Zapata gerçekten öldürülmüş müydü?
"Vücut bulacağı bir sonraki bedene kadar Morelos dağlarında beyaz atı ile geri dönmek için bekleyen bir efsane olarak yaşamaya devam edeceği ise muhakkak gibi görünüyor."
Emiliano Zapata | İllüstrasyon: Mike Alewitz/Wikimedia Commons (CC BY-SA)
Ertan EROL
Pusuya düşürülüp öldürüldü. Ama öldürülen gerçekten o muydu? Kanlar içerisindeki cenazesinin farklı açılardan fotoğrafları çekilmişti. Hatta fotoğraftaki kişinin o olduğu kesin olsun diye her birinin altına ismi yazılmıştı. Peki ya öldürülen onun bir benzeriydiyse? Zapata kolay kolay pusuya düşürülebilecek biri değildi. General Pablo González’in kendisine karşı ilmik ilmik ördüğü komployu çözmüş, pekâlâ San Juan Çiftliğindeki görüşmeye kendisine benzer birini yollamış olabilirdi. Ortada kurşunlarla delik deşik edilmiş bir cenaze vardıysa da bunun Zapata olduğu şüpheliydi. Morelos’ta ve Meksika’nın güneyinde yıllarca bu şüphe devam edecekti; Zapata aslında öldürülmemiş olabilirdi. Morelos dağlarında beyaz atıyla geri dönmek için doğru zamanı bekleyen bir Zapata efsanesi, aslında Meksika köylüsünün devrimin en hakiki ve en radikal unsurunu unutmadığının bir göstergesi olacaktır.
2019 yılında Zapata’nın ölümünün 100. yılı etkinlikleri çerçevesinde başkentteki meşhur Güzel Sanatlar Sarayında gerçekleştirilecek olan serginin bir anda savaş alanına dönüşmesi de bu unutulmamanın sonuçlarından biriydi belki de. Olaylar, sergide Zapata’nın at üzerinde çıplak ve topuklu ayakkabılarla resmeden feminen bir tasviri üzerine çıkacak, çiftçi örgütlerinden eserin kaldırılmasına yönelik gelen tepkiler binanın işgaline kadar varacak ve bina çevresinde gruplar birbirlerine saldıracaktı. Zapata ölümünün yüzüncü yılında bile günlerce sürecek bir tartışmanın güncel bir parçası olarak karşımıza çıkan bir figürdür.
Emiliano Zapata 30 yaşındayken ailesinin yüzyıllardır yaşadığı kasabası olan Anenecuilco’nun şefi seçildiğinde çevre eyaletlerde tanınan, atlar ve eğitimleri üzerine ün kazanmış ve saygı duyulan bir kişiydi. Womack, Zapata’nın çocukken, babasının büyük bir çiftlik sahibi tarafından köyün ortaklaşa kullandığı bir bostana el konulması üzerine göz yaşlarına boğulduğuna tanık olduğundan bahseder. Bu durumdan etkilenen Emiliano’nun babasına o toprağı geri alacağı üzerine söz verdiğine dair bir rivayeti aktarır.[1]
Rivayetin doğruluğu tartışma konusu olsa da Zapata’nın güçlü bir adalet duygusuna sahip olduğu söylenebilir. Anenecuilco’da saygı duyulan bir aileye mensup olmasının dışında bu adalet duygusunun ve yarattığı güvenin kasabanın şefi olarak seçilmesinde önemli bir rolü olduğu reddedilemez.
Sert ve kararlı bir kişiliğe sahip olarak tarif edilen Zapata’nın bu özelliklerinin resimlerinde çok net bir biçimde karşımıza çıktığını söyleyebilir miyiz? Villa ile 1914’te güçlerinin doruğundayken Başkanlık koltuğunda çektirdikleri meşhur fotoğrafta bile Zapata’nın kişiliğine hâkim olan melankoliyi görmek mümkündür. Belki de küçüklüğünde yaşadığı travma ve haksızlığa uğrama duygusu hiçbir zaman telafi edilememişti. Zapata, devrimin başından itibaren kimseye güvenmeyecektir, çünkü devrimin karar alma mekanizmasında köylünün olmadığını bilecek kadar zekidir. Meksika köylüsü önce İspanyol beyler sonra da küresel piyasalara ürün yetiştirmek için birbiri ile mücadele eden büyük toprak sahipleri tarafından yüzyıllardır yoksulluğa hapsedilmişlerdir. Devrim ile bu esaret değişecek midir? Zapata’nın ifadesinde devrimin de bu zincirleri kökünden kırıp atacak bir yöne evrilmediği hissini görmek mümkündür sanki.
Zapata ve Moreloslu köylüler ülkeyi otuz seneden fazla süredir yönetmekte olan General Porfirio Díaz’a karşı ayaklanan kuzeyli Francisco I. Madero’nun çağırısına da bu hislerle cevap vermiş, daha sonra da Madero’ya karşı yine bu hislerle ayaklanmışlardı. Ayala Planı ile Madero’yu hain ilan ederken köylüye verilen toprak vaadinin tutulmaması öne sürülecekti. Bu tarihten itibaren ‘Toprak ve Özgürlük’ Zapata ve ordusunun baş sloganı haline gelecektir. Madero’nun karşı devrim ile devrilip öldürülmesi ve devrimin içine düştüğü tehlike onu kuzeydeki Pancho Villa ile yakınlaştıracaktı. Hatta bu yakınlaşma Villa’nın neredeyse sonunu getirecekti. Xochimilco’da buluşan kuzeyin ve güneyin iki önemli lideri anlaşmalarını kutlarken Zapata, alkol kullanmayan Villa’ya zorla içki içirecek, Villa ise az daha boğulma tehlikesi geçirecektir.
1914’te şehre giren Villa ve Zapata karşı devrimi sona erdirirken aynı zamanda devrimin farklı sınıfsal fraksiyonlarının da birbirine girdiği bir mücadelenin ortasında kalacaklardır. Zapata Morelos’a geri döner ve Ayala Planını uygulamaya başlar. Morelos bu dönemde kısa da olsa devrimin en sakin ve barışçıl bir biçimde köylülerin lehine işlediği yer olacaktır. Zapata, başkenti elinde tutan Carranza’ya karşı tutumunu değiştirmez, hiçbir askeri operasyonunda da federal ordu karşısında yenilgi almayacaktır. Ancak seçenekleri de tükenmektedir. Carranza anlaşmaya yanaşmayan Zapata’dan kurtulmak ve ülkenin güneyini kontrol altına almak zorundadır. Zapata ve Morelos’ta güçlenen devrim için sonun başlangıcı yaklaşmıştır.
Zapata, görüşme bahanesi ile kandırılmış ve pusuya düşürülüp öldürülmüş olsa da Morelos’ta varlığı yarı efsane yarı gerçek bir biçimde devam edecektir. Tamamlanamamış bir devrimin en önde gelen kahramanlarından biri olarak 1950’lerde Rubén Jaramillo’nun, 1970’lerde Genaro Vazquez ve Lucio Cabañas’ın bedenlerinde tekrar canlanacaktır. Vücut bulacağı bir sonraki bedene kadar Morelos dağlarında beyaz atı ile geri dönmek için bekleyen bir efsane olarak yaşamaya devam edeceği ise muhakkak gibi görünüyor.
[1] John Womack, Zapata y la revolución mexicana. Vol. 10. Siglo xxi, 1999.