Memleketin ekonomi manzarası: Karnını doyuran şükrediyor!
Sokakta, markette, otobüste, nerede olursanız olun, kimle konuşursanız konuşun ufak bir selamlaşmanın ardından kurulan cümle temel tüketim mallarına gelen zamlar...
Eylem NAZLIER
Zülal KOÇER
İstanbul
Koronavirüs pandemisiyle birlikte ekonomik kriz giderek derinleşti. İktidar, salgında bütün yükü yurttaşların omzuna attı, yoksulluk sarmalına mahkum etti. İşçinin, gencin, emeklinin ana gündemi geçim sıkıntısı oldu. Sokakta, markette, otobüste nerede olursanız olun, kimle konuşursanız konuşun ufak bir selamlaşmanın ardından kurulan cümle temel tüketim mallarına gelen zamlar... Konuştuğumuz yurttaşlar geçinemediklerini söyleyerek, “Aldığımız maaş eve gelene kadar eriyor” diyor. Başlarına bir iş geleceği kaygısıyla isim ve soyisim vermeyen yurttaşlara bir dokunan bin ah işitiyor. İşte Mecidiyeköy ve Fatih’ten memleket manzaraları...
"CEBİMİZDEKİ PARANIN DEĞERİ KALMADI"
İsmail Kantekin daha 23 yaşında... Özel sektörde asgari ücretle çalışıyor. 4 kişilik bir ailede üç kişi çalıştığını, yine de geçinemediklerini söyleyen Kantekin, “Aldığım ücret eve gelene kadar eriyor” diyor. Ekonomik olarak kötü durumda olduklarını aktaran Kantekin, “Geçinemiyorum, alım gücümüz yok. Bir yağ 45 TL’den 75 TL’ye çıkarsa cebindeki paranın da bir değeri kalmaz. Cebimizden bir çıkacağına iki çıkıyor. Bunun sebebi de şimdiki iktidar. Her şeyi dış güçlere bağlıyorlar. Ülke yönetilmiyor, ekonomi yönetilmiyor, her şeyi dışarıdan alıyoruz. Eskiden çeyrek altın 12 Liraydı. O zaman ki asgari ücretle 9 tane çeyrek alıyorduk. Şimdi ise anca 3 çeyrek” dedi.
Kantekin, “Cebindeki telefona bakıyorlar Android, hemen ‘sen zenginsin’ diyorlar. Ben buna 5 bin TL verdim ama yıllarca taksitini, faizini ödüyorum. Bunu hiç düşünmüyorlar” diye de ekliyor.
"HAYALLERİM VARDI YOK ETTİLER"
“Hayallerim vardı hepsini yok ettiler” diyen Kantekin sözlerinin devamında, “23 yaşındayım ve Z kuşağına çok güveniyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan aya çıkmak istiyor. Biz onu sonsuza kadar aya yollayacağız, kafa dinler. Evli değilim, düşünmüyorum. Bu maaşla nasıl evleneyim? 4 yıldır sırf bu yüzden hayatımda kimse yok. Cebimize para girmiyor. Bir gün izniniz oluyor. Onu da uyuyarak ya da ailemizle geçiriyoruz. Tatilden kastınız; ben Tokatlıyım, dedemin mezarı tokatta. Köye gidiyorum, dedemin mezarını öpüyorum. Benim tatilim bu” diyor.
"KORKU İMPARATORLUĞUNDA YAŞIYORUZ"
Geçtiğimiz hafta gerçekleşen AKP kongrelerini hatırlatan Kantekin, “Geçen hafta yasakları getirmediler. Çünkü kongreleri vardı. O dönem Türkiye haritasının çoğu sarıydı. Ve kongreden 4 gün sonra harita açıklanıyor ve her yer kıpkırmızı oluyor. Bu AKP’nin eseridir. Ben, kardeşim, babam çalışmak zorunda. Annemin kronik hastalığı var. Ben kovide yakalanır da anneme bulaştırırsam, bunun korkusu ile yaşıyorum. Pandemi ile mücadeleyi samimi bulmuyorum. Kongreyi bakan Koca'ya soruyorlar cevap vermiyor. Tepki gösterse başına ne geleceğini iyi biliyor. Korkuyoruz, korku imparatorluğunda yaşıyoruz” diye konuştu.
"KARNIMIZI DOYURDUĞUMUZA ŞÜKREDİYORUZ"
Kanser tedavisi gören bir kadına mikrofonumuzu uzatıyoruz. Hem kanserle mücadele ettiğini, hem de geçim sıkıntısı yaşadığını aktarıyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Asgari ücretle çalışıyorum. Geçinemiyorum. 1.500 TL kiraya veriyorum. Kalanı da bozdurup bozdurup harcıyorum. Kardeşlerim yardımcı oluyor, yoksa nasıl geçineceğim. Ekonomi kötüydü, pandemiyle birlikte daha da kötüleşti. Eve artık market poşeti girmiyor. O gün ne pişireceksek onu alıyoruz. Bir parça ile eve gidiyoruz. Öyle poşet falan yok artık.” Birikim yapıp yapmadığını sorduğumuzda ise tepki gösteriyor: “Siz ne diyorsunuz? Birikim demek ne demek? Bugün karnımızı doyurduğumuza şükrediyoruz. Gelin benim evime bakın oturulacak vaziyette mi? Ben kanser tedavisi görüyorum, ilaçlarım bile parayla alıyorum ve çalışmak zorundayım. Daha aşımı bile olamadım, bana çıkmamış. Böyle bir adaletsizlik yok. Ülke uzaktan kumanda ile yönetilmemeli. Halkın arasına insinler.”
