurulunu değerlendirdi.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Satı BURUNUCU
Yerel yönetim emekçisi

Sendikamızın 11. Olağan Genel Kurulu “Toplu sözleşmesiz sendika, grevsiz toplu sözleşme hakkı olmaz” şiarı ile toplandı. Genel kurul halaylarla, sloganlarla salgın sürecine rağmen (Elbette gerekli önlemler alınarak) yerel yönetim emekçilerinin yüksek bir katılımı ile gerçekleşti. Toplu sözleşme hakkının korunması, Sayıştay zimmetlerine ve işveren müdahalelerine karşı mücadele, kapitalizmin insanlığı ve doğayı yıkıma uğratmasına, tek adam yönetiminin gerici faşist bir rejim kurma isteğine karşı sınıf güç ilişkilerini güçlendirecek bir sendika olmak için hazırlanma, İstanbul Sözleşmesi’nin feshine tepki, kongreden aktarılacak mesajlardandı.

ÖRGÜTLENMEDEKİ ARTIŞIN SEBEBİ TOPLU SÖZLEŞME

İş kolumuz toplu sözleşme hakkını kullanması nedeniyle işyeri örgütlenmesinin de önemli olduğu bir iş kolu. Onlarca kayyumun, 25-30 yıldır gerici, rantçı yerel yönetimlerde ideolojik hegemonya altında kamplaştırılmış, bölünmüş, özellikle hükümetin arka bahçesi Bem-Bir-Sen’in bozuşturduğu işyerleri ve sendikal örgütlenmeler(!)in varlığına rağmen Tüm Bel-Sen bir önceki kongreden bu yana 12 bin üye kaydetti. AKP’nin büyükşehir belediyelerini almasından sonra iş kolu düzeyinde 11 yıl boyunca yetkisini koruyan Tüm Bel-Sen geçen süre içinde daha sonra Kamu-İş bölünmesine rağmen de hep 2. sırada oldu. İş kolu düzeyinde toplam örgütlülük ise yüzde 92 oranındadır. Bu yüksek örgütlenmenin nedeni toplu sözleşmenin varlığıdır.

EMEKÇİLER SENDİKADA ÖRGÜTLENİRKEN NE TARTIŞIYOR?

Son yerel seçimlerden sonra sendikamızın örgütlenme olanakları artmıştır. Memur-Sen yıllardan sonra sadece iş kolumuzda hızla üye kaybetmektedir. Ancak kendisini AKP’li, MHP’li, İyi Partili, milli görüşçü olarak ifade eden, işe girmesine vesile olan kişi ya da yapılara sadakat duyan/duydurulan, ülkenin içinden geçtiği koşulların sonucu olarak, belediyelerde her an işverenlerin yanı sıra merkezi vesayetin baskısını hisseden, her an kayyum atanabileceği ve durumun değişebileceğini düşünen emekçilerin örgütlenmesi uzun ve zor bir süreçtir. Ayrıca sendikal örgütlenmelerin siyasi düşünce ve alt kimlik üzerinden sürdürülüyor oluşu, işverenler ve tek adam yönetiminin baskıları da unutulmamalıdır. Örneğin; işyerlerinde örgütlenme komiteleri ile sürdürülen faaliyet sırasında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi emekçileri hiç görüş belirtmeden konuşmaları aylarca sadece dinlediler. Sendikamıza ideolojik olarak olumsuz baktıklarını, KESK üyesi sendikalar hakkında çeşitli açıklamalarımızı da örneklendirerek ön yargılarını birkaç ay sonrasında ancak konuşmaya başladılar. Tek adam yönetiminin uygulamaları iç ve dış politikalarına dair tartışmalar hep gündem oldu. Örneğin bir dönem savaş nedir, ülke güvenliği nasıl olur, operasyon neye denir, Ayasofya tartışmalarını nasıl görmeliyiz gibi konular son olarak İstanbul belediyelerinde işçi grevleri bütün birimlerde gündem oldu. Bunun yanı sıra sendikanın gerçekte ne olduğu, ekonomik kriz, sermaye sınıfına sağlanan olanaklar, pandemi süreci ekonomi politikaları, sağlık hakkı, emek ve sermaye arasındaki giderek keskinleşen çelişki, işverenlere karşı emekçilerin ortak talepleri etrafında birliğinin insanca yaşama ve çalışma koşullarının sağlanması açısından önemi, örgütlenme çalışması sırasında işyerlerinde yaygın sendikal eğitimlere döndü. Önemli kazanımlarla imzaladığımız örnek toplu sözleşmelerin emekçilerin katılımıyla başlayıp onların onayı ile referandumlarla sonuçlanması, işveren temsilcilerinin sendika yöneticisi olamayacağı, temsilci ve yöneticilerin her düzeyde ancak seçimle görev alabileceği, sendika yöneticilerinin maaşları, tüm karar süreçlerinde ve mali işleyişte açıklık gibi sendika içi demokrasi tartışmaları da hep sürdü, sürüyor. Birikmiş onca sorun, yüzlerce ortak talep ve işyerlerindeki amir baskıları ve keyfiyete karşı, bölünme, rekabet ve kamplaşmadan uzaklaşarak birleşmenin önemi üzerine ısrar ettikçe örgütlenme komitelerimize yüzlerce ve sendika üyeliğine binlerce katılım sağlandı.

EMEK HAREKETİNİN BAŞARISI

Kongre sonrası en çok üstüne değerlendirme yapılan gelişmelerden biri de emek hareketinin elde ettiği başarılı sonuçtur. Emek hareketi sınıf sendikacılığı anlayışı çerçevesinde yerel yönetim emekçilerini işyerlerinde sendikalı-sendikasız, işçi-memur ya da siyasal görüş farkı olmaksızın birleştirmek için emek harcarken onların içinde kadın ve genç emekçileri de sendikal mücadelede teşvik etmeye çalıştı. Emekçiler arasındaki her türlü bölünmenin karşısında, işverenlerin hangi siyasal partiden seçilmiş olmasına bakmaksızın da işveren olduğunun bilinciyle hareket etti. Bütün bir sendikal mücadele ve toplu sözleşme süreçlerinde emekçilerin söz ve karar sahibi olduğu anlayışıyla işyeri örgütlerinin öneminin, mücadeleci sendikaların nasıl ete kemiğe bürüneceğinin örnek çalışmalarını yürüttüğü oranda yeni emekçilerin katılımıyla ilerledi. İşte bu çalışmanın sonucudur ki; “Hangi gruba oy vereceksiniz” sorusuna karşılık İstanbul delegelerinden bir kadın emekçinin “Emekçi grubuna oy vereceğim” dediğini, bir başka listenin temsilcisi aktardı kongrede. Yine Adana’dan bir kadın delege kürsüden “Emekçi hareketi”ni destekleme çağrısı yaptı konuşmasını bitirirken. Yerel yönetim emekçilerinin mücadelesinin bölünmesine karşı ve sendikanın yeniden inşası için sınıf sendikacılığı platformu kılavuzluk etti.

Sınıf sendikacılığı platformu sendikanın kuruluşundan bu yana çeşitli düzeylerde görev alan arkadaşlarımız tarafından hep ortaya konmuş olsa da özellikle iki dönem önceki Tüm Bel-Sen genel başkanı, kimi MYK ve şube yönelticilerinin görevlerinden istifa ederek Kamu-İş’e bağlı Tüm Yerel-Sen’i örgütlemesi sırasında işyerlerinde yapılan büyük toplantılarda, işyeri işyeri, birim birim ziyaretlerde açıkça ortaya konuldu. Sendikanın bölünmesine karşı mücadele, Tüm Bel-Sen örgütlenmesinin ve mücadelesinin eksikleri ve zaaflarını ortaya koyarak bunları aşma kararlılığı göstermeden sağlanamazdı. “Diğer sendikalar kötü, biz iyiyiz” söylemleri kimseyi ikna etmiyordu. Emekçilerin ortak talepleri etrafında mücadele birliği temelinde sendikanın yeniden inşa süreci işyerlerinde açıkça tartışıldıkça güçlenme süreci başladı. Böylece sadece o dönem var olan Tüm Bel-Sen üyelerinin istifası engellenmekle kalmayıp, başka sendikaların üyeleri ve örgütsüz emekçiler de sendikaya üye olmaya başladılar. Öldürmeyen yaraya (bölünme) karşı sınıf sendikacılığı kılavuzluğu sendikal örgütlenmeyi güçlendiriyordu.