"BUGÜN ALDIĞINI ERTESİ GÜN AYNI FİYATA BULAMIYORSUN"
Emekli olduğu halde part time çalışmak zorunda kalan bir kadın ise yaşadıklarını şöyle özetliyor: “Her geçen gün daha kötüye gidiyor. Koronadan sonra ekonomi daha da kötüleşti. Kira da yaşamıyoruz, eşimde emekli. Kızımda çalışıyor. Eve dört maaş giriyor. Ama yok geçinemiyoruz. Şimdi bir markete giriyorsun iki üç poşet alıyorsun 400 TL tutuyor. Her seferinde fiş kontrol ediyorum. Bir yanlışlık mı var diyerek. Bugün aldığını ertesi gün aynı fiyata bulamıyorsun. Sürekli artan fiyatlar var. Emekliliği böyle hayal etmiyordum. Bize emeklilik anca mezarda.”
"YAKINDA ZEYTİNYAĞI KÜÇÜK SPREYLERDE SATILIR, ALAMIYORUZ ÇÜNKÜ"
Başka bir kadın da, ekonomik olarak çok kötü durumda olduklarını aktararak, “50 TL şuanda 5 TL gibi oldu. Paranın bir değeri kalmadı. O kadar kötü ki durum anlatamam. Her şeyin fiyatı yükselmiş durumda. Zeytinyağı küçük spreyler şeklinde satılmalı, alamıyoruz çünkü. Fiyatlar uçmuş durumda. Bir şekilde geçinmeye, tutumlu olmaya çalışıyoruz. Uzun süredir eve abur cubur almıyorum, o olayı bitirdik. Önceden kafeteryaya gidip de içtiğin nescafeyi şimdi en lüks balkonunda içiyorsun. Dışarıya çıkmamayı gayret ediyoruz. Bir lokantaya gidip yemek yemek insanlar için lüks artık. 4 kişilik ailemle lokantaya gitsem en az 200 TL ödeyeceğim. 200 TL ile 4 günlük yemeğimi hazırlarım. Gitmemek daha mantıklı geliyor bana. Durumumuz iki senedir ekonomik olarak daha da kötüleşti. Hiçbir şey alamıyorsun. Markete gidiyorsun aldığın iki poşet en az 200 TL tutuyor ama hiçbir şey yok ortada. Her şey pahalandı” dedi.
"TATİL BİLMEYİZ"
Kamuda çalıştığını söyleyen başka bir yurttaş, “Bu hayat şartlarında geçinmek çok zor. 5 bin TL maaş alıyorum, ay sonu elde avuçta bir şey kalmıyor. Çocuklarım var, onların ihtiyaçları var. Misal eski telefonlar zooma, EBA'ya girmiyor. Mecbur yeni telefon almak zorunda kalıyorsun. Bunlar lüks değil, ihtiyaç. Bakan ya da milletvekilleri neden kullanıyor o telefonları ihtiyaç çünkü. Ben de şimdi telefoncuya gidiyorum. Git gide ekonomi daha kötüye gidiyor. Biz tatil falan bilmeyiz. Tatil yapacak imkanımız yok zaten, hiçte olmadı. Ancak elimizde olursa memlekete gider, geliriz. Çocukları toplayayım da Akdeniz’e, Ege’ye gideyim hiç yapamadık, lüks bunlar. Marketlere giderseniz fiyatlara bakın. Her şey iki katı oldu. Poşetimiz küçüldü. Eskiden 40-45 TL’ye aldığın yağı şimdi 70 TL’ye alıyoruz. Cebimizdeki paranın bir anlamı kalmadı" diye konuştu.
"İŞSİZLİK ÖDENEĞİ KİRAYA YETMİYOR"
Pandemi sonrası işyeri kapanan ve yaklaşık 10 aydır işsiz olan yurttaş ise, “Bu süreçte kısa çalışma ödeneğinden faydalandım. O da bitti. Bilmiyorum bundan sonra ne yapacağım. Kardeşimle kalıyorum, bekarız. Kardeşim ara ara çalışıyor. Onun maaşıyla idare ediyoruz. Benim aldığım maaş kirayı zor ödüyor. Bütçeye göre alışveriş yapıyorum, her şeyi alıp yiyemiyoruz. Bu süreçte iş arayışım devam etti. Ama maalesef yok. Gidiyorsun form dolduruyorum ‘seni çağıracağınız’ diyorlar ama çağıran olmadı. AKP kongreleri gördüğümde dedim halk olarak biz önlem alıyoruz devlet büyüklerimiz neden önlem almıyor. Sen halka diyorsun ‘yapma’ ama sen yapıyorsun. Ondan sonra halk önemsemiyor. Tabi önemsemez” diyor.
"AY SONUNU GETİREMİYORUZ, BANKALARA BORÇLANIYORUZ"
“Biz geçiniyoruz ama geçinemeyen çok insan var. İşverenim ben, yarı yarıya düştü. Ülkenin ekonomi politikasından memnun değiliz. Gelir adaleti yok, eşit bir dağılım yok” derken bir yurttaş başka bir yurttaş ise “Emekliyim, ama geçiniyorum dersem yalan söylemiş olurum. Çocuklar destek oluyor. Evde iki kişi çalışıyoruz. Kira ödüyoruz, geriye kalanla ay sonunu zor getiriyoruz. İhtiyacımız olan şeyleri alıyoruz. Ay sonunda bankalara borçlanıyoruz. Aldığımız maaş yetmiyor, Borçla yürütüyoruz. Bize geldi mi çalışma onlar kongre yapıyorlar” diye konuştu.