Aktif sendikacı pasif üye yaklaşımı, mesajla çağrılar, emekçilerden, özellikle kadın emekçilerden ve işyerlerinden uzak karar süreçleri ve eylemler, işverenlerle görüşmeci, lobici, uzlaşmacı tutumlar aşılmak istendi. Sendika içi tartışmaları bu biçimde ele alırken, emekçilerle birlikte karar ve mücadele süreçlerini esas almak, öncelikli işyerlerinde planlı çalışma sendikal örgütlülüğü de güçlendiriyordu.

Kamu-İş bölünmesi sürecinden sonra bu sefer de İstanbul, Adana, Antalya başta olmak üzere büyükşehir belediyelerinde yerel yönetim emekçilerini bütün bölünmüşlüklere rağmen sendikamızda birleşmeye çağıran platforma da sınıf sendikacılığı anlayışı kılavuzluk etti, ediyor.

SINIF SENDİKACILIĞI PLATFORMU YEREL YÖNETİM İŞ KOLUNDA GÜÇLENDİ

Son olarak nisbi temsil, sendikalarda işyeri çalışmalarının karşılığını alabilmek, ittifaklarla sağlanmış yüzde 51’in yüzde 49’u dışarda bırakmasını engellemek açısından bir olanaktır. Ancak bir program temelinde emekçilerin birliğini sağlamaktan uzak sendikal anlayışlar açısından seçilmek isteyenlerin kendi içindeki rekabetini ve bölünmesini de arttırabilmektedir. Tüm Bel-Sen Genel Kurulu bu her iki sonucu da yansıtmıştır. Emek hareketi yıllardır yürüttüğü çalışmanın yanı sıra işyeri delege seçimleri öncesinde “Gücümüz birliğimizdir” vurgusu ile emekçilerin söz ve karar sahibi olacağı bir sendika, yerel yönetim iş kolunda yeni dönem, toplu sözleşme hakkının korunması, işveren müdahalelerine son verilmesi, kadın emekçilerin içinde bulunduğu durum ve talepler, sendika içinde de eşitlik mücadelesi, liyakate ve niteliğe göre istihdam, sendika içi demokrasi başlıklarından oluşan bir program çıkararak yerel yönetim emekçilerine birleşme ve mücadele çağrısı yapmıştır. Pandemi nedeniyle uzayan kongre süreci nedeniyle son 1 yılı da ele alan, yeni bir materyal hazırlanarak kapitalist sömürü ve yağmanın sonuçlarını hayatımız pahasına yaşadığımız koşullarda ihtiyacımız olan mücadeleci bir sendika için genel kurulumuzu değerlendirmek üzere tüm delegelere mektup yazılmıştır. Nihayetinde emekçilerin söz ve karar süreçlerinden oluşacak sendika karar organlarını kurmak için sendika meclisinin kaldırılması önergesi verilmişse de bu önerge genel kuruldan geçmemiştir. Emek Hareketinin önümüzdeki dönem yerel yönetim emekçilerinin insanca çalışma ve yaşama koşulları için eğitim, örgütlenme ve mücadele süreçlerini içeren çalışma programı delegelerin alkışları ile kabul edilmiştir. Demokratik Emek Platformu ise “kadın meclisi”, “KESK akademisi” vb. önerilerini ortaklaşma olmadığı gerekçesi ile kongreye sunmaktan vazgeçmiştir.

Bu genel kurul da sınıf sendikacılığı ile toplumsal muhalefet sendikacılığı arasında süren iki çizgi mücadelesine sahne olurken, sınıf sendikacılığı platformu yerel yönetim iş kolunda güçlenmiş, Emek Hareketinin sorumluluğu da güçlenen olanakları ile birlikte artmıştır.

ÖNCEKİ HABER

Gökçeada ve Bozcaada seferlerinin bazıları fırtına nedeniyle iptal edildi

SONRAKİ HABER

Bayrampaşa Belediyesi işçileri: Asıl ahlaksızlık yapan hakkımızı vermeyenlerdir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa